Paylaş
Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un dünkü basın toplantısı artık son damla olmalı. Bardak taşmak üzere. Bardağıtaşırmadan, hiç değilse bir süre için herkesin susması gerekiyor.
Başbakan, nerede fırsat bulursa demeç vermekten vazgeçmeli. Ayaküstü ve gereken araştırmalar bitmeden suçlama yapmamalı.
Muhalefet deseniz, onlar da fırsattan istifade sırf iktidara vurabilmek için asker üzerinden politika yapıyor.
Medya farklı mı?
Hayır, tam aksine, medya olaya körükle gidiyor.
Asker’in tutumu da, karmaşayı arttıracak bir “fazla konuşma-görüş açıklama” kampanyasına dönüşmek üzere.
Org. Başbuğ, dünkü basın toplantısında sinirli, sert ancak inandırıcı idi.
Ancak, artık yeter.
Asker, konuşmadığı sürece gizemlidir.
Başbakan, TSK ile sorunları medya üzerinden değil, Milli GüvenlikKurulunda veya Genelkurmay Başkanı ileikili görüşmelerindeçözebildiği sürece istikrarı koruyabilecektir.
Toplumun kafası yeterince karıştı. Ülkede gereksiz bir darbe olasılğı havası estirilir oldu.
Bir süre için, artık susulsa ve devlet kendi sorunlarını kavga etmeden çözmeye çalışsa daha iyi olmaz mı?
Genelkurmay Başkanı göreve başladığı günlerdeki “fazla konuşmama” ilkesine geri dönse, Başbakan ve muhalefette “darbe kampanyalarından” bir süre için vazgeçseler de, sağlıklı düşünebilsek.
İRAN’DA KARMAŞA TÜRKİYE’YE YARAMAZ
Bazı haberlerin veya köşe yazarlarının satır aralarında veya kimi konuşmalarınaltında hep aynı temalarla karşılaşıyorum.
Tahran’daki sokak gösterilerinden, sanki memnunoluyorlarmış gibi bir yaklaşım var. Sanki İran’ınkarışması ve bu ülkenin istikrarsızlaşması, Türkiye’nin işine geliyormuş gibi bir hava estiriliyor.
İran’daki rejim ile halkın çatışma noktasına gelmeleri, burada Ak Parti’nin mağlubiyeti ve laikliğin zaferi anlamına gelecekmiş gibi yorumlar yapılıyor.
Bundan daha yanlış, daha dar görüşlü bir tutum düşünemiyorum.
Bu saçmalığa inananlara bir uyarım var:
Hangi rejim olursa olsun, komşumuzdaki birkarmaşa, hele bir istikrarsızlık uzun sürerse, kimsaya yaranamaz. İstikrarsız komşulardaima birbirlerine zarar verirler.
İran’daki olayların yaygınlaşması, görürsünüz bir süre sonra Türkiye’ye ye de olmusuzluklarını yansıtır.
Göçler artar, ilişkiler gerilir, ikili ticareti yavaşlatır.
Hele sokak olayları büyür ve bir iç çatışmaya dönerse durum daha da gerginleşir.
Sağlıklı düşünen herkes, istikrarsızlığın bitmesi, çatışmaların durması ve yönetim ile toplumun bir uzlaşıya varması dilemeli.
İran ile görüş ayrılığı olsa, yöneticileriyle farklı dünyalara bakılsa dahi, komşumuzdaki istikrar çok daha önemli ve yararlıdır.
Tanımadığım, nereye gideceğini bilmediğini rejimler, anlaşılmasan dahi istikrarlı olanlardan daha tehlikelidir.
BAKANIN EMİR VERMESİ Mİ GEREKİRDİ?
Anadolu Ajansına demeç verenUlaştırma Bakanı Binali Yıldırım daha önce Temmuz sonuna kadar sürmesi planlanan Fatih Sultan Mehmet köprüsütamiratının, 10 gün önce biteceğini, yani 20 Temmuz’da tamamlanacağını açıkladı.
Nedeni de, çalışmaların hızlandırılması ve ekip sayısının arttırılması.
Lütfen sizlere soruyorum:
Çalışmaların hızlandırılması, ekip sayısının arttırılması ve günlük eziyetin 10 gün kısaltılabilmesi için Bakan’ın emri mi gerekirdi?
Köprü bakımından sorumlu olan Kara Yolları daha önceden bunu düşünemez miydi?
Çok merak ediyorum.
Gerçekten sizler akıl edemediniz de, Bakan emriyle mi harekete geçtiniz?
Bunu açıklarsanız memnun olurum.
BIRAKMAK MI GÖMMEK Mİ?
SABAH Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve başyazarı Erdal Şafak, liberal ve gerçekçi yazılarıyla, bizim medyamızda kendine önemli bir yer yapmıştır.
Avrupu Birliği konusundakiuzmanlığı yanı sıra, medyamızda ilk defa “Tamil Kaplanlarıyla PKK arasındakiparalelliği” ortaya koymuş bir yazardır.
Perşembe günkü yazısı bu açıdan çok önemliydi.
