Paylaş
Bahri Hocam'ı 1960 yılında ismen tanıdım. Beni demokrasiyle tanıştıran, bana özgürce düşünüp yaşamayı öğreten 1961 Anayasası'nın mimarlarındandı.
27 Mayıs İhtilali ilginçti. Daha ilk günden, ‘‘bir defa delinmekle çok şey olacak, sapasağlam bir anayasa’’ hazırlamaya koyulmuştu.
28 Mayıs sabahı, İstanbul'dan Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Naci Şensoy, Ragıp Sarıca, Tarık Zafer Tunaya, Hüseyin Nail Kubalı ve İsmet Giritli hocalarımız evlerinden alındılar, askeri uçakla Ankara'ya getirildiler.
Nereye, niye gittiklerini, götürüldüklerini bilmiyorlardı.
Aynı günün sabahı, Ankara'dan Bahri Savcı, Muammer Aksoy ve İlhan Arsel, askeri ciplerle evlerinden alındılar.
Onlar da meçhul bir istikamete gidiyorlardı.
DP iktidarına karşı, bütün demokratik ve bilimsel namuslarıyla direnmişlerdi.
Yoksa, 27 Mayıs ihtilali ‘‘U Dönüşü’’ mü yapmıştı?
Milli Birlik Komitesi'nin üç ağır topu, Suphi Karaman, Sami Küçük ve Suphi Gürsoytrak ihtilal karargâhının kapısında karşıladılar hocalarımızı...
‘‘Acelemiz var...’’ dediler, ‘‘Bize demokrasiyi getirecek bir anayasa hazırlamanızı rica ediyoruz sizden...’’
* * *
1961 anayasasını kazandım Bahri Hocam sayesinde...
Demokrasiyi tanıdım, hoşgörüyü öğrendim...
Askeri darbelerin sağının solunun olmadığını da öğrendim bu arada...
* * *
Aradan zaman geçti. SBF'de profesördüm... Bahri Hocam'ın emekli olmasına dört ay vakit vardı. 12 Eylül doludizgin gidiyordu.
Sıkıyönetim komutanlığının yazılı emriyle Bahri Hocam üniversiteden kovuldu.
‘‘12 Eylül cuntasının 1402'likler operasyonu’’ başlıyordu.
Bahri Hocam odasını, zâti eşyalarını toplarken, bazılarımız yanındaydı. Bazılarımız merdivenlerdeydik. Sinirden küfredenler, gözyaşlarını tutamayanlar vardı.
Bahri Hocam bize döndü, konuştu.
‘‘İçinizden geçenleri biliyorum... Tepki gösterip istifa etmek istiyorsunuz... Benim size vasiyetimdir. İstifa etmeyin, bu adamların işini kolaylaştırmayın... İleride vicdan muhasebesi yaptıklarında utanacaklar, ‘Biz atmadık, onlar gittiler' diyecekler... Bırakın, kovsunlar... Size tavsiyem teenni ve itidaldir...’’
* * *
Evren cuntası 1.489 kişiyi ‘‘1402'lik’’ yaptı.
Üniversiteden 77 kişi vardı. 27’si Mülkiye Hocası'ydı.
Harbiye'nin hedefi Mülkiye'ydi o dönemde...
Bahri Hocam gözü gibi bildiği, baktığı kitapları okula, geride kalanlara bırakmıştı. Arkasından kapıya yürüdük...
Demokrat Parti'nin sıkıyönetim komutanının kurşunlattığı kapıya...
Öğrenciler bahçedeydi. Bahri Hocam rica etti.
‘‘Çocuklara söyleyin, nümayiş yapmasınlar... Mülkiye'yi koruyun... Bize saldırabilirler... Bu okul size emanet...’’
* * *
27'miz gittik, ama, Bahri Hocam'dan öğrendiğimiz hukuk kazandı.
Geri döndük.
Bahri Hocam'ın cenazesinde yoktum. Babamın ölüm yıldönümüydü, oradaydım.
Evren'in resim sergisinin açılışını izleyemedim.
İçimden gelmedi.
‘‘Dün dündür, bugün bugündür!’’ diyenlere, şıracıya şahitlik yapan bozacılara tahammülüm yok...
Bahri Hocam sanatseverdi. O sergiyi beraber izleyebilseydik ne derdi acaba?
Paylaş