Paylaş
“İşler iyi deniyor ama piyasada yaprak kıpırdamıyor” sözü yine yüksek sesle söyleniyor. Ancak, bu kez benim gibi iyimser birini bile inandırdılar. Bunun iki nedeni var. Birincisi, hafta başında piyasanın nabzını tutmada çok başarılı olan birkaç bankacı ile sohbet ettim. Büyük bir bankanın genel müdür ve yardımcılarından oluşan, “Aralık ayından bu yana piyasada ciddi sorun var. Ekonominin döngüsü yavaşladı” değerlendirmesini yaptılar. Ardından şu saptamaları paylaştılar:
-Piyasada yavaşlama var. Ödemeler yavaşlatılıyor ya da erteleniyor. Herkes, nakit kalmak için çaba gösteriyor.
-Nakit yerine çek ve senet daha çok tercih ediliyor.
-Konut piyasasında çok fazla sorun görünmüyor. En azından bizim işlemlerimiz geçen yılın üstünde.
-Otomobil satışlarında ciddi sorun var. Bu alandaki açığı da ticari araçlar piyasasındaki büyüme kapatıyor.
İkincisi, “ekonomik döngünün” hızını ortaya koyan bazı rakamlar var.Bu rakamlardan da benzer işaretler geliyor.
“Tesadüf, yılın bu ayları hep durgundur” diyenler çıkabilir. Ancak, yine de bazı önemli rakamlara dikkat çekmekte yarar var:
1. Bankacılar, piyasanın nabzı açısından “vadesiz mevduatı” çok önemsiyorlar. Son 3 aydır vadesiz mevduat miktarında gerileme dikkati çekiyor. Eylül 2007 sonunda 28 milyar 824 milyon YTL olan vadesiz mevduatlar, Aralık ayında 32 milyar YTL’ye çıkıp zirve yaptıktan sonra inişe geçti ve 8 Şubat 2008’de 28 milyar YTL’ye geriledi.
2. Bireysel kredi borcunu ödemeyenlerin sayısı da hızlı artıyor. 2003 yılında bu rakam 3 bin 411 kişi imiş. 2006 yılında 18 bin 739’a ulaşmış. 2007 yılını ise 58 bin 863 ile kapatmış.
3. Kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısı da tırmanıyor. Bu rakam 2003’de 27 bin kişiyken, 2006 yılında 157 bini geçmiş, 2007 yılında ise 231 bini aşmış. 2007 yılı başında ayda ortalama 20 bin kişi bu duruma düşerken, yıl sonunda 50 bine yaklaşmış.
4. Protestolu senet sayısı da artıyor. 2007 yılının ocak ayında 118 binin üzerinde senet protesto edilirken, 2008 yılının ilk ayında bu rakam 132 bini aşmış.
5. Karşılıksız çek rakamları da piyasadaki sorunu bir ölçüde ortaya koyuyor. 2007 yılının ocak ayında 103 bin 633 olan karşılıksız çek sayısı, 2008 yılının ocak ayında yüzde 40 oranında artışla 142 bini aşmış.
Ekonomik döngüde bir yavaşlama var ama bundan işler kötüye gidiyor, kriz geliyor anlamı da çıkmaz. Dünyaya açık ekonomilerde her zaman bu tür sıkıntılar, gidiş-gelişler yaşanacaktır. Önemli olan, şirketlerin, onların yönetenlerin dalgalara dayanıklı sistemler kurması, riskleri önceden görüp, önlem almasıdır. Ben, dışarıdan gelen dalgaların boyunun azalmasıyla birlikte her şeyin normale döneceğini düşünüyorum.
Hızla büyüyenlerin önündeki en büyük engel!
Siz de gazete ve dergilerden izliyorsunuzdur. Bazı bankalar yılda 100, 150 şube açıyor. Son 4 yıla baktığınızda, büyük ve orta ölçekli bankalar başına yeni açılan şube sayısı 300-400’e ulaştı. Üstelik her şeye rağmen şubeleşmeye devam ediyorlar. Bu birinci cephe…
İkinci cephede açılan yeni marketler, mağazalaşma atağı ve bayiler var. Capital’deki bir araştırmada bazı perakendecilerin ayda 8 mağaza/market açma hızıyla büyüdüklerini saptamıştık. İlk 30 şirkette ortalama mağaza açma sayısı 2’nin üzerinde seyrediyor.
Bu iki konudan hangi mesaj çıkıyor. Bir, banka ve şirketler yer bulmakta sıkıntı çekiyorlar. İkincisi, bulunan yerlerde metrekare fiyatları inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Geçenlerde bir bankanın genel müdür yardımcısından duyduğum, “önümüzdeki en büyük engellerden biri de uygun yer bulmaktır” değerlendirmesi, konuyu açıkça ortaya koyuyor. Mevcut ticari bina stoğu bu hıza yetişmiyor…
Güral Ailesi’nin kendine özgü aile yönetimi
Türkiye’deki orta ölçekli şirketlerin, özellikle Anadolu’dakilerin bir bölümü geleceğe uzanmak için değişim gerektiğinin farkındalar… Bu nedenle bazıları danışmanlık alıyor, Aile Anayasası gibi oluşumlara gidiyorlar. Bir bölümü ise kendine özgü model oluşturmayı tercih ediyor.
Kütahya Porselen’i ve Güral Ailesi’ni biliyorsunuzdur… Kütahya Porselen, Güral Porselen gibi önemli şirketleri bünyesinde bulunduran aile, her Anadolu Ailesi gibi geniş bir nüfusa sahip. Onlar da kendilerine özgü modeli yaratmışlar…
Tepede Nafi, Rıza, İsmet ve Sevim kardeşler var. Onların 11 çocuğu var. 1’i okuyor, diğer 10’u işin içinde… 6 kuzen ise evlenmiş. Damat ve gelinleri de katarsak, yetişkinlerin sayısı 20’ye ulaşıyor. İşte burada ailenin yazılı olmayan kurallarına bakmak gerekiyor:
-Üç kardeş Nafi, İsmet ve Rıza, 3 büyük grubu yönetiyor. İşin ilginç tarafı, işler, sektöre göre değil, şirket bazında bölünmüş. Örneğin, bir seramik şirketinin altında bir turizm şirketi bulunurken, diğer grupta yine bir seramik ve turizm işi bulunabiliyor.
-Başlangıçta Güral Ailesi için bir Aile Anayasası kurulması öngörülmüş. Ancak, bu konuda anlaşmaya varılamamış. Şimdi iş, kardeşlerin kontrolünde yürütülüyor.
-3 kardeş, kendi grubunu, çocuklarıyla birlikte yönetiyor. Ancak, diğer kardeşleriyle de koordineli devam ediyorlar.
-Grupta alınan en önemli kararlardan biri, aile üyelerinin genel müdürlük koltuğuna oturmamaları yönünde…
-Bir başka önemli karar ise damat ile gelinler konusunda… Damat ve gelinler aile şirketlerinde görev alamıyorlar.
Gerektiğinde iş kurmaları için onlara destek verilebiliyor.
-Nafi Güral, kendi ailesi için bir Aile Anayasası oluşturmuş. Orada bazı kurallar getirmişler.
Göründüğü kadarıyla çoklu yönetim, şu ana kadar tıkır tıkır işliyor. Bunda yazılı olmayan kurallar kadar, babaların etkisi ile kuzenlerin uyumu da önemli. Umarız, geleceğe de böyle yansır…
Paylaş