Paylaş
Ancak, ne yapıp edip, bu davayı çivisinden çıkarmayı başardık. Bu başarı tek bir kesime ait de değil. Hepimiz büyük katkıda (!) bulunduk. Başta ,bu soruşturmayı gerçekleştirenler olmak üzere, iktidarı, muhalefeti ve tabii en etkilisi sayılan medya, son derece hayati bir olayı mahvettiler. Kim ne derse desin, ne kadar yeni önlemler alınırsa alınsın, bu dava yeniden rayına girmez. Yazık oldu.
Ergenekon,Türk yargı tarihinin en önemli davalarından biridir.
Cumhuriyetten bu yana, darbe yapmayı planlayanlar veya bir darbe için zemin hazırlayanların yargılanmasına ilk defa rastlanmaktadır. Şimdiye kadar darbeler, daima ülkenin çıkarı ve demokrasinin yaşaması için gerçekleştirilen haklı girişimlerdi.
Darbe süreçleri de, şöyle işlerdi:
Sivil kesim darbe kışkırtıcılığı yapar, Askeri vatanı kurtarmak için göreve çağırır ve darbe gerçekleştikten sonra alkışlanır, ancak hemen ardından da “Asker kışlaya” kampanyası başlatılırdı.
Her darbe, kurtarmak için geldiği Demokratik sürece daha büyük zarar verir, hem siyasi kadroları, hem de Silahlı Kuvvetleri perişan edip biterdi.
Ardından asker kışlasına çekilir, ancak yeni darbeler, Demoklesin Kılıcı gibi siyasi kadroların başının üstünde sallanır, darbe kışkırtıcıları da, görüşlerine ters düşen iktidara“yeni bir darbe gelebilir” korkusuyla şantaj yapardı.
İlk defa, demokratik süreci bozmak isteyenlerden hesap sorulmaya kalkışıldı.Ancak ne yazık ki, her şeyde olduğu gibi, bunu da yüzümüze gözümüze bulaştırma noktasındayız. İşler öylesine karıştı ki, herkesin kendi Ergenekon’u oldu. Herkes için Ergenekon’un ayrı bir yorumu var. Daha da kötüsü, dava öylesine dallanıp budaklandı ki, nasıl biteceği bile belli değil. Büyük olasılıkla yıllarca sürecek, bu arada içerde kimse kalmayacak. Ya yaşların yanında kurular da yanacak veya gerçek suçlular da bu kargaşadan yararlanıp paçayı kurtaracaklar.
Peki bugünkü durumda kim sorumlu ?
Bu kafa karışıklığı nereden ve kimden kaynaklanıyor?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı dahi çileden çıkaran gelişmelerin sorumluları kimler?
Aslında bir tek sorumlu yok.
Sorgu ve yargı mekanizmasının hoyratlıkları
Benceen önde gelen sorumluluk sorgu-yargı mekanizmasının omuzlarında. Savcılar ve polislerin kalitelerine veya niyetlerine söylenecek bir söz yok. Ellerinden geleni yapıyorlar, ancak anlaşılan ellerinden bu kadarı geliyor.
- Dava çok yaygınlaştırıldı. İddianamelerdeki suçlamalar, somut verilerden çok büyük bir komplo teorisine dönüştü.
- Soruşturmanın dalgalar halinde sürdürülüş şekli ve neredeyse her birkaçdalgadan sonra yeni bir iddianame çıkar oldu.
- Gözaltına alınan isimler kuşku yarattı. Gözaltına alınış şekilleri, hukuk kurallarının çiğnendiği izlenimi verdi.
- Ucu açık iddialar inandırıcı olmadı.
Bütün bunlar, kamuoyunda önemli soruların çıkmasına neden oldu ve iddialarla ilgili inanç sarsıldı.
Bu listeye bir de, soruşturmayı sürdürenlerin medyanın bir kesimine sürekli servis yapması, olayın yönü ve içeriği hakkındaki soru işeretlerini arttırdı.
İktidar ve muhalefet olayı çığrından çıkardı
İktidar, başından itibaren Ergenekon’u benimsedi ve “Göreceksiniz, bakın neler neler ortaya çıkacak” yaklaşımıyla soruşturmayı sahiplendi. Bu tutum, iktidarı destekleyen medya’nın sürekli yayınıylabirleştirilince, olayın bir“muhalif avı” olduğu izlenimi yayıldı.
Soruşturma ekibinin gözaltına aldığı her isme, iddiaları ve delilleri dahi görmeden isimlere hemen tepki gösteren muhalefette, kargaşaya körükle girdi. Dava, AKP iktidarıyla eşleştirildi ve muhalefet avukatlığa soyundu. Gerçekten masum görülenler yanında, gerçek suçlu görünenleri de savunur oldu.
Medyanın suçu hepsinden fazla
Çuvaldızı kendimize de batırmamız gerekiyor.
Genelde sorumsuz davranırız, ancak bu defa tüm rekorları kırdık.
İktidar yanlısı basın öylesine bir muhalif avına çıktı, gözaltına alınanları öylesine bir karalama kampanyasına itti ki, dava bambaşka bir görünüme büründü. Kimin ne zaman alınacağı, kimin gizli kayıtlarda neler söylediği, özel telefon konuşmalarıyla birlikte, yargılanmadan insanlara ceza kesildi.
Muhalif medyanında geri kalan yoktu.
Gazeteler ve TV’ler, Ergenekon’ daki gizli reyting’i gördüklerinden dolayı, veryansın ettiler. Onlar da gözü kapalı, suçlu suçsuz ayırmadan herkesi alkışladılar.
Özetlemek gerekirse, hepimiz suçluyuz.
Türkiye’nin en önemli davasını mahvediyoruz.
HAŞİM KILIÇ’IN ÖVGÜYE DEĞER SÖZLERİ
Haşim Kılıç’ın geçen hafta Anayasa Mahkemesi binası açılışındaki konuşmasını hepimizin bir kenara not etmesinde yarar var. Savcılar, Yargıçlar,İktidar,Muhalefet ve Medya. Hepimize yönelik mesajların temel noktalarını tekrarlamak istiyorum.
Bakalım anlayan olacak mı ?
YARGI kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurları yok edilmektedir. Bu bir insanlık suçudur.
YASALARI uygulama aşamasındaki özensizlikler, insanların şerefi üzerinde onarılması güç yaralar açmaktadır.
YOK edilen insanlık onurunun doğurduğu öfke, demokrasiden ve hukuk devletinden intikam alma duygusuna dönüşmeden gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
HAKİM ve savcıların özel hayatlarıdidiklenerek vicdani kanaatlerindenuzaklaştırma gayretleri sürüyor.
YARGIYI etkileme çabalarıyla ilgili olarak savcıların hareketsiz kalmaları düşündürücüdür.
Paylaş