Paylaş
Nobel edebiyat ödülünü en çok kazanamayan yazarımız Yaşar Kemal'e hakaret etmekten yargılanan Burhan Özfatura beraat etti.
Ne olmuştu, nasıl olmuştu?
Eşber Yağmurdereli'ye yapılan ‘‘hukûki muamele’’ münasebetiyle Yaşar Kemal konuşmuştu.
‘‘Türkiye'yi affetmem...’’
Bu sözlere kızan İzmir küçükşehir belediye başkanı Burhan Özfatura da, üzerine ne vazifedir bilinmez, tepki göstermişti.
‘‘Ulan, sen kimsin be? İki tane kıçı kırık roman yazmışsın. Kaç paralık adamsın?’’
Özfatura beraat etti.
* * *
Ekrem Pakdemirli dokuzuncu cumhurbaşkanımıza vaktiyle sinirlenmiş, bazı sıfatlar yakıştırmıştı.
Yalancı ve müfteri...
Siyaseten özürlü...
Dar kafalı, vizyonsuz...
Yurt dışını Çankaya'ya çıkınca gören adam...
Çankaya'daki yandaşlarıyla yalan ve talan plancısı...
Hayali ihracatın mucidinin amcası...
Çankaya'nın şişmanı...
Çankaya'daki yalancı...
Allah'ın asla affetmeyeceği adam...
İnşallah lastiği patlayasıca...
* * *
Ağzım doğuştan bozuk olduğu için, yeni bir şeyler öğrenirim, küfür dağarcığımı biraz geliştiririm diye, Demirel'in Pakdemirli'ye açtığı dâvâyı yakından izledim.
Zırva tevil götürmez, ama, Pakdemirli ilginç bir savunma yaptı.
‘‘Aslında ben söylemedim, rûhu şad olsun, nur içinde yatsın, sayın Özal hakkında sayın Demirel aynı şeyleri söylemişti. Hatta ona ebleh bile demişti. Bakın, ne kadar iyi niyetliyim, Demirel'e ebleh demedim...’’
Dememiş olabilir, ama ikinci açıklamasıyla demiş kadar oldu.
Devam bile etti.
‘‘Farkındaysanız, ben bunları Demirel'e özür dilemezse böyledir şöyledir dedim. Özür dilerse zaten bunları söylememişim demektir... Gördüğüm kadarıyla Demirel'in özür dilemeye niyeti yoktu, tekrarladım sözlerini...’’
* * *
Ekrem Pakdemirli mahkûm oldu. Bisürü para verdi.
Versin!
Daha önce birkaç kere söylenmişleri tekrarlamanın bile suç olduğunu, ODTÜ makine mühendisliği bölümü mezunları bilmeyebilir.
Demirel'in vaktiyle Özal'a söylediklerini tekrarladı, kendinden de bir şeyler ekledi, okka altına gitti Pakdemirli...
* * *
Mizah, tepki, eleştiri ve hakaret arasında çok ince bir sınır vardır.
Ağzını bozan ilk milletvekili Ahmet Vefik Paşa'ydı. Meclis-i Mebusan'ın düzenini bozan, devamlı sataşan birini azarladı.
‘‘Sus eşek!’’ (1877)
Kurtuluş Savaşı meclisinde sinirler iyice gergindi. Suçlamalar oldu.
‘‘Birinci defa kerhaneci, ikinci defa dolandırıcı, üçüncü defa hırsız, dördüncü defa şuna buna böyle yapan, oğlan ve erkek getiren teres!’’ (1921)
* * *
Küfür ulusal alışkanlığımızdır. Sinirlendiğine küfredersin! Hakkındır.
Anayasal teminat altındadır.
Ama, eleştiriyle hakaret, tepkiyle mizah arasındaki sınırı iyi çekmek gerekir.
Kendi kendime soruyorum, ‘‘Milletvekili dokunulmazlığı zırhına bürünerek, herkese kodoş, kavat, pezevenk ve orospu deme hakkını kendisinde gören bir kanun kaçkını Şevki Yılmaz'ın bana hakaret davası açma hakkı var mı?’’
Salı günü devam ederim...
Paylaş