Pep Guardiola ve Jürgen Klopp futbolun son 10 yılını modelleyen, oyunun kültürünü ve tanımını yeniden yapan iki büyük teknik adam, iki büyük rakip, iki büyük dost. Guardiola, teknik adam olmaya karar verdiğinde tüm motivasyonu taktiklerdi.
Oyunu dikkatle izleyip yeni çözümler bulmaya odaklıydı. Bunu yaparken Johan Cruyff’un ‘Basit şeyleri iyi yapmak size yüzde 75 kazanma şansı verecektir’ sözünden yola çıkarak en basit şeylerden biri olan pas futboluna yöneldi. Önce Barcelona ardından Bayern Münih ve şimdi de Manchester City ile birlikte bir fenomene dönüşen pas futbolunun mimarı oldu. İlk olarak hayatlarımıza ‘half-space’ (iç koridor) kavramını getirdi. Guardiola bir takım ne kadar kalabalık savunma yaparsa yapsın bir yerden boşluk vereceğini ispat etmek istiyordu. Bu boşluklar, kenar ile merkez arasındaydı. Formülü de hazırdı; ‘Önce topu dolaştırıp rakibi hipnotize edip hareket ettir, ardından düzeni bozup karşı saldırıya geç.’
ESiN KAYNAĞI PEP
Guardıola’nın bu oyun anlayışı topa sürekli sahip olmaya ve yüksek preslemeye dayanıyordu. Ancak gittiği her yerde bu modeli güncellemek zorunda kaldı. Çünkü Almanya kariyerinde onun futboluna ‘Karşı Pres’ (Gegenpress) ile karşılık veren bir başka teknik deha Jürgen Klopp vardı. Özellikle Klopp’un Liverpool kariyeri Guardiola’nın bile futbolunda yeni bir evrime sebep oldu. Klopp, ‘esin kay
nağım’ dediği Guardiola’yı modelleyerek kendi karşı pres sistemini yarattı. Liverpool’da bu sistemi oyunculara çokça özerklik tanıdığı daha dinamik ve agresif presleme versiyonuna dönüştürdü. Ve Guardiola’nın hayatlarımıza kattığı ‘sahte 9’ kavramını Roberto Firmino ile hiç olmadığı kadar kusursuzlaştırdı.
İNSANCA DUYGULAR
Onun Liverpool’la elde ettiği başarılar sonrası pek çok Premier Lig takımının Alman ya da Almanya’da futbol oynayıp o eğitimi almış teknik direktörlere yönelmesi tesadüf müydü? Elbette hayır. Klopp’u özel kılan sadece oyuna getirdiği taktiksel bakış açısı değil yönetsel olarak sergilediği tutum da oldu. Aslında Klopp hepimizin unuttuğu ‘insanca duygulara’ dokunuyordu. Felsefesi de son derece basitti; ‘mutlu insan, mutlu futbolcu.’
Bugün Liverpool’a baktığınızda herkesin mutlu olduğunu görüyoruz. Klopp, bu yaklaşımıyla tek adam gibi görülen teknik direktörlerin ‘diktatör’ imajını da yıkarak paramparça etti. Guardiola, İngiltere gibi tutucu ve en iyi futbolu oynadığını düşünenlerin liginde tüm seviyeleri etkileyerek yepyeni bir futbol kültürü yaratırken Klopp onun bıraktığı izleri kendi doktrinleriyle bir üst seviyeye taşıyarak güzel oyunun tanımını yeniden yazdı.
SALGINA rağmen normalleşme sürecine giren ülkeler futbola dönüş için düğmeye bastı. Futbolcular tesislere giderek bireysel antrenman programlarını gerçekleştiriyor ancak futbolun yeniden başlayıp başlamaması konusunda kafalar hala karışık. Aşı bulunana kadar sahalara dönüşün risk taşıdığını savunanlar kadar normalleşmek için bir yerlerden başlamak gerektiğine inananlar da var. Hepsinin buluştuğu tek ortak nokta ise aileleri için taşıdıkları endişe. Futbolcular kendilerinden çok 90 dakika sonrası döndükleri evlerinde eşlerini ya da çocuklarını enfekte etmekten korkuyor. Bakın Kevin De Bruyne’den Manuel Neuer’e kadar yıldız futbolcular geri dönüşle ilgili neler söylüyor:
SERGIO AGüERO (MANChESTER CITY): Oyuncuların çoğunluğu korkuyor çünkü çocukları ve aileleri var. Ben kız arkadaşımla beraberim ve enfekte edebileceğim tek kişi o. Bir kişi hastalandığında burada ne oluyor diye düşünmeye başlayacağız. Umarım yakında bir aşı bulunur ve bunlar sona erer.
