Paylaş
YÜCE meclisin salı günkü oturumunda DYP'li Fevzi Şıhanlıoğlu'nun yumruklanması, yumrukları yedikten sonra kalp krizi geçirip ölmesi, yıllar öncesine götürdü beni...
Türkiye İşçi Partisi TBMM'ye yeni girmişti. Söylemleri, hem radikal, hem TBMM'nin tıkalı kulaklarına yabancıydı.
Çetin Altan'ı dövdüler.
Yunus Koçak'ın kafasına tabanca kabzalarıyla vurdular.
Madem çoğunlukta olan sensin, azınlıktaki muhalefeti susturmak için döveceksin!
Bizdeki yerleşmiş gelenek bu...
* * *
Bu sıkıntılardan, bu zorbalıklardan nasıl kurtuluruz?
Çözüm ‘‘erken seçim’’ gibi görünüyor, ama, olmaz, olamaz...
Erken seçim kararı almak için TBMM çoğunluğu gerekiyor.
Ama, istatistikler ortada... Seçimlerde, bir önceki dönemin milletvekillerinin yüzde 54'ü geri dönmüyor.
Parti üst yönetimleri ne yapsın? Çoğunluğun kaba kuvvetini nasıl kontrol altına alsın?
Tabanları böyle... Tabanları yağlayıp kaçmazlar, nasırlı tabanlarıyla azınlığın üstünde tepinirler... Her eve lázım böyleleri...
* * *
‘‘Meclis nasıl kurtulur?’’ sorusuyla karşılaştığımda, ‘‘Asiye Nasıl Kurtulur?’’ şaheserine gider aklım... Eser tiyatro-edebiyat efsanesidir.
Türkiye'nin tekerrür eden tarihinin özetidir.
* * *
Kendi dar dünyasına hapsolmuş, eli yüzü düzgün, iyi okuyan bir kızcağızdır Asiye... Günlerden bir gün, eve döner, dünyanın en eski mesleğinin usta icracısı (umumhane patronu) olan annesinin dost tuttuğunu görür. Kendini kapının önünde bulur.
Asiye ‘‘kurtulma’’ derdine düşmüştür artık...
Kurtuluş çaresi ararken, kendini okul müdiresinin kapısında bulur.
İçeriye buyur edilir, yedirilip giydirilir, sonra da uygun bir sınıfsal kısmete, marangozun oğluna sözlenir.
Ama, kötü kader bir kere yakaya yapışmasın, kurtulamaz Asiye...
Misafirlerden biri Asiye'yi anasının evinden hatırlayınca, nişan atılır, on sekizlik körpe kızcağız kendini kapının önünde aç-açık bulur.
Epey dolaştıktan sonra, çaresiz, müdire hanımın evine döner.
Kötü kader, müdire hanım seyahatte, ‘‘yeğenbey’’ evdedir.
Ateşli bir aşk başlar aralarında, ama, yeğenbeyin evli olduğu anlaşılınca Asiye kapı önüne atılır.
* * *
Ana mesleğine geçmekten başka çaresi kalmamıştır Asiye'nin...
Önceleri müşteri ayrımı gözetmez, bitirimci takımından, sabıkalı taifesinden, cebinde üç-beş kuruşu olan kim varsa onunla yatar.
Derken, annesi çıkagelir Asiye'nin... ‘‘Aile mesleğimizde sürümden kazanmaya çalışmak hatadır...’’ der, ‘‘Müstakil bir eve çıkacağız, az çalışıp çok kazanacağız...’’
Kurtuluş yolları tıkalıdır Asiye'nin...
Ama, tam o an, parlak bir umut ışığı belirir. Asiye'nin yağlı müşterilerinden biri, elinde para dolu bir çantayla, kızın kapısını çalar.
‘‘Yürü, evleniyoruz!’’ der.
Asiye tam umutlanmışken, kurtuluşu bulmuşken, kapı bir daha çalınır, içeri hışımla dalan bir ana-kız dostu, damat adayını doksan dokuz yerinden bıçaklayıp kaçar. Para çantası kan gölünün ortasındadır.
Asiye parayı gapıp gaçaçak mı? Kendini nihayet kurtaracak mı?
Son perde açılır. Asiye genelev patronudur artık...
Peki, Asiye nasıl kurtulur?
Son bir defa sorulur bu soru... Sahneye giren koro, tek ağızdan aynı cevabı haykırır: ‘‘Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz...’’
(Bağıra bağıra üç kere tekrar).
* * *
Mesaj açık, soru belli... Asiye kurtulmasına kurtulsun, kurtarılsın, ama, sahiden kurtulmak istiyor mu?
Soyut bir yazıdır. Özel ve tüzel kişilerle ilgisi yoktur.
Paylaş