Aralık ayında Katar’da oynanacak Kulüpler Dünya Kupası nedeniyle Klopp ilk kez iki takım kullanmak zorunda kalmıştı. Aston Villa ile oynadıkları Lig Kupası maçına gençlerle çıkıp takımın başında U23 hocasını bırakmış, kendisi de as oyuncularla Katar’ın yolunu tutmuştu. Birkaç ay sonra benzer bir tablo Shrewsbury ile oynanan FA Cup maçında yaşandı. İlk maçta sahaya takımının başında çıkan ve yıldız oyuncularını son bölümlerde oynatan Klopp, rövanşta kendi dahil tüm takıma izin verdi. Bir kez daha gençleri sahaya süren ve maçı telefonundan takip eden Klopp, takımın sorumluluğunu da yine U23 antrenörü Neil Critchley’e bıraktı.
‘SAMiMiYETiNE iNANDIM’
Bu kararla birlikte yayıncı kuruluşun TV yayınını iptal etmesi ve Liverpool’un bilet fiyatlarını yarı yarıya düşürmesi Shrewsbury’i 500 bin pound gibi bir rakamdan etti. Shrewsbury Menajeri Sam Rickett da haklı olarak şöyle bir serzenişte bulundu; “Bir kuruşun bile önemli olduğu bizim gibi kulüpler için bu karşılaşmadan gelecek para bir mirastan farksızdı. Ancak Klopp’la ilk maçtan sonra yarım saate yakın konuştum. Bu planlamayı 3 ay önce yaptıklarını söyledi. Samimiyetine inandım. Tüm kulvarlarda yarışıyorlar. Bu hem fiziksel hem de zihinsel olarak kolay bir şey değil.”
EN FAZLA 150 BiN POUND
EvET, FA Cup 736 takımın boy gösterdiği ve birçoğu üzerinde ekonomik olarak dönüştürücü etkiye sahip bir turnuva. Shrewsbury de 2016 yılında Manchester United’la karşılaştığında 1 milyon pound kazanmış ve bu parayla yeni bir antrenman sahası yapmıştı. Bu maçtan en fazla 100-150 bin pound gibi bir rakam kazanacaklar. İngilizler şimdi Klopp’u hem gençleri sahada yalnız bıraktığı için hem de Shrewsbury gibi bir takımı ekonomik olarak baltaladığı için eleştiriyor.
Benim de aklıma doğal olarak şu soru geliyor; ‘Peki, siz olsanız Klopp’a kızabilir misiniz?’
Denizlispor ilk 25 dakikalık bölümde rakip sahada karşı presi o kadar başarılı uyguladı ki Trabzonspor’u sürekli hataya zorlayarak 22 dakikada skoru 2-0’a getirdi. Özellikle Estupinan’ın Trabzon savunması ve orta sahası arasındaki pas alışverişini bozan presi Hüseyin Cimşir’in N’Diaye üzerinden kurduğu tüm oyun planını da bozdu. Zaten 25.dakikada N’Diaye’ye gönderdiği not da bunun en önemli göstergesiydi.
TRABZONSPOR’U KALECi ERCE TAŞIDI
Denizli'nin istekli futboluna Nwakaeme‘nin gördüğü kırmızı kart da eklenince Trabzonspor maçı penaltılara götürmek zorunda kaldı. Trabzonspor, oyun olarak beklentilerin altında kaldı ancak maçtaki kritik kurtarışlarını seri penaltılarda da sürdüren Erce Kardeşler takımını çeyrek finale taşıdı. Hüseyin Cimşir devraldığı düzene kendi dokunuşlarını eklemeye çalışıyor ama o eğlenerek oyundan keyif alan oyuncuları dün sahada göremedik. Sanırım o dokunuşlar için biraz daha zamana ihtiyaç var.
Kaybeden tüm iddaa kuponlarına %3'e varan iade sadece Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!