PAULO DYBALA (JUVENTUS): Gerçeği söylemek gerekirse oynamayı ve antrenman yapmayı bu kadar özleyeceğimi hiç düşünmemiştim. Antrenman yapmayalı çok uzun zaman oldu. Ne zaman döneceğimizi bilmiyoruz. Bu bir tatil gibi değil.
MANUEL LANZINI (WEST HAM): Premier Lig’in bir aşı bulunana kadar devam etmesi çılgınca. Bana oynamak isteyip istemediğimi sorarsan tabii ki isterim ama başkalarını da korumalıyım. Şimdi başlamak istemiyorum.
KEVIN DE BRUYNE (MANCHESTER CITY): Duygularım, iki hafta içinde tekrar antrenman yapabileceğimizi söylüyor. Hükümet insanlara bir şeyler vermek için futbolu mümkün olan en kısa sürede yeniden başlatmak istiyor. Finansal durum Premier Lig’de çok önemli. Sezon bitmezse ciddi sorunlara neden olur.
MANUEL NEUER (BAYERN MÜNİH): Diğer Avrupa ülkelerinden ve hatta dünyanın her yerinden insanlar bizleri takip edecek. Bu bizim için çok büyük bir sorumluluk. Bu durumun bizim için de önemli olduğunun farkında olmalıyız
RUDIGER (CHELSEA): Dürüst olmak gerekirse endişeliyim. Liverpool’a şampiyonluk unvanı verebilirler. Harika bir sezon geçirdiler ve günün sonunda bunu hak ediyorlar. Oynamaya devam edersek ve insanlar dünyanın bir yerinde ölürken, bunun vicdanımın üzerine oturup oturmayacağını bilmiyorum.
NEVEN SUBOTIC (UNION BERLIN):
Fransa’nın aldığı bu karar sonrası gözler İngiltere’ye çevrildi. Premier Lig yetkilileri, benzer bir karar alarak Fransa’nın izinden gitmek yerine, hükümetin de onay vermesi halinde ligin 12 Haziran’da tekrar başlayacağını duyurdu.
2021 TEHLİKEYE GİRER
Bu sezonun iptal edilmesi ve aşının beklenmesi halinde 2020-21 sezonunun da tehlikeye girebileceğini düşünen kulüp yetkilileri pek çok alanda iflasların yaşanabileceğinden endişeli. Gerçek şu ki medya mensupları ve bilim insanları, kulüp yetkilileriyle aynı fikirde değil. Onlar aşı bulunana kadar bilimin ışığında ilerlenmesi konusunda hem fikir. Aynı zamanda maçların kapalı kapılar ardında oynanması bile oyun başına yaklaşık 350 test anlamına geliyor. Bunlar da hem kulüplere maddi külfet oluştururken futbolcular üzerinde de psikolojik anlamda baskı unsuru olacak. Antrenman kuralları da salgın sonrası oldukça ağırlaşacak. Futbolcular antrenmanları tesislerde bireysel olarak yapacak.
TOPU EVDEN GETİR
Kullandıkları toptan, içecekleri sulara kadar tüm ekipmanları kendi evlerinden getirecekler ve tesislerde tuvaletleri bile kullanamayacaklar. Chelsea, Bournemouth, West Ham ve Crystal Palace gibi takımlar sporcular için özel tasarlanan N95 maskeleri için şimdiden harekete geçti. Kulüpler liglerin başlaması halinde hem antrenmanlara hem de maçlara bu maskelerle çıkmayı planlıyor.
KORONAVİRÜS SALGINI FUTBOLU NASIL DEĞİŞTİRECEK?
