Artık işin esasına mı girilecek, yoksa…

Önümüzde iki seçenek var. Kürt sorunu ile PKK‘yı birbirinden ayıracağız ve ona göre hareket edeceğiz veya kendimizi kısır döngüden kurtaramayacağız. Birbirimizi, yapay önlemlerle kandıracağız. Hiç işe yaramayan yasal uygulamalarla zaman kaybedeceğiz. Artık inadı bırakıp sorunun temeline inme zamanı gelmedi mi?

Haberin Devamı

Uzun zamandır merak ediyorum.

          

Acaba ne zaman inat etmekten vazgeçeceğiz?

          

Acaba ne zaman gerçekleri görüp hareketleneceğiz ?

          

Durumu biraz daha açık şekilde anlatmaya çalışayım.

          

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK terörüile Kürt Sorununu bir türlü birbirinden ayıramıyor veya ayırmak istemiyor. Böyle olunca da, PKK’yı besleyen bataklığı kurutabilmek için gereken adımları atamıyor. Sivrisinekle boşu boşuna mücadele ediyor. İnatla,Önce PKK bitirilmeli, ondan sonra reformlar yapılmalı” diyor. Türkiye adım atmadıkça, PKK terörü , Kürt kökenli vatandaşlardan destek almayı sürdürüyor.

Haberin Devamı

          

Kısır döngüden kurtulamıyoruz.

          

İşte Aktütün ve Diyarbakır saldırılarından sonraki durum aynen böyle. Kürtlerin bir bölümü PKK’ya tam destek veriyor, ancak diğer büyük bölümü rahatsız. PKK’nın masum insanları öldürmesini alkışlamıyor, ancak Türk Devleti beklentilerini karşılamadığından dolayı, örgüte içten içe sempati duyuyor. Ankara biraz hareketlense, Kürt kamuoyunun arzularına duyarlı davransa, PKK’ya  silah bırakması için baskı dahi yapmaya hazırlar. Zira onlar da artık yorgun ve bıkkın. Bir uzlaşı bulunmasını arzuluyorlar. PKK ise, Ankara’nın bu hareketsizliğinden yararlanıyor. Vurdukça vuruyor. Taraftar sayısını arttırıyor. Taraftarı olmayan Kürtleri de yanında tutmayı başarıyor.

          

Türk Devletinin ise kafası karışık. Her kurumdan farklı sesler çıkıyor. Her biri diğerinden kuşkulanıyor. Bir bölümü gerçekleri görüyor, ancak adım atamıyor. Vatana ihanetle suçlanacağını bildiği için korkuyor. Diğer bölümü oy kaybetmekten korkuyor.

          

Bugün de aynı durumdayız.

          

Türkiye, Aktütün ve Diyarbakır saldırılarına nasıl tepki göstereceğinin hesaplarını yapıyor. Kamuoyunda ise sıkışma var. Her olaydan sonra, yetkililere dönüyor ve bir şeyler yapılmasını istiyor. Sonuç alınması için baskılarını arttırıyor.

Haberin Devamı

 

Resmi yetkililer şu günlerde, kamuoyunu tatmin etmenin yollarını arıyorlar.Önlerinde de iki seçenek var :

 

1)                                       İŞİN KOLAYINA KAÇMAK:

 

Asker ile Siyasi iktidar bir dizi yasa değiştirir.

          

İstendiği zaman ev aramak, yollarda istedikleri arabayı durdurup içindekileri gözaltına almak, herkesin telefonunu kimseden izin almadan dinlemek...vs.

 

Bu listeyi uzatabiliriz.

 

Ardından, TSK Kuzey Irak’a yönelik bombardımanlarını arttırır. Sınır boyundaki faaliyetlerini yaygınlaştırır. Bununla da yetinilmez, Kuzey Irak’a karşı son derece sert bir yıpratma kampanyası başlatılır.

 

Haberin Devamı

Bu önlemleri bir bölümü yararlı ve gerekli olabilir, ancak PKK’yı besleyen ve adına Kürt Sorunu dediğimiz bataklığı kurutamaz. PKK yine saldırdığı taktirde, yine birbirimize gireriz. Yine birbirimizi suçlar ve toplumdaki “Ne zaman bu işin sonuna geleceğiz” beklentisi biraz daha artar.

 

PKK’nın istediği de budur.

 

2)                            İŞİN ÖZÜNE GİRMEK :

 

İkinci seçenek ise, bir yandan PKK terörüne karşı gereken güvenlik önlemleri alınırken,işin özüne girmek üzere adımlar atılmaya başlanır.

 

Eminim bu cümleden hemen kuşkulanmışsınızdır.

 

Ne demek yani, ülkemizin parçalanmasına göz mü yumacağız?”dediğinizi duyar gibiyim. Zaten herşeyi, daha başlamadan, ilk adım atılmadan, işte bu cümle durduruyor. Oysa, siyasi iktidar biraz hareketlense, Kürt Sorununu çözmek için yola çıktığını ve tüm ilgili çevrelerle görüşmek ve data toplamak amacıyla bir çalışma başlattığını açıklasa dahi, çok şey değişir.

 

Haberin Devamı

Türkiye’de herhangi bir Siyasi İktidarın, Kürt Sorununu çözmek için ciddi bir çaba göstermesi, hem bölgedeki dengeleri değiştirir, hem de PKK’nın durumunu büyük ölçüde sarsar, güçleştirir. Örgüt artık eskisi gibi rahatça hareket edemez.

 

Yeter ki, İktidarharekete geçsin.

 

Yeter ki, cesaret etsin.

 

Muhalefetten korkmasın. Yerel seçimleri veya Genel seçimlerde alacağı veya kaybedeceği oyları hesap etmek yerine, ülkenin önünü açacak adımlar atsın.

 

Sonrası çok daha kolay gelir.

 

Aslında AKP, Özal’ın Başbakanlığından bu yana, yukarda anlatmaya çalıştığım büyük açılımı en kolaylıkla yapabilecek iktidardı. Eline büyük bir olanak geçmişti. Hatta attığı ilk adımlar büyük ümitler doğurmuştu. Ancak sürdüremedi. Erdoğan da, diğerleri gibi geri adım attı.

Yazarın Tüm Yazıları