AKİN bir Süper Lig haftası geçirdik. Yürek hoplatacak, gündemi bulandıracak bir sürpriz yaşamadık. Büyükler silme kazandılar, küçükler kaderlerine boyun eğdiler.
Üç günlük Süper Lig heyecanında önce haftayı renklendiren isimlerden bir demet sunuyorum. Karenin ası F.Bahçeli Alex’ti...
Bir arkadaşım önüme Alex ile ilgili bir yığın rakamlar koydu. Ve dedi ki...
Bu adamın aldığı her kuruş helal!
Aldığı dolarları hatırlatmaya kalktım. Dinlemedi bile. Kesip attı...
Aldığına değil, verdiğine bak.
Yine konuşmama fırsat bırakmadan saymaya başladı...
Ciğeri beş para etmeyen kimlere ne dolarlar kaptırdık!
İşi uzatmak istemedim. Ve lafı hemen G.Birliği maçına getirdim. İkimiz de istatistiklere daldık. Rakamlar nefis bir Alex portresi çiziyordu.
Ve 5 yıllık genel performansında F.Bahçe forması ile tam 98 gol atmıştı Alex. Bir orta saha adamı için harika bir iş becermişti. Asist sayısı da çılgın rakamlara ulaşıyordu.
Ve dostum bir özelliğinden söz etti Alex’in...
Müşfik bir aile babasıdır. Nereye gitse, bir çanta gibi ailesini de yanında taşır.
Bunları söyledikten sonra aklım ister istemez Nobre’ye takıldı. Beşiktaşlı Mert Nobre’ye... G.Antepspor maçındaki performansı ile tartışmasız gecenin adamıydı.
Tribünler her fırsatta hiç bıkmadan-usanmadan Nobre’yi alkışladı. Neyini beğendiler Nobre’nin... Alex gibi bir tekniği yoktu Nobre’nin. İstatistikler, Alex kadar çarpıcı da değildi.
Öyleyse, neydi bu alkışlar?
Bu alkışlar Nobre’nin yüreğine. Kazanma hırsına, oyun coşkusuna ve forma aşkınaydı!
Ertuğrul Sağlam maçın son dakikalarında onu kenara alırken, tribünlerin sesine kulak verdim. Yırtınırcasına bağırıyorlardı...
Helal olsun sana!
Şimdi düşünüyorum da, o da Alex’in bir benzeri. Mesleğine saygılı, ailesine düşkün. Evden çıkar Ümraniye’ye idmana koşar. İdman sonrası yine bir koşu evine döner.
İzinli günleri Alex’le birlikte geçer. Ailece gezerler, çoluk-çocuk eğlenirler...
Oyun karakterleri birbirinden çok farklıdır Alex ile Nobre’nin. Ama ortak bir davranışta birleşirler...
İkisi de gerçek ve ahlaklı birer profesyoneldir!
* * *
VE Daniel Güiza... O da haftanın en çok alkışlanan isimlerinden biriydi. G.Birliği maçında atılan her topa koştu. Kötü bir pası bile hiç yüksünmeden kovaladı.
Adeta, çaylak bir futbolcu gibi kendini paraladı!
Değişmediği sürece, o da savaşçı kimliğinin karşılığını alacak. Ve tribünlerin sevgisi Güiza’yı hiç yalnız bırakmayacak.
Hemen Trabzonspor’a geçiyorum. Kadrosunu tepeden tırnağa yenileyen Karadeniz ekibi için bir düşüncemin takipçisi olacağım. Diyorum ki...
Savunmada Egemen-Song ikilisi yere sağlam basarsa, bu yarışta Trabzonspor da olacak.
Onları, Uche-Högh ikilisine benzetiyorum. Hani, bir zamanlar F.Bahçe savunmasının göbeğindeki ikili...
Birbirlerini iyi anlayan ve birbirlerini tamamlayan bu ikili yıllarca hiç gündemden düşmedi. Ve onların yüksek savunma performansı ile başarıdan başarıya koştu F.Bahçe. Şimdi bu ikilinin kıpırtılarını Song-Egemen ikilisinde görüyorum.
4 haftada tek gol yemeleri de bunu müjdeliyor. Acaba, yanılıyor muyum?