Dünya futbol kamuoyunun aklındaki soruların başında ‘koronavirüs futbolu nasıl değiştirecek’ geliyor. Liglerin 2019-20 sezonunu bitirip bitiremeyeceği konusundaki belirsizlik sadece bu sorunun başlangıç noktasını oluşturuyor. Kulüpler için hayati önem taşıyan yayın ve maç günü gelirleri tehlike altında. En büyük gider kalemlerinden biri olan futbolcu ödemeleri de kulüpler için en büyük sorun. Salgın sonrası işini kaybeden pek çok insan TV aboneliklerini ve sezonluk biletlerini iptal ettirecek. Krizdeki şirketler forma sponsorluklarını ve localarını bırakacak. Pek çok kulüp sahibi diğer işlerinde servet kaybettikten sonra futboldan çıkmak isteyecek. Ve kulüpler böyle bir dönemde hayatta kalmanın yeni yollarını aramak zorunda kalacak. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde ortaya çıkan sonuç futbolun uzun süre normale dönemeyeceği.
HAALAND'DAN NEYMAR VE ARKADAŞLARINA TEŞEKKÜR
Şaşalı günlerini arayan Manchester United bu kulüplerden sadece biri. Şimdilerde benzer bir ekip kurmak isteyen United için bu iş hiç de kolay olmayacak. Piyasada iki elin parmaklarını geçmeyecek bu dahileri bulmak neredeyse imkansız. United’ın B planı ise Barcelona’nın İnovasyon Merkezi’nden yararlanmak. Peki Liverpool ve Barcelona bu başarıyı nasıl yakaladı?
SALAH TRANSFERİNDE KLOPP'U İKNA ETTİLER
Basel döneminden beri takip ettikleri Salah’ın Chelsea’deki kötü performansına rağmen Liverpool analiz ekibi onun temposunun, gücünün ve belirleyici eylemlerinin güçlü silahlar olabileceği bir ligde kötüye kullanıldığı yönünde bir rapor hazırladı. Liverpool’un Ian Graham liderliğindeki analiz ekibi ve sportif direktör Michael Edwards, Klopp’u Sadio Mane ve Firmino’nun yanında tamamlayıcı isim olarak Salah’ın doğru tercih olacağı konusunda ikna ettiler. Ve Salah 144 maçta 91 gol, 37 asistlik performansıyla Liverpool’un en temel figürlerinden birine dönüştü.
VAN DIJK VE ALISSON'U DA ANALİZ EKİBİ ALDIRDI
Ekibin başarısı Salah ile sınırlı değil. Liverpool’un kaleci Alisson için 65 milyon pound ödemesi büyük yankı uyandırsa da onun takımın performansı ve psikolojisi üzerinde yarattığı pozitif etki maliyetini hiçbir zaman gündeme getirmedi. Klopp kulübü yeniden inşa ederken Van Dijk ve Andy Robertson gibi isimlerin transferlerinde de analiz ekibinin çalışmalarına sonuna kadar güvendi. Liverpool bu sayede veri bilimcilerinin çalışması için doğru platforma dönüşmekle kalmadı, aynı zamanda onları güçlendiren ve karar aşamalarında söz hakkı tanıyan bir yapıya evrildi. Herkes Klopp’un dehasını konuşurken o, Ian Graham, Michael Edwards, William Sperman ve Pepjin Ljinders gibi kendisiyle aynı hayalleri paylaşan muhteşem zihinlerden faydalanarak Liverpool’u her anlamda futbol endüstrisinin zirve modellerinden biri haline getirdi.
