Aman dikkat, Şam ihalesi üstümüzde kalmasın...

Bu işler hiç belli olmaz. Gözdağı vermek istersiniz, karşı taraftan hiç hesapta olmayan öyle bir tepki ile karşılaşırsınız ki, kendinizi birden bire savaşın ortasında bulursunuz. Peki, bu olasılıkta kim kazanır, kim kaybeder?

Haberin Devamı

Suriye ile giderek sıcak sulara doğru gidiyoruz. En sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: “Bu durumda bir Türkiye-Suriye savaşı çıkmaz. Özellikle Türkiye savaş istemiyor...”

Ancaak, bu işler hiç belli olmaz. Rakı nasıl bardakta durduğu gibi durmazsa, bu tip sürtüşmeler hiç beklenmedik sonuçlar getirebilir.

Siz Esad’a gözdağı vermek veya korkutmak istersiniz. Örneğin, yanlışlıkla, düşen bir bombaya yanıt verir veya silah taşıdığı gerekçesiyle bir uçağı indirirsiniz  ve bu tırmanmada karşıdan öylesine ters bir yanıt gelebilir ki,  ister istemez daha büyük tepki göstermek zorunda kalırsınız. Bir tepki sizden, diğer tepki karşı taraftan derken, kontrol bir anda elinizden kaçıverir, bir de bakarsınız savaşın içine düşmüşsünüz.

Murat Yetkin de (Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni)  dikkat çekti. Birkaç hafta öycesine kadar, uluslararası kamuoyunda “Gaddar Esad’ın halkını vurduğu ve  durdurulması gerektiği” konuşuluyordu. Oysa  dünya medyasına bakın şu sıralarda  konu Türkiye-Suriye çatışmasına dönüştü.

Haberin Devamı

ESAD’I DEVİRME İHALESİNİ KUCAĞINIZDA BULUVERİRSİNİZ

Suriye’deki iç savaş Türkiye’nin hayati çıkarlarını tehdit etmiyor. Yani Suriye  halkını Esad’dan kurtarmak bizim görevimiz değil ve olmamalı. Sahip çıkalım, destek olalım, ancak belirli bir sınırda kalmalıyız.

Suriye’deki iç çatışma ve bölgedeki büyük pazarlık, bizim dışımızdaki bir hesaplaşmaya dayanıyor.  ABD-İsrail ile İran kavgası, Katar ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği Sünni cephenin Irak ve  İran ile itişmesi arasında biz sıkışıyoruz.

Onların işini biz mi yapacağız?

Hayır yapmamalıyız ve Ankara’nın böyle bir niyeti olabileceğine inanmıyorum. Ancak korkum, Şam ihalesinin  kazara bizim üstümüze  kalmasıdır. Zira istemeseniz dahi, öyle bir yol kazasına uğrarsınız ki, Esad’ı devirme  mücadelesini kucağınızda bulabilirsiniz.

SAVAŞ, ESAD’A YARAR, BİZE ÇOK ZARAR VERİR

Unutmayalım, kazara da çıksa olası bir savaş, kaybetse dahi Esad’ın çok işine yarar.

Halkını, istilacı Türkiye’ye karşı  birleştirebilir. Muhalifleri çok daha kolaylıkla ezer. İran  ve  Rusya’nın desteğini arttırır ve iktidarda kalışını güvenceye alır.

Haberin Devamı

Türkiye savaş kazanır, ancak Esad’dan çok daha zarar görür. Ülkenin ekonomisi büyük darbe yer, istikrar bozulur.

Savaş çocuk oyuncağı değildir.

Tehlikeli sularda güç gösterisi yapmanın da hiç gereği yoktur.

ALEX BİRGÜN FB'NİN HOCASI OLURSA HİÇ ŞAŞIRMAYIN...
 
Fener yönetimi belki bugün derin bir nefes alacaktır. Aylardır başlarına açtıkları dertten, Alex sorunundan kurtulduklarından dolayı, eminim çok memnundurlar. Nasıl olsa "gözlerden uzak olan, gönüllerden de uzak olur" denir ya, işte böyle birşey. Bu dosya kapanır, taraftar unutur ve galibiyetler alkışlanır. Tabii bu arada Başbakan'ın Alex'e gösterdiği özel ilgi yöneticilerin canını sıkmıştır. "Canım ne gerek vardı vedalaşmaya" diyenleri duyar gibi oluyorum. Başbakan da besbelli taraftarın sempatisini kazanmak istiyor. Eee ne de olsa önümüzdeki dönemde seçimler var ve seçimlerde de yöneticiler değil, taraftarın oyu daha önemli.
 
Peki, Alex dosyası böylece kapanmış mı oluyor ?
 
Bence hayır.
 
Alex, ne zaman olur bilemem, ancak önünde sonunda FB'nin teknik direktörlüğünde göreceğiz.
 
