Şu sıralarda Türkiye ile ilgili olarak en çok konuşulan, Londra Royal Academy of Art’daki Türkler sergisidir. Avrupa’nın dört bir yanından insanlar geliyor. Günde yaklaşık 10 bin kişi ziyaret ediyor. Başbakan gidecekti, Ankara’daki akıllılar “Tony Blair ile dolaşacaksanız gidin, yoksa gitmeyin” diye akıl verdiler. Büyük hata ettiler, ancak henüz vakit var.
Avrupalıların, Türk denince akıllarına hemen işkence, İnsan Haklarının çiğnenmesi, kötü muamele veya iç- dış askeri müdaheleler geliyor. Türkiye ile ilgili olarak yayınlanan haber veya yazıların büyük bölümü olumsuzluklarla dolu.
Hele kültür alanında hepten yokuz.
İşte böylesine karamsar bir imaj sorunumuz varken, tamamen şans eseri Londra’daki Royal Academy of Art da, bir süredir muhteşem bir TÜRKLER sergisi dolup taşıyor.
Biz Türklerin tarihi anlatılıyor.
Türk kültürünün yol haritası sürülüyor.
Bu sergi şu sıralarda en çok konuşulan kültür olaylarının arasında.
Bir yandan, Avrupa Birliği nedeniyle tekrar merak edilmeye başlanılan Türklük unsuru, öte yandan da Royal Academy’nin prestiji bir araya gelince ilgi daha da artıyor.
Bu serginin açılışının Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yapılması planlanmıştı. Türk başbakanı günü birliğine gelecek ve sergiyi TV ışıkları altında yapacak, böylece hem serginin hem de Türkiye’nin propagandası daha da yaygınlaştırılacaktı.
Ankara’da, (bana Dışişleri bakanlığı dendi, ancak inanmak dahi istemiyorum) bazı kişiler bu fikre karşı çıkmışlar:
“Beyefendi, siz oraya gittiğinizde İngiliz Başbakanı, hiç değilse dışişleri bakanı orada olmalı ve sizinle birlikte sergiyi gezmeli ki, Türk Başbakanı’nın şanına laık olsun. Oysa orada değiller. Sizin tek başınıza sergiyi gezip dönmeniz olmaz” demişler.
Düşünebiliyor musunuz, koskoca bir Türkler sergisi gezilecek ve hala kafalar protokolde. Oysa tam tersine, bırakın İngiliz Başbakanı veya Dışişleri Bakanını, Erdoğan’a “Ben sergiyi görmeye geldim. Tony Blair ile başka yerde de konuşabilirim, ancak bu sergiyi bir daha göremem”demesi tavsiyesinde bulunmaları gerekirken, Başbakanı engellediler.
Sergi ise müthiş bir başarıyla sürüyor.
Avrupa’nın her yanından insanlar gelip dolaşıyorlar. Bana verilen son rakkamlara göre, günde yaklaşık 10 bin ziyaretçisi var. Londra’dan sonra Paris ve New York’a da götürülmesi planlanıyor.
Ankara’da ise hareket yok.
Zaten bu sergi öncesinde de Ankara beş kuruş para vermedi: Allahtan özel sektör konunun duyarlığını ve yapacağı olumlu etkiyi gördü de, kaynak aktararak gerçekleşmesini sağladı.
Bu sergi, Mart sonu bitecek.
Bizim beklentimiz, Başbakanın ne yapıp edip zaman ayırması ve günü birliğine, hiç değilse birkaç saatliğine Londra’ya geçip bu sergiyi ziyaret etmesidir. Bu beklentiyi de, sadece Türkiye’ye sağlayacağı olumlu katkıdan dolayı dillendiriyorum.
Sayın Başbakan, özellikle İngiliz ve Uluslararası basına önceden haber verilerek, iyi hazırlanmış bir senaryo dahilinde sadece bu sergi için Londra’ya gitmeli. Türk Başbakanı olarak kültür’e verdiği önemi vurgulamalı.
Bırakın Blair’i filan, onların olmasına hiç gerek yoktur.
Bu tip bir ziyaretin neler getireceğini de ancak Erdoğan anlayabilir.
* * *
ORHAN PAMUK, NEDEN DÜŞÜNDÜĞÜNÜ SÖYLEYEMESİN ?
Ülkücü basın Orhan Pamuk’u açıkça hedef gösteriyor.
Türklerin Ermeni ve Kürtleri öldürdüğünü söyleyince bir kıyamettir gidiyor.
Pamuk kimdir?
Uluslararası alanda tanınmış bir Türk yazar. Bugün yerden yere vuranların, dün omuzlarında taşıdıkları, Türkiye denince akla gelen nadir romancılarımızdan. Ne Türk hükümetinin temsilcisi, ne resmi bir sözcü. Yani söylediklerinin resmi açıdan hiçbir bağlayıcı yanı yok. Sadece kendi kanaatini, ne düşündüğünü söylüyor, o kadar.
Nedir bu hücum ?
İnsanlar, doğru veya yanlış, ne olursa olsun düşündüklerini söyleyemeyecekler mi? Orhan Pamuk böyle dediği için Türkiye Uluslararası mahkemeye mi verilecek? Birleşmiş Milletler Pamuk’u tanık gösterip Türkiye’ye tazminat kararı mı verecek ?
Hayır. Eğer Pamuk’un görüşlerinizi paylaşmıyorsanız, sizde ortaya çıkın ve aksini söyleyin.
Nedir bu linç edebiyatı ?
Beyler, uygar dünya ile (AB başta, batı dünyasını kastediyorum) aramızdaki mesafe işte bu. Biz, özgür düşünceyi hala içimize sindirebilmiş değiliz. Kopenhag Kriterleri diyerek değiştirmediğimiz yasa kalmadı. Oysa şimdi bir bakıyoruz, toplum olarak Kopenhag Kriterlerinin çok uzağında yaşıyormuşuz.
Farklı görüşlere- bizi ne kadar rahatsız ederse etsin- alışmak zorundayız.
Ben, Pamuk’un sözlerine katılmıyorum, ancak onun bu sözleri söyleme hakkını da destekliyorum.
Bu yapılan ayıptır.
Çağdışılıktır.
* * *
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)