İşin özü herkes Barcelona’nın son 10 yıla damga vuran ‘uzay futbolundan’ sıkıldı, ‘boyutlar arası geçiş futbolunun’ mucidi Klopp’un yenilmez Liverpool’una yöneldi. Klopp bu dönüşümü sadece futbolda değil Liverpool’un oyuncu ve transfer politikasında da gerçekleştirdi. A takımla akademiler arasındaki entegrasyonu daha verimli hale getirmek için projeler geliştiren Klopp, oyuna başlama yaşını 16’ya transfer politikasında da sınırı 21-23 yaş aralığına kadar çekti. Elbette tüm bunlar oyuncuların yetenekleriyle sınırlı değil. Temel eğitime de büyük önem veriliyor. Artık oyuncular aynı zamanda takımları için birer marka elçisi. Elit futbolcu olmak istiyorlarsa iletişim, ekonomi ve liderlik konularında da bilgi sahibi olmak zorundalar. Bizim 16-17 yaşındaki yetenekleri şans vermeden alt liglere gönderip harcadığımız, yerlerine 30 yaş üstü yıldızları aldığımız bir dönemde, Avrupa’nın diğer devleri de Klopp’un yolundan giderek yeni çağın nimetlerini çoktan toplamaya başladı.
LIVERPOOL AKADEMİYLE BİRLEŞİYOR
Klopp ilk olarak transferlerde sınırı 23-26 yaş aralığında belirledi. Akademiden gelen Alexander-Arnold (21) ve Joe Gomez (22)’in gösterdiği gelişimle aralığı 16-23 arasına kadar indirdi. Fulham’dan Harvey Elliott’ı (16) transfer eden Klopp, akademiden Curtis Jones (18), Neco Williams (18) ve Rhian Brewster (19) gibi gençleri A takıma çağırdı. Klopp’un sıradaki hedefi antrenman tesislerini akademiyle birleştirmek. Akademinin başına Porto’dan getirilen Vitor Matos, A takım ve akademi arasında köprü görevi görecek ve Liverpool için sürekliliği olan bir oyuncu havuzu yaratacak.
BARCELONA LA MASIA'YA GERİ DÖNÜYOR
Barcelona, futbol ekonomisinde 1 milyar Euro’luk gelir kalemiyle büyük bir atılım yaşarken Guardiola’dan bu yana neredeyse unuttuğu yuvası La Masia’ya da geri döndü. Bu sezon yuvadan çıkan en önemli yetenek de 16 yaşındaki Ansu Fati oldu. Fati’nin performansı ve potansiyeli Carles Perez (21), Riqui Puig (21) ve Moussa Wague (21) gibi genç oyunculara da A takımın yolunu açtı.
LAMPARD GELECEĞİ İNŞA EDİYOR
Abramovic'in Chelsea’si aldığı transfer yasağıyla bu sezon kadrosuna yıldız isimler katamadı ancak Lampard’ın gençleşme operasyonu Callum Hudson-Odoi (19), Tariq Lamptey (19), Reece James (20), Mason Mount (21), Fikayo Tomori (22) ve Abraham (22) gibi isimlerle gelecek yılların kadrosunu da beraberinde getirdi.
SOLSKJAER YENİ 92'LER SINIFINI KURUYOR
Hakem polemikleriyle geçen aylarımıza bir de nurtopu gibi VAR çıkmazı eklendi. Yetmedi, kayıtlarına kadar inmek istedik. Yetmedi, kulüplerimiz sahada elde ettiği başarısız sonuçları örtbas etmek, taraftarlarına şirin gözükmek ve mağduru oynamak için federasyona, hakemlere ya da rakip takımlara yaptıkları suçlamalarla gündemi değiştirme çabasına girdi durdu.
SUÇLU HEP SAHA DIŞI
Peki ya teknik adamlarımız farklı mıydı? elbette hayır. Sahanın içinde kalmak şöyle dursun gündemlerini hep saha dışı olaylarla belirlediler. Özeleştiri yapmak yerine iğneyle birlikte çuvaldızı da futbolculara, hakemlere ya da saha dışı faktörlere batırmayı tercih ettiler. Beraberinde kulüpleri gibi taraftarlara şirin gözükmek için basma kalıp sözlerle bile isteye fanatizmi körüklediler.
SADECE BİZDE VAR
İngiltere Premier Ligi benim bu konularda başucu kitabım. klopp, guardiola, Mourinho, rodgers ve diğerleri. Bugüne kadar duyduğum ‘klasik türk futbol yalanlarının’ hiçbirini onlardan duymadım. Neler mi? Hadi başlayalım.