BARCELONA'NIN PLANI VE CRUYFF'UN GÖZLEMİ
2017 yılında İnovasyon Merkezi’ni hayata geçiren Barcelona, temel hedef olarak ‘oyunu daha iyi anlamak’ stratejisini belirledi. Analitik, sağlık, beslenme, yüksek atletik performans, spor ve sporun toplum üzerindeki etkisini araştıran merkezin amacı; bilgiyi geliştirmek ve paylaşmak, bu bilgiyi yeni ürün ve hizmetlere entegre ederek yeniliğe dönüştürmek ve spor endüstrisindeki farklı oyuncular arasında iş birliği ekosistemini geliştirmek. Barcelona sahada bu analizlerden faydalanırken, Javier Fernandez liderliğindeki 6 kişilik veri analiz ekibi genellikle istatistiksel olarak kanıtlanmış ünlü bir Johan Cruyff gözlemine başvuruyor; “Bir futbolcu bir maçta ortalama 3 dakika topla oynar. Geri kalan 87 dakikalık topsuz oyunda yaptıkları ise oyuncunun kalitesini belirler.” Barça, verilere verdiği önemle analitik araştırmaların ölçütü bir kulüp haline gelirken elde ettiği bulguları herkesle paylaşarak sporun daha iyi noktalara ulaşmasını amaçlıyor. Camp Nou’nun duvarlarındaki o unutulmaz mottoda yazdığı gibi: ‘Bir kulüpten daha fazlası’...
ATLETICO MADRID MAÇINA KORONA SORUŞTURMASI
Normal menajer kafasından uzaklaşan Ploegsma, bir anda veri bilimine yöneldi. Analiz şirketi SciSports ile birkaç toplantı düzenledi ve şirketin kurucusu Giels Brouwer’den Depay ile konuşması için Manchester’a gitmesini istedi.
NEREYE GİTMELİYİM?
Depay’ın evine gidip Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’in Borussia Dortmund ile oynadıkları maçı izleyen Brouwer, onun neden Manchester United’ın oyun tarzına uymadığını anlamaya çalıştı. Depay o gün kendisine şunları söyledi: “Güvene ihtiyacım var. Bu, takım için önemli. Ve özgür oynamam lazım.” İkili arasında geçen diyalog sonrası Depay tek bir soru sordu: “Verileri analiz edebilir ve kariyerimi kurtarmak için nereye gitmem gerektiğini söyleyebilir misiniz?”
5 SEÇENEK VARDI
Depay’ın PSV ve Hollanda Milli Takımı’ndaki maçlarını analiz eden Brouwer, United’da, oyunun savunma tarafında neleri eksik yaptığını ve neden hücum özgürlüğünü kullanamadığını verilerle ortaya koydu. Depay ayrıca soldan top sürmek, hızlı bir oyun ve önünde geniş bir alan istiyordu. Tüm bunları bir algoritmayla modelleyen Brouwer ona uygun 5 kulüp ve teknik direktör buldu. Aralarında Fenerbahçe’nin de olduğu bu 5 kulüp arasında veriler onun Lyon’a mükemmel uyum sağlayacağını gösteriyordu. Ve Depay bu veriler ışığında transfer olduğu Lyon’da 102 lig maçına çıktı ve 43 gol, 32 asiste imza attı.
PAZARIN YÜKSELEN YILDIZI LIVERPOOL
Veri analizinin yükselişi son yirmi yılda oldukça farklı noktalara ulaştı. Oyuncu performansından taktiklere, set oyunlarından transferlere kadar her alanda oldukça önemli hale geldi. Özellikle bu alandaki yatırımlarıyla pazarın lideri olan Liverpool’un başarısı bu büyümeyi daha da güçlendiriyor.
FİZİKÇİLERİN KATKISI
Son 6 yılda transferden 500 milyon Euro kazanan Benfica dünya futbolunun en üretken akademilerinden biri haline geldi. Bu başarının ardında ise başkan Luis Filipe Vieira Ferreira, teknik direktör Bruno Lage, Benfica Gençlik Akademisi Teknik Direktörü Pedro Marques ve onların getirdiği 5 farklı temel politika bulunuyor.
1- SCOUTING: Yetenek gelişimi öncelikle onu keşfetmekle ve takıma kazandırmakla başlar. Her kulübün akademisinde iyi oyuncular var ancak onların geleceğine yatırım yapmak Benfica’nın en önemli misyonlarının başında geliyor. 8-9 yaşlarında akademiye katılan bir oyuncunun 10 yıl içinde mutlaka A takım forması giymesi planlanıyor.