Eğer bir çözüm bulunacaksa, bunun hangi parametrelerde gerçekleşebileceğinin çok gerçekçi bir dökümünüyapmış.
Ankara hangi adımları atmalı?
“ Kürt kimliğinin devlet tarafından resmen tanınması, Kürtçe eğitimin sağlanması (Eğitimin tekliği ilkesi uyarınca devlet okullarında Kürtçe eğitim mümkün olmazsa, özel okullarda yapılabilmesi için devlet gerekli kaynağı aktarabilir), Kürt dili, kültürü, edebiyatı ve sanatı için akademiler ve araştırma enstitüleri kurulması, Kürtçe siyasi faaliyetin serbest bırakılması, Kürtler'in Meclis'te daha fazla temsil edilebilmesi için Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları'nın değiştirilmesi ve seçim barajının düşürülmesi gibi...”
Ortak noktalar nelerdir?
“Devletin şeklinin ve yönetimin tekliğinin asla tartışmaya bile açılamaması gibi. Bölgesel özerkliğe değil, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ilkesine dayanması gibi...”
PKK’den ne beklenmeli?
“ Öncelikle örgütün silahsızlandırılması, yönetim kadroları ile suça karışmış unsurlarının Türk adaletinde hesap vermesi, suça karışmamış olanların ise siyasi yaşama katılmasının yolunun açılması sürecinin tamamlanması gerekiyor.”
Bunlar çok önemli noktalardı. Dikkatinizi çekmek istedim. Erdal Şafak’a da tebrikler.
“OBAMA DENİZ”İN FOÇASI
Haftasonu Kanal D Haber’i izlediyseniz,
İnternet siteleri hemen görmüş...
Daha bülten bitmeden Deniz’e“Obama” lakabını yakıştırmışlar.
Haksız da değiller.
Deniz tatildeydi..
Öyle bir yanmış ki...
Adeta “siyah’’ olmuş...
“Neredeydin, tatile Güneş’e mi gittin?”diye sordum;
“Yok abi, Foça’daydım’’ dedi devam etti; “Ben öyle güneşlenmeyi pek sevmem,ama Foça’da zaten güneşlendiğini anlamıyorsun. Öyle tatlı bir rüzgarı var ki, efil efil’’ dedi ve sonra da susturmak mümkün olmadı..
Öve öve bitiremedi Foça’yı...
Bahsettiği Eski Foça...
Havasını övdü..
Suyunu övdü..
Halkını, Belediye Başkanı’ını övdü..
“Mutlaka gitmelisin’’ diye başımın etini yedi.
“Gidince ne yapayım?’’ diye sordum; sıraladı...
-İlçenin her yerinde iskele var; mümkün olduğunca çok iskeleden denize gir!
- Hanedan’a git, oradan da denize gir, sonra kaşarlı pide ye!... İstersen geceyi de orada geçirebilirsin!
- Güneş batarken, meydandaki bir çay bahçesinde oturuyor ol, o mucizeyi seyret!
- İbrahim Komutan’ın Doyuran Restaurant’ına git, orada “Foça Kebabı’’ ye!
- Bir balıkçı ayarla, seni balığa çıkarsın!
- Celep Restaurant’a git. Senkarışma, onlar sana “balık sofrası” hazırlasın!..
- Celep’ten çıkınca, Askeriye’ye doğru hafif bir yürüyüş yap, sağdaki dondurmacıdan “sakız dondurması’’ al!
Deniz; sadece bunları tavsiye etmedi...
Barbun’u ayrı anlattı, Foça otlarını ayrı, zeytinyağlıları ayrı...
Tahmin edebileceğiniz gibi, Deniz şimdi diyette!.
Ve bir süre Foça’ya gitmesi yasak!
BRAVO EGEMEN BAĞIŞ’A
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, AB sürecinde kilit rol oynayan bir kurum.
Ulusal Program'ın hazırlanmasından kurumlararası koordinasyonun sağlanmasına ve Komisyon ile ilişkilerin yürütülmesine kadarçok önemli görevleri var.Ancak taşıdığı sorumluluğa karşın, çok sınırlı bir kadro ve bütçe ile çalışıyor. Egemen Bağış, başmüzakerecilik görevine gelir gelmez konuya el atarak yepyeni bir yasa hazırlattı,yoğun uğraşlar sonucu da, 24 Haziran'da Meclis'ten geçmesini sağladı.
Yeni yasa kurumun çok daha etkin çalışmasını sağlayacak. Şu anda 50 kişiden oluşan personel sayısı 330'a çıkacak. 16 yeni hizmet birimi oluşturulacak. Bunlar arasında uzun zamandır eksikliği hissedilen "iletişim" ve "AB hukuku" birimleri de olacak. ABGS, büyükelçilikler nezdinde yurt dışı teşkilatı kurabilecek, AB Daimi Temsilciliği'ne temsilci yardımcısı atayabilecek. Bütün bunlar, hem müzakere sürecinin daha iyi yönetilmesini, hem de iç koordinasyonun güçlenmesini sağlayacak.
Bravo Egemen Bağış'a.
Paylaş