'FUTBOLCU HAZIRLIK KAMPINA GEÇ KATILDI'
1- Yalan! Geçen sezon Liverpool formasıyla 50 maç oynayan Mane’nin bu sezon oynadığı maç sayısı şimdiden 29. Attığı 15 golü ve yaptığı 11 asisti saymıyorum bile. Afrika Uluslar Kupası nedeniyle sezon öncesi hazırlık kampına geç katıldı ama performansı ve istatistikleri tam tersini gösteriyor.
'ANTRENMANLARDA AŞIRI YÜKLEME YAPTIK'
Bu sözler transfer sihirbazı olarak tanıdığımız Sevilla Sportif Direktörü Monchi’ye ait. Futbolun geleceğinin ‘Big Data (Büyük Veri) ve Yapay Zeka’da’ olduğunu söyleyen Monchi, büyümek isteyen kulüplerin bu iki kavramdan bağımsız hareket etmesinin artık mümkün olmadığını vurguluyor ve ekliyor; “Dijitalleşme sürecine ayak uyduramayanlar muazzam bir zayıflık yaşayacaklar...” Haksız da sayılmaz dünyanın en önde gelen kulüpleri ekiplerini artık bu yönde geliştiriyorlar.
HARVARD VE CAMBRIDGE FUTBOLUN HİZMETİNDE
Arsenal, Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü’nden mezun, fizik ve matematik alanlarında yüksek lisans yapmış, dünyaca ünlü Candy Crush oyununun geliştiricilerinden Rus veri bilimcisi Mikhail Zhilkin ile çalışmaya başladı. Zhilkin ile bu alanda Arsenal için çalışan 4 kişilik ekibin 3’ü ise Sarah Rudd, Susana Ferreras ve Tolly Coburn gibi kadın uzmanlardan oluşuyor. Liverpool’un Ian Graham liderliğinde William Spearman, Tim Waskett ve Dafydd Steele’den oluşan dört kişilik bir araştırma ekibi var. Bu ekibin üyeleri Harvard ve Cambridge Üniversitesi gibi önemli üniversitelerin matematik ve fizik alanlarından doktora derecesiyle mezun olmuş kişiler.
TRANSFERLERDE SON SÖZÜ ONLAR SÖYLÜYOR
Sahadaki her aksiyonu, her pası, her taç atışını, her ikili mücadeleyi bir gol olasılığına dönüştürmek için çalışıyorlar. Bunun için tüm dünya liglerindeki yüz binlerce vuruşun nerede gerçekleştiğine ve ne sıklıkta golle sonuçlandığına kadar tüm verileri bir araya getirip en iyi olasılıkları buluyorlar. Veri biliminin avantajlarından biri de tüm oyuncuları aynı anda görebilmeleri. Oyuncuların topa dokunma ve sahadaki konum verilerinden yola çıkarak kimin iyi performans gösterdiğinden, ileride kimi transfer edebileceklerine kadar pek çok bilgiye bu sayede ulaşabiliyorlar. Artık transferlerde scoutlar kadar onlar da söz sahibi çünkü riski minimum seviyeye indiriyorlar.
IAN GRAHAM: FÜZE İZLEME TEKNOLOJİSİ KULLANIYORUZ
Liverpool'un araştırma direktörü Ian Graham yaptıkları çalışmalar hakkında bakın neler söylüyor; “her maçta tüm oyuncuların nerede olduklarını saniyede 25 kare ile görebiliyoruz. Bunu optik izlemeyle yapıyoruz. Füzeleri izlemek için kullanılan teknolojinin aynısı. Bir insanı takip etmek bir füzeden çok daha kolay. En azından daha yavaş hareket ediyorlar.
KLOPP'U BU SAYEDE ALDILAR
Peki, tüm bu olumsuzlukları pozitife çevirmek için bir projemiz var mı? Hiç uzatmadan söyleyeyim; ‘Hayır’... Ancak biz yerimizde saymaya devam ederken milli takımlar düzeyinde Belçika, kulüpler bazında Red Bull takımları Salzburg ve Leipzig projeleriyle sadece bugünü değil geleceği de inşa etmeye devam ediyor. 2000’li yılların başında getirdiği 4-3-3 formasyonu, altyapıların gelişimi için yaptığı çalışmalar ve yarattığı kurumsal devrimle Belçika futbolunu uzun süreli istikrarsızlık ve ataletten kurtaran Luis Sablon’un ayak izlerini şimdilerde bir başka isim takip ediyor. ‘Altın jenerasyonu Belçika futbolunun geleceğine nasıl dahil edebiliriz?’ sorusundan yola çıkan Belçika Milli Takım Teknik Direktörü Roberto Martinez.
