Paylaş
Yaklaşık 26 bin vatandaşımızın yaşadığı Stuttgart'ta problem çıkmış... Başkonsolosluğumuza gelen vatandaşlarımız, problemlerinin hâlledilmesini beklerken sıkışınca, çevredeki çalılıklara, patates tarlalarına, Hans'ın ön bahçesine ya işiyormuş, ya çövdürüyormuş...
Almanlar kızmış...
‘‘Türken Raus!’’
Tuvalet bulamazsa nereye etsin adam?
Evinin, babasının veya komşusunun bahçesine edecek elbette...
Eceli gelmişse, belki de cami duvarına...
Almanya'da oturduğu yerde cami yoksa, kilise duvarına...
* * *
Aslında, bazı dil problemlerimiz var. Meramımızı tam anlatamıyoruz.
Türkiye'de olunsaydı, ‘‘Buraya işeyen eşektir’’ diye yazardık duvara...
Alman anlamaz, meramını anlatamaz... Bizim kenef kültürünü de bilmez.
Böyle bir söylemi olsa, uzun uzadıya anlatır.
‘‘Wer an die Wand pinkelt, ist ein Esel!’’
Küçüksuyunu dökmeye çalışan birini, bu kadar uzun lâf kesmez...
Zâten, sonuna gelene kadar, çişi de biter, işi de biter.
* * *
Rahşan Ecevit çok duygulandığım bir söz söyledi.
‘‘Ben de bir mahkûm ailesiyim...’’
Sayın Bülent Ecevit hapis yatarken, bazı demokratlarımızın aklı neredeydi?
Şimdi affa karşı çıkıyorlar.
Hem de koalisyon ortakları...
Ya sebep?
Af çıkarsa, 13.000 katil, 11.000 hırsız, 5.000 soyguncu, 4.000 ırza geçme suçlusu serbest kalacakmış...
Bütün genel aflara böyle karşı çıkılır.
‘‘Aramıza karışıp yine suç işleyecekler, geldikleri yere dönecekler...’’
İnsaf! İçeride sürünenlerle dışarıda keyif sürenler arasında ne ‘‘suçluluk’’ farkı var?
* * *
Seçimlerin eğilimli düzeyine girildiğinde, politikacılarımız da sidik yarışına girer.
El elden üstündür, baskın basanındır, benim çişim senden uzağa gider.
Acemi denizci de, zâten, gemi güvertesinde, rüzgâra karşı tükürürmüş...
* * *
Sevgili Oğuz Aral dünkü Hürriyet'te ilginç bir ‘‘Karalama Defteri’’ yaptı.
Haber yokluğunda gazeteler, Kubilay Uygun'u günah keçisi ilân ettiler. Neredeyse adamı linç ettirecekler. Zamparalık yapmışmış..! Meclis 2-3 karılı milletvekilinden geçilmiyor. Transfer ücreti almışmış... Meclisim ne yazık ki, katil, mafya ortağı, eroin ve silah kaçakçısı, iş takipçisi, ilaç ve benzin parası hırsızı milletvekilleriyle dolu!...
Ama, asıl sorun, bunları meclise sokanlar! Kim bunlar?
Kubilay'a oy verenler, Ecevit'e güvenip verdiler.
Kubilay'ın hesabını niye Ecevit'e sormuyorsunuz?
Bunların hesabını sormazsan, önümüzdeki seçimlerde Pişkin Ömer'ler, Sedat Bucak'lar, Erkan Kemaloğulları ve bilumum mafya ortakları, hırsızlar ve de uğursuzlar, parti liderleri eliyle yine meclise girecekler...
Hiç şüpheniz olmasın!
* * *
İçimden bağırasım geliyor.
‘‘Delirdi mi bunlar?’’
Soramıyorum, yarı açık cezaevine dönmüş bulunan yüce meclisin mehabetiyle ilgilidir.
Af çıkaracaksanız çıkarın... Çıkarmayacaksanız hapis yatan insanlarla oynamayın... Seçim sandığına işiyorsunuz...
Ama, unutmayın, ne kadar sallarsanız sallayın, dona düşer son damla...
Paylaş