Paylaş
Son oyunları ‘04:34’. Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde izledim. Kavramsal tiyatronun kayda değer örneklerinden. Turgay uzun yıllar Almanya’da yaşadı, tiyatro yaptı. Geçtiğimiz sezonlarda yine yazar ve yönetmen olarak imza attığı ‘Yüksek Derece’ ve ‘Site’ diye iki oyununu seyircilerle buluşturup, haklı övgüler almıştı. ‘Site’yi izlemiş, yazmıştım. (www.hurriyet.com.tr/keyif/22350865.asp)
‘04:34’ de iddialı bir oyun. Kavramsal tiyatro, dramayla performans sanatının kesiştiği, özgür anlatım tarzlarına açık bir anlayış. Herhangi bir hikâyeyi aktarmaktan çok, sahne tasarımı ve efektlerle birlikte total bir deneyimi hedefliyor. Hikâye değil, seyircilerin yaşadığı deneyimin tortusu ön plana çıkıyor. Atonal müzik gibi. Seveni var, sevmeyeni var. Tabii bu, çağdaş sanatın her alanında geçerli. ‘04:34’te bir trafik kazası olur. Araçta bir adamla bir kadın vardır. Kazanın üç-beş saat öncesinden itibaren yaşananlara tanık oluruz. Şöhret, ego, narsisizm, şehvet ve rekabet sarmalında yapaylaşan hayatlar görürüz. Gizli gündemleri olan insanlardır bunlar. Ağzı başka söyler, aklı başka düşünür. Sosyal besin zinciri içinde zayıflıklarını burnu büyüklükle dışa vururlar. Oyunda bu ikilinin birbirlerine söyledikleri şeyleri değil, kafalarından geçenleri ve hatırladıklarını dinleyip, zaman zaman ‘Amerikan Sapığı’ filmini anıştıran bir anlatımla karşılaşıyoruz. Müzik güzel, gürültülü ve boldu. Dekor ve oyuncular üzerine düşen film görüntüleri ve diğer görsel efektler sayesinde soyut ama işlevsel bir mekân kurulmuştu. Zaman zaman yorucu ve rahatsız edici bir akış var. Ama, bu tabii ki kurgulanmış bir şey. Yönetmen bunu isteyerek yapmış, bahsettiğimiz o tortuyu hedeflemiş. Ben bu tür oyunları severim. Hem bir derdi var, hem de ustaca kotarılmış. Yine de biraz sıkıldığımı itiraf etmeliyim. 80 dakika bana fazla geldi ama çoğu seyirci coşkuyla takip etti. Oyuncular iyi ama o kadar da iyi değil. Kavramsal mavramsal! Oyuncu dediğin vurunca gol olacak. Sahnedeki dostlarımız fırsatları savurganca harcadılar. ‘04:34’ iyi bir oyun. Biraz zora gelmeyi, izlerken çaba harcamayı sevmeyen seyirci sevmez ama, seven de bu oyundan pek keyif alır. Turgay Doğan ve GNLEV tiyatro hayatımıza önemli katkılarda bulunuyor. Ne varsa alternatif tiyatrolarda var.
Bu kez askerin öyküsünü anlatacak
Genco Erkal, Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen Albert Long Hall konserleri kapsamında, ‘Askerin Öyküsü’nü anlatacak. Igor Stravinsky tarafından 1918 yılında bestelenen, İsviçreli yazar C. F Ramuz tarafından Fransızca olarak kaleme alınan ‘Askerin Öyküsü’, Rus folkloruyla 1910’lu yılların popüler dansı foxtrot’u, caz müziği ile tangoyu harmanlayan hazin bir öykü... Cevat Çapan’ın Türkçeleştirdiği ve keman, kontrbas, klarnet, fagot, kornet, trombon ile perküsyon yedilisi için bestelenen eser; 15 gün izni olan bir askerle eninde sonunda onun ruhuna sahip olacak şeytanın kasvetli hikâyesini anlatıyor.
Askerin kemanının, hem kendi ruhunu hem de şeytanın hilekârlığını simgelediği hikâye eski bir Rus halk masalına dayanırken, müzikler geleneksel Rus ezgilerinden olabildiğince uzakta, her zamana ve her kültüre hitap ediyor. Hazin, kuru, acı, karanlık ama zekice, korkutucu ama alaylı bir başyapıt olan eserde; enstrümanların ve melodilerin katılığı eserin havasını yansıtıyor.
‘Askerin Öyküsü’, 23 Ekim Çarşamba akşamı saat 19.30’da Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da Hakan Şensoy yönetimindeki İstanbul Oda Orkestrası eşliğinde, ünlü kemancı Cihat Aşkın’ın katılımıyla, usta oyuncu Genco Erkal’ın sesinden sanatseverlere ulaşacak. Etkinliğin biletleri BÜMED’den temin edilebilir.
Ayrıca Albert Long Hall konserleri kapsamında dünyanın sayılı orkestralarından Moskova Virtüözleri, kurucu şef ve solistleri Vladimir Spivakov ile konser gerçekleştirecek. Bu yıl başlatılan Albert Long Hall Piyano Günleri’nin ilk imzası piyanist Elizabeth Leonskaja, ikinci konuğu ise piyanist Emre Şen olacak. Etkinlik programı hakkında ayrıntılı bilgi: www.klasikmuzik.boun.edu.tr
Paylaş