Paylaş
ÇAĞIMIZDA “süper kadın” veya “süper anne” sendromu olarak adlandırılan bu durumun yol açacağı zararları Davranış Bilimleri Enstitüsü (DBE) Çocuk ve Genç Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna anlattı.
Süper kadın olmaya giden sürecin küçük yaşlarda başladığını belirten Tuna, Türk toplumunda kız çocuklarına söz dinleyen, isteneni yapan “mükemmel kız çocuğu” rolü verildiğini, sonrasında da “Süper Kadın” rolü öğretildiğini anlattı. Tuna, “Kız çocukları iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir evlat olmanın gerekliliğini başta annelerini model alarak çevrelerinden öğreniyor. Genellikle anneler “fedakar”, “başkaları için yaşayan” bir eş ve anne modeli çiziyor ve çocuklarını da buna özendirmiş olurlar. Gelecekte, kız evladın anne-babaya daha yardımcı ve daha yakın duracağı ile ilgili yorumlar ve kıyaslamalar yapılmaya başlanıyor. Tüm bunlar, daha çok küçük yaşlardan kız çocuklarının duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendirmeye başlıyor” dedi.
Kız çocukları okul dönemi boyunca akademik başarı ve sosyal çevrede yer edinmenin yanı sıra ev içerisinde yapılması gerekenleri de annelerini gözlemleyerek öğrenmeye devam ettiklerinin altını çizen Tuna, “Özellikle son nesil annelerinin üzerinde durduğu başka önemli bir konu da; üniversite. Bundan sonra, iş hayatınındaki başarı ve karar verilen evlilik geliyor” diyor.
Anne ve eş olmak
Günümüz kadınlarının büyük bir kısmının yaşadığı bu sendromun belirtilerinin 20’li yaşlarda kadının evlenmesi ile başladığını anlatan Tuna şunları söyledi:
“30’lu yaşlarda sendrom kişinin üzerindeki yükün artması ile daha da göze çarpar. Çevremize şöyle bir bakarsak etrafımızda aslında azımsanmayacak kadar “süper kadın” görebiliriz. Bu kadınlar sabahları erken kalkıp telaşla eşine ve çocuklarına kahvaltı hazırlarken bir yandan da çocuğunu okula, kendini de işe gitmek üzere hazırlar. İşteki yoğun ve tempolu koşuşturmadan sonra evine gelip evin işleri, düzeni ve yemekle de elinden geldiğince ilgilenmek ister. Bunların yanı sıra hem kendi hem de eşinin ailesine özen gösterir. Arkadaşlarına da zaman ayırmaya çalışır. Kendi kişisel bakımı ve kıyafetlerine önem verdiği gibi eşininkiler ile de ilgilenir. Başarılı bir iş kadını olarak maddi açıdan da ailesine destektir. Faturalar ve alışveriş işleri ile ilgilenir. Yatırımlar yapar. Ve tabii ki, bu süper kadının çocuğu da süper olmalıdır.”
Psikolojik sıkıntılar yaratır
Limitlerini zorlayan ve her şeyin dört dörtlük olması için insanüstü bir çaba sarfeden bu kadın profilinin ruhen ciddi anlamda yorulduğunu vurguluyan Tuna, “Tabii ki bu yoğun tempo kadını hem fiziken hem de ruhen fazlası ile yorup yıpratacaktır. Ancak başlarda kendisi de bunun farkına varmayabiliyor. Kimileri yerli yersiz agresif bir tutum sergilemeye başlayabilirler. Hırs, güç, başarı ve düzeni dengelemeye çalışırken depresyon, panik atak ve pek çok alanda gözükebilecek anksiyete (kaygı) bozuklukları da kaçınılmaz olacaktır. Süper kadınların pek çoğu kas ağrılarından, tüm vücutta hissedilen bir yorgunluk ve gerginlik halinden, kaliteli uyuyamamaktan, yorgun uyanmaktan bahsederler. Bu belirtiler için de acilen önlem alınmadığı takdirde sorunlar katlanarak büyüyecektir” dedi.
Sendroma yakalandıysanız
• Kusurlara takılıp sürekli eleştirerek kendinizi ve çevrenizi yıpratmayın.
• Başta kendiniz olmak üzere, herkesi olduğu gibi kabul edip, bu şekilde sevmeye çalışın.
• Kendinizden çok başkaları için yaşamaktan vazgeçin. Kendinizi düşünerek, kendi mutluluğunuz için de bir şeyler yapın.
• “Bunlara da yetişmeliyim” “Şunları da yapmalıyım” gibi cümleleri hayatınızdan çıkarın.
• Önemli olan, sorumlulukları ve hayatı paylaşmaktır. İhtiyacınız olduğunda yardım isteyin.
• Hayattan beklentileriniz, öncelikleriniz tabii ki olsun. Ama sınırlarınızı bilin.
• Kendi mutluluğunuzu, sağlığınızı ihmal etmeyin.
• Sevdiklerinize de “Hayır” diyebilmeyi bilin.
• “Mükemmel olmasam da ben kendime güveniyorum, kendimi seviyorum ve değerliyim” deyin.
Paylaş