Paylaş
PKK krizi, ardından Kuzey Irak’a yönelik harekat ve nihayet Erdoğan-Bush görüşmesine kendimi o kadar kaptırdım ki, Avrupa Birliği Komisyonu’nun Türkiye ile ilişkilerin gidişini içeren İlerleme Raporu hakkında yazı yazamadım.
Bunun bir nedeni gündemin başka konulara kayması ise, diğer nedeni raporda kötü haber olmaması.
Raporun içeriğine baktığınız zaman, bunu iki türlü okuyabilirsiniz. AB karşıtı iseniz yarı dolu bardağın boş tarafına, değilseniz dolu tarafına bakabilirsiniz.
Bardağın boş tarafına baktığınızda, Türkiye’nin reformlarda ne kadar geri kaldığını, uzun süredir yerinden kıpırdamadığını, asker-sivil ilişkilerinde dengenin hala kurulamadığını, 301’inci maddenin hala yürürlükte olduğunu, bunun kabul edilmez bir gelişme diye nitelendiğini, azınlık hakları, Kürtçe ana dil, Heybeliada Ruhban Okulu, azınlık vakıfları, ekümeniklik tartışmaları ve Kıbrıs Rumları’na limanların açılması konularında kısıtlamaların sürdüğünü okuyabilirsiniz.
Komisyon’un bundan dolayı Türkiye’yi nasıl eleştirdiğini görür ve “İlişkiler kötüye gidiyor- AB Komisyonu Türkiye’ye sert bir uyarıda bulundu” diyebilirsiniz.
Bardağın dolu tarafına baktığınız taktirde ise, Komisyon raporunun, Türkiye’nin reform sürecinde -son yıllarda geri kalmasına rağmen- nasıl önemli adımlar attığını, ekonomisinin nasıl başarılı yönetildiğini, PKK’nın nasıl kanlı bir terör örgütü olduğunu ve en önemlisi, Türkiye ile ilişkilerin tam üyeliği hedeflediğini ve üye ülkelerin, Türkiye’nin Avrupalılığı konusunu artık tartışmaktan vazgeçmesi gerektiğinin yazıldığını okursunuz.
Komisyon’un bundan dolayı Türkiye’yi nasıl övdüğünü görür ve “Her şeye rağmen, Türkiye AB’ye doğru yol alıyor. Süreç kesilmedi ve inişli çıkışlı olsa dahi, tren yoldan çıkmadı” diyebilirsiniz.
Bardağın neresinden bakmak istiyorsanız, ona göre bir değerlendirme yapın.
Seçmesi sizden...
Ben bu ilerleme raporlarını ilk çıktığı yıldan beri okuyorum. Bundan öncekilerle karşılaştırdığım zaman şu sonuçlara vardım:
- - Rapor son derece dikkatli bir dille yazılmış. Eleştirilerin dozu ve kullanılan kelimeler son derece dikkatli seçilmiş. Türkiye’nin duyarlılıklarına geçmiş yıllara oranla çok daha fazla özen gösterilmiş. Abartıdan ve hoyratlıktan kaçınılmış. Olli Rehn’in benimsediği ılımlı yaklaşım rapora açıkça yansımış.
- - Eleştiriler çok ılımlı tutulmuş ve daha önemlisi, rapora alınan ve olumsuzluk diye nitelendirilen noktalar arasında, Türkiye’de medyanın, siyasi partiler veya sivil toplum örgütlerinin değinmedikleri hiçbir şey yok. Bizler neleri eleştiriyorsak, rapor da aynı konuları eleştirmiş.
-
Askerin siyasi konularda sesinin yükseldiği doğru değil mi? Cumhurbaşkanlığı seçimine karışmadılar mı?
Ülkemizde bir yüz karası olarak anılan ve adına 301 denen madde hala durmuyor mu?
Fikir özgürlüğü kategorisine giren konular (Kürtçe, azınlık hakları, Ruhban Okulu vs) hala askıda tutulmuyor mu?
- - Bence bu raporun en önemli ve en olumlu yanı, müzakerelerin gerçek amacının Türkiye’yi tam üyeliğe götürmek olduğunun yazılması, Türkiye’nin Avrupalılığının artık tartışma konusu yapılmaması gerektiğinin altının çizilmesi ve hepsinden önemlisi PKK’nın bir terör örgütü olarak nitelenmesidir. Rapor, Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahale ve PKK ile mücadele konularında gösterdiği anlayışla da dikkat çekiyor.
-
Özetlemek gerekirse, AB’nin Türkiye’yi bölmek istediğini ileri süren bazı katı ulusalcıların iddialarının tam aksine, bu İlerleme Raporu bugünkü koşullarda olumlu karşılanmalıdır.
* * *
İLERLEME RAPORU NE ANLAMA GELİYOR?
Avrupa Birliği Komisyonu, her yıl bu tarihlerde bir rapor yayınlar. Adına İlerleme Raporu denir. Tam üyelik için başvuran ülkelerle yapılan müzakereler sırasında, bu ülkelerin siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan, Kopenhag Kriterleri’ne ne oranda uyup uyamadıkları, nerelerde neler yapılması gerektiği incelenir.
Tarafsız bir gözlemci gibi davranmaya çalışan AB Komisyonu, bu rapora koyacağı bilgileri bir kaç farklı kaynaktan elde eder.
Temel kaynak, incelenen ülkenin medyasında çıkan haberler, resmi açıklamalar, liderlerin veya resmi yetkililerin demeçleri veya söyleşileri, mahkeme kararları, dernek veya sivil toplum örgütlerinin açıklamalarıdır.
Avrupa Komisyonu’nun Ankara’daki bürosu ve aynı başkentte bulunan üye ülke büyükelçiliklerinin raporları ve değerlendirilmeleri diğer bir kaynaktır. Yani raporda, gizli elde edilmiş herhangi bir bilgi yoktur. Ayrıca, rapora konan bilgilerin yanlış veya hatalı olmamasına büyük özen gösterilir. Raporu hazırlayanların en büyük korkuları, kullanılan bir bilginin resmi çevreler tarafından yalanlanmasıdır. Değerlendirmelerde abartı olabilir, ancak verilerin çok sağlam olması ilkesi vardır.
Brüksel’de bir ekip, bütün bu bilgileri bir araya getirir ve raporun taslak halini oluşturur.
Ardından rapor, Komisyon’un komiserlerinin önüne gider ve onlar da rapora siyasi rötuşları koyarlar. Hangi konuların daha ön plana çıkarılması, hangi bölümlerin sertleştirilip sertleştirilmemesi, eleştiri dozunun arttırılıp arttırılmaması kararlarını verirler ve rapor kamuoyuna açıklanır.
Paylaş