Dikkat edecek olursanız, yönetim ne derse desin, Alex'in basın toplantıları ve açıklamalarında kulübüne zarar vermemeye dikkat eden bir yaklaşım vardı. Kırıcı olmamaya dikkat etti. Herkese teşekkür etti. Köprüleri atmadığı gibi, taraftarı yanında tutmasını da bildi.
 
Köprülerin altından sular akacak, birgün yönetimler değişecek ve kulüp yeni bir sportif direktör aramaya başlayacak. İşte o zaman tribünlerden "Alex...Alex..." sesleri duyulacaktır. Aynı senaryo GS'da Hagi ile yaşanmıştı. Hagi bu fırsatı değerlendiremedi, ancak Alex bambaşka bir yaratık.
 
Alex hayatımızda kolay kolay çıkmayacaktır...

Haberin Devamı

YAZIK BU KONFERANSLARA...

İstanbul’da bir hafta içinde imi konferans izledim. İkisi de birbirinden başarılıydı. Birincisi Suat Kıvrıkoğlu’nun The İstanbul Forum’u  ikincisi ise  Doğan Eşkinat’ın öncülüğünde ve SETA’nın düzenlediği İstanbul Küresel Formu.

Her ikisinin de ele aldığı konular ve yerli-yabancı uzmanlar listesi çok parlaktı. Orta Doğu’daki gelişmelerden Kürt sorununa, siyasetten soysal yaşama kadar çok öğreticiydi.

Benim tek şikayetim, böylesine bilgi yüklü  konferansların sadece kısıtlı katılımcılar tarafından izlenmesi. Onca  masraf, onca emek, ancak yararlanan sayısı 15-20 kişiyi geçmiyor.

Yazık değil mi?

Üniversiteler, öğrencileri ve hocalarıyla bilgiye aç iken, nedir bu hasislik? Yok mu bu işi daha geniş kitlelere yayma imkanı? Onca televizyon kanalı varken, böylesine değerli çalışmalar boşa gitmiyor mu?

Haberin Devamı

29 EKİM DAVETİ İPTAL EDİLMESİN

Terör olayları nedeniyle birçok resepsiyon-davet iptal edildi. Örneğin,  Meclis açılış kokteyli. Şimdi de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu hakkında söylenti dolaştırılıyor. İptal edilip edilmeyeceği henüz belli değil. Eğer iptal olursa da çok hata edilir.

Terörün amacı, ülkenin normal yaşamını bozmaktır. Bu çevrede devletin resmi davetlerinin iptali hoşuna gider. Kendilerinin ne kadar önemsendiğini göstermiş olurlar.

Çok şehit verildiği bir dönemde belki 1-2 davet iptal, edilebilir, ancak 29 Ekim bambaşka bir resepsiyondur. Cumhurbaşkanı’nın verdiği Cumhuriyet resepsiyonudur.  Eğlence değildir. İptal edilmesi, Cumhuriyet’e boyun eğdirme anlamına gelir. Ne olursa olsun, mutlaka yapılmalıdır.

Haberin Devamı

ÖLÜ SAYARAK BİR YERE VARAMAYIZ...
 
Diyarbakır Emniyet Müdürünün son insani ve doğru cümlelerini ne hale getirdik.
 
İnsan öldürmek adeta prim yapıyor. Barıştan söz etmek sanki günahmış gibi, hareket ediyoruz.
 
Siyasetçilerimizi ve onların şakşakçısı medyacıları dinledikçe hayretler içinde kalıyorum. Ağızlarından tükürükler saçarak Emniyet Müdürü'nün üstüne yürüdüler. Yerden yere vurdular. Eğer ayıp olmasa, şimdiye kadar çoktan görevden alırlar ve masa başı bir işe atarlardı. Ancak kamuoyundan gelen olumlu tepkileri de, tümüyle görmezden gelemediler.
 
Durum zaten ortada.
 
Varsa, yoksa barut.
 
Varsa yoksa ceset sayısı.
 
Sonra da kalkıp "Kürt-Türk kardeştir, bizi birbirimizden ayıramazlar...Analar ağlamasın..." gibi, artık kimsenin inanmadığı laflar edelim.
 
Hadi canım sizde...

KİTAP KÖŞESİ
        
KENDİ HEYKELİNİ YAPAN ADAM

İlhan Selçuk kimileri için büyük düşünür, kimileri için din düşmanı, darbeci. Bence Selçuk, Cumhuriyetin yetiştirdiği en büyük Aydınlanmacılardandır. Yaşamının son dönemlerinden ona yaşatılanlarda son derece ayıptı.

Kimdir bu İlhan Selçuk?

Ne yapmıştır?

Askerden işkence gören adam yıllar sonra darbeci iddiası ile sabahın köründe evi neden basılmıştır?  Önümde duran Orhan Karaveli’nin son kitabı “Kendi Heykelini Yapan Adam” bize İlhan Selçuk’u anlatıyor. Ailesinden başlıyor yaşamının son saatine kadar ki mücadele, yazı, düşünce dolu bir hayatı anlatıyor. Kitap Doğan Kitap’tan çıktı. (www.dogankitap.com.tr)
       

 

Yazarın Tüm Yazıları