Paylaş
Kredi kullanmaya hazırlanan okurlardan gelen mesajlar nedeniyle bu konuya bir daha değinmek istiyorum. Çünkü, konut alacaklar için para biriminin cinsi bazı durumlarda hayati önem taşıyabiliyor.
Açıkçası ben konut kullanımlarında dövizin payının biraz daha yüksek olduğunu tahmin ediyordum. Ancak, hafta içinde konuştuğum Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Tayfun Bayazıt, “Mortgage kredilerinde yabancı para biriminin payı yüzde 1’ler düzeyindedir” değerlendirmesini yaptı ve ekledi: “1994 yılında yaşanan krizde dövizin patlaması sırasında çok sayıda insan evini kaybetti. O nedenle kolay kolay kimse dövize yaklaşmıyor.”
Konut kredisi 37,2 milyar dolar
Bayazıt’ın belirttiği eğilim sektör genelini yansıtıyor. Dolayısıyla oranlar bankadan bankaya değişebiliyor. Ancak, bir büyük bankanın rakamları, sektör geneli hakkında bilgi verebiliyor. O nedenle Garanti Mortgage Genel Müdürü Cemal Onaran’ın bilgilerinden yararlandım.
Onaran’a göre, 15 Ağustos itibariyle sektörünün konut kredisi tutarı 37.2 milyar YTL’ye ulaşmış. Ancak, bunun YTL ve döviz ayrımını yapmak mümkün değil, çünkü böyle bir veri tutulmuyor. Onaran, “Bilançolardan bazı veriler çıkararak tahmin yapmak mümkün” diyor ve ekliyor:
“İlk 6 aylık bilançolara göre toplam kredi büyüklüğü 36,3 milyar YTL. Bunun yüzde 93’ü YTL, yüzde 7’i dövize endeksli kredilerden oluşuyor. Ama bunun ne kadarı euro, ne kadarı dolar tahmin etmek zor.”
Garanti’den gelen mesajlar
Sektör geneliyle ilgili ayrıntılı bilgi almak zor. Ancak, mortgage pazarında yüzde 26 paya sahip Garanti’nin verileri önemli mesajlar içeriyor. Buna göre, bankanın kredilerinin yüzde 87’si YTL, yüzde 13’ü de döviz olarak kullandırılıyor. Dövizde liderlik yüzde 63 ile dolarda, onu yüzde 18 ile euro izliyor.
Bu oranlar, temmuz ve ağustos ayında da değişmemiş. Onaran, “Müşteriler çoğunlukla YTL’yi tercih ediyorlar. Biz de onlara gelirlerine uygun para cinsinden borçlanmayı öneriyoruz” diyor.
Aslında her bankacı aynı davranışı gösteriyor, müşterisine, “gelirine uygun” kredi önerisinde bulunuyor. Ancak, “daha uygun para” diye ısrara edenlere de yeni döneme uygun para birimleri de öneriliyor. Bir süredir dolar öne çıkıyordu, şimdi Euro… Bunun yanında uzun süredir İsviçre Frangı vardı. Şimdi Japon Yeni de öneriler arasına girdi. Fakat en ideali, gelire göre tercih yapmak. Başka para birimi arayanların ise risk analizini iyi yapmaları gerekiyor. Öbür türlü ciddi sorunlar yaşayabilirler.
TEKNOLOJİDE HIZLANMAK GEREKİYOR
Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK), hanelerdeki bilişim ürünleri sahipliği rakamlarını açıkladı. Kurum, bir süredir bu çalışmayı düzenli olarak yayınlıyor, bize ve sektöre BT’nin nereye gittiği konusunda ciddi ip uçları veriyor. Rakamlara bugünden, dünya ölçeğinde baktığımızda “kötü”, son 4 yıla baktığımızda “iyi” bir tablo sergiliyor.
Türkiye cep telefonu sahipliğinde yüzde 87 oranını bile geçmiş. Bilgisayara sahiplik ve internete bağlanma oranını ciddi ölçüde iyileştirmiş. Örneğin 1 yılda internete bağlananların oranı yüzde 18,94’den yüzde 24.47’ye yükselmiş.
Ancak, hala almamız gereken ciddi yol var.
Daha hızlı koşmalıyız
Gerçekten bilişim alanında ciddi mesafeye ihtiyaç var. Bilgisayar, laptop, internet bağlantısı gibi alanlarda gelişme yaşanıyor. Bu doğru… Fakat, masa üstü bilgisayar sahiplik oranı hala yüzde 27.22 düzeyinde. Önemli bir yükseliş… Laptop’ta yüzde 5’lerden yüzde 8.4’e yükselmişiz. Çok iyi. Ama yeterli değil…
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde PC sahiplik oranı yüzde 70’e ulaşmış durumda. Doğu Bloku’ndan AB’ye katılan ülkelerde ise PC sahipliği yüzde 50’ye yaklaşıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın PC kampanyası, TTNet başta olmak üzere özel sektörün başlattığı ADSL atağı bu rakamları yukarı çekecek. Ancak, “teknoloji” yarışında geri kalmamak için daha da hızlanmaktan başka yolumuz yok.
BAZEN İKİNCİLİK DE İYİDİR
Her alanda liderlik önemlidir… Bir numarada yer almak, şirkete, futbol kulübüne ya da bireylere sonsuz olanaklar sağlar… Bu nedenle ‘rekabetçi’ alanlarda “bir numaraya’ oynayanların sayısı sınırsızdır.
Geçenlerde konuştuğum bir şirketin genel müdürü, ‘Biz geçmişte bir numaraya oynardık, hatta uzun süre lider olarak da kaldık. Ancak, artık bir numara olmak istemiyoruz’ diye konuşmuş, ardından da eklemişti: “Şimdi ikinci olarak kalmak istiyoruz.”
Kulağa biraz garip gelebilir ancak genel müdür haklı… Özetle diyor ki, lider olmak ve o pozisyonu korumak için bir şeylerden vazgeçmeliyim. Fiyat kırmam, daha çok insan almam, reklam ve pazarlama harcaması gerçekleştirmem ve promosyona yönelmem gerekiyor. Bunu yaparsam da karlılığım azalıyor, yeterince sermaye birikimi yapamıyorum. O zaman da liderlik koltuğunu olasılığım düşüyor.
En iyi ikinci olmak da iyidir
Genel müdürün değerlendirmelerini dinleyince, sevgili Costas Markides’in ‘Second Fast’ (En İyi İkinci) kitabını hatırladım. London Business School’da öğretim üyesi olan Costas, yaptığı araştırmalar sonucunda, bazı durumlarda lider olmak yerine, ‘iyi bir ikinci’ konumuna ulaşmanın yararlarına dikkat çekiyordu. Hatta bunlardan bazılarının yeterince güç topladıktan sonra liderlik konumuna da ulaştıklarını belirtiyordu.
Costas da haklı genel müdür de… Her sektör ve her şirket için geçerli değil. Ancak, bazı durumlarda ‘lider’ olmak için taviz vermek yerine, karı ve güç toplamayı tercih daha doğru bir seçenek olabilir. Bunu, bir düşünce olarak yönetici ve işadamlarıyla paylaşmak istiyorum. Yoksa herkes tarafından uygulanabilir seçenek olmayabilir.
Paylaş