2- METODOLOJi: Takıma katılan tüm oyuncular için bir profil ve bireysel gelişim planı hazırlanıyor. Akademi bir futbol kulübünden çok, okul olarak görülüyor. Akademi sürecinde hazırlanan gelişim planları sayesinde oyunculara maksimum destek veriliyor (beslenme, okul, sosyal hayat vb). Hazırlanan uzun vadeli bireysel gelişim planları sayesinde de teknik ekip tarafından hedeflere ve ihtiyaçlara göre oyuncular kolaylıkla değerlendirilebiliyor.
3- REKABET: Rekabeti gelişim sürecinin bir parçası olarak gören Benfica için rekabet ve antrenman, oyuncunun gelişmesinde en önemli kriterlerden biri olarak görülüyor. Buradaki temel nokta ise hiçbir futbolcu A takımına veya B takımına ait değildir, Benfica’ya aittir. Ye
tenek yönetimi fikri, oyuncuyu doğru seviyede tutmaktır, böylece gelişmeye devam ederler. Ana fikir, rekabet düzeyini bir geliştirme aracı olarak kullanmaktır. Portekiz’de yaş gruplarının yapılandırılma biçimi, profesyonelliğe geçiş adı verilen bir aşamadadır.
4- FIRSAT: Tüm dünyada futbol kulüplerinin akademileri var ancak hepsinde de gerçek olan konuların başında A takıma girmek geliyor. Ancak Benfica’da bu durum biraz daha farklı. Hemen hemen her oyuncuya bu fırsat mutlaka geliyor. Bunun sebeplerinden biri de Benfica Akademisi’nde tüm branşlarda çalışmış olan Bruno Lage gibi bir teknik direktöre sahip olmaları. Geçen yıl geçici süreliğine A takımın başına getirilen ve performansıyla lig şampiyonluğunu kazanan Lage, akademi ve A takım arasında kesintisiz bir bağlantı olmasını isteyen başkan Luis Filipe Vieira Ferreira sayesinde altyapıyı güçlü bir yapıya dönüştürdü.
5- FELSEFE: Oyunculara her zaman tek bir şey söyleniyor; “Eğer A takıma çağrıldıysanız elinizden gelenin en iyisini yapın. Sadece antrenmana çağırılırsanız, çok çalışın ve bundan en iyi şekilde yararlanın. Oraya yalnızca bir veya iki kez gidebilirsiniz ancak bunu bir fırsata dönüştürmek sizin elinizde.” Bu felsefeyle eğitilen futbolcular Benfica’nın diğer akademilerden çok daha güçlü bir vizyona sahip olduğunu her zaman her koşulda çok çalışarak gösteriyorlar.
BARCELONA’DA iKTiDAR SAVAŞLARI
Salgın sebebiyle futbol organizasyonlarının durması, kulüplerin gelirlerini kaybetmesine neden oldu. Bunun üzerine harekete geçen FIFA, kulüpler için bir fon oluşturacağını açıklarken, UEFA da maddi olarak zor günlerden geçen kulüpler için kolaylık sağlayacağını duyurdu. FIFA Başkanı Gianni Infantino, “Acil yardım fonu sayesinde son 4 yıldır birlikte yaptığımız çalışmalar dolayısıyla mali olarak çok güçlü konumdayız. Bu, FIFA’nın değil futbolun parası. Bize ihtiyaç duyulduğunda yardım etmek görevlerimiz ve sorumluluklarımız arasında” diyerek, futbolu her yönden desteklemeyi sürdüreceklerini ve asla yalnız olmadıklarını belirtti. Peki, futbolun zirvesi olan FIFA ve UEFA’nın toplam geliri ne kadar? Kulüplere maddi yardım yapacağını açıklayan FIFA’nın toplam geliri yaklaşık 4.5 milyar euro. Bunun 2 milyar euroluk kısmı FIFA’nın kasasında bulunan nakit rezervi. FIFA da bu rezervi kullanarak hükümetlerin pandemide kuruluşları ve insanları koruduğu gibi, kulüpleri korumak istiyor. Bu kaynağı kullanmak için FIFA yönetim kurulundan gelecek onay bekleniyor.