DE BRUYNE VE COURTOIS ANTRENÖRLÜK KURSUNDA
Futbolculara milli maç aralarında UEFA A ve B Lisansı eğitimi verilmesini ve şimdiden teknik direktörlüğe hazırlanmalarını isteyen Martinez, 2018 Dünya Kupası yarı finalinden sonra bu fikrini ilk kez Kadın Milli Takım Asistanı ve Belçika Antrenör Eğitimi Direktörü Kris Van Der Haegen ile paylaştı. Birlikte yaptıkları uzun çalışmalar sonrasında programı 2019 Kasım ayında futbolculara da duyurdular. Kevin De Bruyne ve thibaut courtois başta olmak üzere 19 oyuncu, milli takımda kaldıkları süre boyunca UEFA A ve B lisansı almak için çalışmaya kaydoldular. Futboldan keyif aldığını ve tamamen oyuna konsantre olmak istediğini söyleyen Eden Hazard ve o dönem yaşadığı sakatlık nedeniyle kadroda olmayan Lukaku programa katılmadı. Projenin içinde yer alan futbolculara verilen ilk ödev ise Belçika’nın iki yıl önce oynadığı maçlardan hazırlanan 40 saniye uzunluğunda iki video oldu. Futbolculardan, Belçika’nın oyundaki hatalarını bulmaları ve ardından da bir Powerpoint sunumuyla videolarda gördükleri sorunu çözmek için üç antrenman seansı tasarlamaları istendi. Brüksel’deki B Lisansı kursuna mart ayında dahil olacak oyuncular şimdiden çalışmalara başladı. Martinez futbolcuların bu sayede kariyerlerini noktaladıklarında daha güçlü, üretken ve etkili birer teknik direktör olarak Belçika futbolunu ileriye taşıyacaklarını düşünüyor.
RED BULL'UN FUTBOL PROJESİ
Almanya ve Avusturya liglerinin zirvesine baktığımız da iki Red Bull projesini görüyoruz. Biri Red Bull Leipzig diğeri de Red Bull Salzburg. Avusturya’dan Salzburg takımını alarak futbol dünyasına giriş yapan Red Bull’da projenin tepe yöneticiliğine Ralf Rangnick, sportif direktörlüğe ise christoph Freund atandı.
YILDA 3 MİLYON EURO
Rangnick kulübe bir sistem, felsefe, oyun stili, transfer politikası ve gençlik programı getirdi. Transfer politikasını 23 yaş altı oyuncular ve ‘bir oyuncu yılda en fazla 3 milyon Euro maaş alabilir’ olarak belirledi. Bu doğrultuda yola çıkan kulübün scout ekibi durmaksızın çalışıyor. 16-20 yaş arası oyuncular arayan, ayrılma ihtimali olan isimlerin alternatiflerini bulan, ünlü teknik adamlarla değil projeye uygun isimleri araştıran ekip bunları yaparken de 5 kriteri göz önüne alıyor; ‘yaş, hız, zekâ, zihniyet ve karakter.’ Ayrıca oyunculara büyük bir kulübe gitme fırsatı veriyorlar ve bu genç oyuncular sayesinde de hatırı sayılır bir transfer geliri elde ediyorlar.
YILDIZ FABRİKASI ALMANYA
CV’LERİ KİTAP OLUR
Fatih Terim’in yardımcılarını biliyoruz, ‘malum sebeplerle’ nasıl gündeme geldiklerini de. Ancak Ersun Yanal’ın teknik ekibi kimlerden oluşur, bilmiyoruz. Keza Abdullah Avcı’nın da öyle. Beşiktaş’a geldiği gün yardımcı olarak getirdiği Orhan Ak polemiğiyle en azından birini öğrenme şansımız olmuştu. Yine de bu teknik adamlar kimlerdir, nereden gelmişlerdir, futbol altyapıları nereye dayanır, hangi eğitimi almışlardır en ufak bilgimiz yok. Ükemizde maalesef onlar sadece kağıt üstünde görünürler. Galibiyette tüm başarı teknik direktöre aittir, mağlubiyette ise forma kutsaldır, futbolcular bu ağırlığı kaldıramamıştır. Teknik ekibe dair en ufak bir şey duymayız, görmeyiz.
