Paylaş
Türkiye'nin dünkü gündemindeki en önemli mesele güneş tutulmasıydı. Yerli ve yabancı turistler, güneşin nasıl tutulduğunu görmek için, arabalara, otobüslere, uçaklara, trenlere bindiler. Güneşin en iyi tutulduğu yörelerimize üşüştüler, doluştular.
Güneşin tutulması münasebetiyle, Viyana'dan bir senfoni orkestrası bile geldi, getirildi.
Ama, yatacak yer bulamayınca, kendilerine tahsis edilen bir trende konakladılar, ağırlandılar, izzet-ikbal gördüler.
Güneş tutulsa kaç yazar, güneş tutulmasa kaç yazar?
Bu sorunun cevabını henüz öğrenebilmiş değilim...
Televizyonlardan, zaplayarak izledim...
Çok değer verdiğim bir dostum, kardeşim, bunun ‘‘önemli bir tabiat olayı’’ olduğunu anlattı bana...
Kafam basmadı.
Sel de, deprem de, tabiat olayıdır.
Doğal dengelerin bozulmasıdır.
* * *
Türkiye güneş tutulmasına endeksliydi dün...
Láf aramızda, ben de izlemek zorunda kaldım... Televizyonun karşısına, pijamalarımla, şıpıdık terliklerimle geçtim... Saat biraz erkendi, ama, kavun-peynir-domates-likit takıldım.
Vakit gerçi nakittir, ama, aynı zamanda, vakit likittir.
Güneşin nasıl tutulduğunu izledim.
Herkes heyecanlıydı.
Neymiş, güneş tutuluyormuş...
* * *
Güneş tutulması beklenirken, yüce meclis hareketli ve bereketliydi. Çalışıyordu. Uluslararası tahkimi bir çırpıda hállediverdiler.
Güneş tutulmasını bekleyenler arasında işçi-köylü-emekli-emekçi-memur da vardı. Eylemlerine ara verdiler, gökyüzüne başlarını kaldırdılar.
Güneş tutulmasını en yakından görmek durumunda olanlar Ankara'daydı. Kimine göre ‘‘hacet’’, kimine göre ‘‘def-i hacet’’ kapısındaydı. Fazla değillerdi, ama, güneşin tutulmasını kaçırdılar.
Güneşin nasıl tutulduğunu, günışığına ne zaman çıkacaklarını merak edenlerin cezaevlerindeki durumlarını merak ediyorum... Belki havalandırmaya çıktıklarında başlarını kaldırıp yukarıya bakmışlardır.
Dünkü güneş tutulması herkese eğlenme-oyalanma imkánı yarattı.
Tartışmalı uluslararası tahkim yüce meclisten ‘‘istasyonsuz’’ geçti.
Şemsi Denizer'in niye öldürüldüğü unutuldu. Sosyal güvenlik deformasyonu askıya alındı. Cezaevlerinde af bekleyenler, hükümet bünyesindeki aykırılıkları es geçtiler.
Neymiş? Güneş tutulmuş...
* * *
Aylak bakkal, terazisi boş durmasın diye, kendi billurlarını tartarmış... Atasözüdür, günlük sıkıntılarından kurtulmak isteyenler, kendilerine boş zaman eğlence-oyalaması çıkartırlar...
Meselá, Rumanya'lılar... Çavuşesku'yu katlettikten sonra, kendilerinin ‘‘Kont Drakula’’, bizim ‘‘Kazıklı Voyvoda’’ olarak bellediğimiz vampir bozuntusunu bekliyorlar...
Neymiş? Güneş tutulduğunda yarasalar tekrar gelecek, kan içeceklermiş...
Kan kırmızısı şaraplar kapış-kapış... Turist akını gırla...
Millete, ümmete eğlence gerekir netekim...
* * *
Türkiye'nin dünkü gündemindeki en önemli mesele, güneş tutulmasıydı.
Herkes en iyi göreceği yere koştu. Viyana sazları çalındı, kızlar oğlanlar oynadı.
Ne oldu? Güneş tutuldu. Bir tek Tarkan yoktu.
Güneş tutulması gelmişse ciháne, mapusta af bekleyenler, SSK hastanelerinde doktor-hemşire arayanlar, işinden atılıp da uluslararası tahkim bekleyenler baháne...
Türkiye'nin şu andaki gündemi, güneş tutulması değil, aylak bakkalın kendi billurlarıyla oynaması, oynaşmasıdır.
Paylaş