KULÜPLER iÇiN HAREKETE GEÇTiLER
Kulüpler için düğmeye resmen basan bir diğer kuruluş ise UEFA oldu. EURO 2020’nin bile ertelendiği ortamda UEFA da harekete geçerek kulüplere maddi darboğazdan çıkmaları adına yardım eli uzattı. UEFA’nın resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, borç, maaş ve transfer taksitlerini ödeme zorunluluğu 31 Mart 2020’ye kadar olan kulüplerin bu süresinin 30 Nisan 2020 tarihine ertelendiği belirtildi. Geliri yaklaşık 3 milyar euro olan UEFA kulüplerin pandemi nedeniyle yaşadığı ve kontrolü dışında gelişen tüm ekonomik olumsuzluklardan etkilenmemesi için gereken önlemlerin alınacağını duyurdu.
AVRUPA FUTBOLA NE ZAMAN DÖNECEK?
Salgın tüm kıtalarda futbolu durdurdu. Tünelin sonunda birkaç ülkede ışık var gibi görünüyor ve futbola yeniden dönmek için planlar yapılıyor. Peki, Avrupa’nın 5 büyük liginde son durum ne?
iNGiLTERE PREMIER LiG: HAZiRAN iÇiN SÖZ KESTiLER
Lig yönetimi ile hükümet arasında yapılan görüşmelerde büyük bir aşama kaydedildi ve ligin haziran ayında kapalı kapılar ardında başlaması yönünde geçici bir anlaşmaya varıldı. 20 kulübün üst düzey yetkilileriyle görüşüldü maçların yeniden başlamasıyla ilgili bir plan hazırlandı.
ALMANYA BUNDESLIGA: ANTRENMANLAR BAŞLADI
‘Eibar Virüsünü Yay’ ismi verilen reklamın konusu ise şöyle; ‘Eibar’ın Celta Vigo ile oynayacağı maç öncesi düzenlenen basın toplantısında bir anda sirenler çalmaya başlıyor ardından özel kıyafetli görevliler salona girerek teknik direktör Jose Luis Mendilibar’a maske takıyorlar. Basın mensuplarına bültenler dağıtan görevliler ardından Eibar virüsü hakkında açıklamada bulunuyorlar’
HEDEFE ULAŞMADI AMA
İspanya nüfusunun yüzde 5’i tarafından sevilen bir takım olan Eibar’ın daha fazla taraftar kazanmak için yaptığı bu kampanya o dönem istenen sonuca ulaşamadı ancak geleceği öngörmüşçesine zor zamanlardan geçtiğimiz bugünlerle birebir örtüşüyor.
SADIO MANE: MADE IN SENEGAL
Liverpool'un yıldız futbolcusu Sadio Mane’nin hayatını anlatan ‘Sadio Mane made in Senegal’ belgeseli son dönemin en iyi insan hikayelerinden biri olmaya aday. ‘Doğduğum yerde futbolcu olmak için her şeyini feda etmelisin’ diyen Mane’ye cevabı ‘Mane buralara gelebilmek için çok acı çekti’ diyen ve onu Dortmund zamanında transfer etmeyen Jürgen Klopp veriyor. Mane’nin kendi anlatımıyla hayatına derinlemesine bir bakış sunan belgeselin devamında Klopp şu itirafta bulunuyor;
KLOPP'UN PİŞMANLIĞI
'Sadio Mane’yi ilk kez Dortmund’da gördüm. Orada öylece oturan genç bir çocuktu. Başında ters taktığı bir beyzbol şapkası vardı. Bir futbolcudan çok rapçi gibi görünüyordu. Ve kendime şöyle dedim bunun için zamanım yok. Ekibimiz oldukça iyiydi ve baştan başlayarak ona ayıracak zamanımın olmadığını düşündüm. Hayatım boyunca bazı hatalar yaptım. En büyük hatalarımdan biri de Dortmund’u çalıştırırken Mane’yi transfer etmememdi’ Şimdilerde herkesin ‘Kırmızı’ tutkunu olduğu Güney Senegal’deki küçük bir köyden dünyanın en büyük kulüplerinden biri olan Liverpool‘a kadar uzanan Mane’nin hikayesi, yaşadığı acıları, kurduğu hayalleri, gösterdiği inancı, bitmeyen cesareti ve futbola duyduğu aşkı samimi bir şekilde gözler önüne seriyor.
HERKES SUNDERLAND AŞIĞI OLACAK