Avrupa’da ise durum bambaşka. Scout ekipleri gelecek vaat eden yardımcı antrenörleri de izlerler. Bu yardımcıların öyle önemli CV’leri ve hikayeleri vardır ki deyim yerindeyse üzerine kitaplar yazılır.
Guardiola yetkilerini Arteta’ya bırakabiliyorsa, Klopp bilgisine hayran olduğu Linders’in planına sadık kalıyorsa, Mourinho, Sacramento’nun farklı fikirleriyle yeni yollar bulurum diyebiliyorsa başarıya giden yolun “her şeyi ben bilirim” klişesinden geçmediğini anlamak gerek.
HEPSİ ARTIK BİRER KAHRAMAN
MIKEL ARTETA(M.CİTY/37 YAŞINDA)
Arsenal'den emekli olur olmaz Guardiola’nın ekibine dahil oldu. Kulüpteki üçüncü ayında Arsenal maçı vardı. Eski hocası Wenger’in oyun planlarını ve ne yapmaları gerektiğini bir sunumla Guardiola’ya anlattı. Onun fikirlerinden çok etkilenen Guardiola, “bu hafta yetkiler Mikel’de” diyerek bunu tüm oyunculara duyurdu. O hafta Arteta, Mendy ve Sterling ikilisine sol kanadı nasıl kullanmaları gerektiğini anlattı. Özellikle Mendy’e son çizgiye kadar inip içeri pas atmasını istedi. Ve gol tıpkı Arteta’nın anlattığı gibi oldu. Şimdi o Arteta, Arsenal’in listesinde ilk sırada.
BİLDİĞİ DİLLER
Elbette bu noktada onları diğerlerinden ayıran önemli bir fark ortaya çıkıyor;
“Kendilerine gönül verenlerin hikayeleriyle herkese dokunabilmek”.
SAHNE 1: Liverpool kulübü geçen hafta yayınladığı bir video ile sadece İngiltere’de değil tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Hikâye, kardeşi David’in büyük bir Liverpool taraftarı olduğunu bilen Ian’ın kulübe yazdığı mektupla başlıyor. Takımın yıldızı Van Dijk hemen harekete geçiyor ve bir süpermarkette çalışan David’i iş yerinden alarak Liverpool tesislerine götürüyor. Hikâye o kadar kurgusuz ve yalın akıyor ki ömrünü Liverpool’a adayan bir taraftarın hayallerinin nasıl gerçeğe dönüştüğü futbolla ilgisi olmayan kitleleri bile derinden etkiliyor.
SAHNE 2: Bir diğer hikâye ise Tottenham’ın 15 yaşındaki top toplayıcısı Callum Hynes’a ait. Olympiakos maçındaki asistiyle herkesin takdirini kazanan genç, Bournemouth maçına davet edildi. Maç öncesi Mourinho ve oyuncularla buluşan, yemek yiyen ve sahaya çıkan Callum’un yaşadıkları kısa sürede milyonlarca kişiye ulaştı. Olympiakos maçı sonrası galibiyeti kutlayamadan otobüse binip eve gitmek zorunda kalan, yolda bile ertesi günkü matematik sınavı için çalışan bu genç adam hayat boyu unutamayacağı bir ana tanıklık etti.
SAHNE 3: Tarih 7 Mayıs 209. Yer Anfield Road. Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Liverpool’a 4-0 kaybederek elenen Barcelonalı oyuncuların soyunma odasındaki görüntüleri. Bizler kazanan takımlarımızın soyunma odasındaki motivasyon konuşmalarına alışkın futbol severler olarak Barcelona gibi bir devin soyunma odasındaki o ölüm sessizliğini anlatan 1 dakikalık videoyu yayınlamasına oldukça şaşırdık. Sanırım sadece iyi günde değil kötü günde de büyük kulüp olmak böyle bir şey.