Paylaş
Almanya-Meksika ise temposu, coşkusu ve oyun aklıyla şu ana kadarki (özellikle ilk 45’iyle) en iyi maçtı. Bunu sağlayan da öncelikle Meksika’nın biberi gibi ‘acı pres’iydi. Osorio’nun planı basitti: Pres ve kontra. Meksika’nın ilk devre sadece 1 gol çıkarması yazıktı. Çünkü şahane kontralar, ceza sahasında aynı hızlı kararlarla sonuçlandırılamadı. Son adam, hep ikinci bir harekete yeltendi ve pozisyonu kaybetti. Hatta golde bile Lozano, yine adam eksiltip öyle vurdu. Neyse ki bu kez eksiltmeyi başardı.
Alman savunması Meksika’nın her kontrasında dağıldı. Dediğim gibi daha çok gol yememeleri, Meksikalı hücumcuların son tercih hatasından kaynaklandı. Topa sahip olan Almanya, golcü olarak Werner’i gösterse de golün gizli öznesi Müller’di. Ama ‘paçöz tilki’ bu kez sızmaları yapamadı.
Skorun da tesiriyle Meksika, kontra planından vazgeçmese de tansiyonu düşürdü. Löw, buna rağmen 60’a kadar savunmacı çıkarmaya kıyamadı. Khedira-Reus, değişimi devre başı olabilirdi. Löw, bu değişiklikle maçın etkisizlerinden Mesut’u savunma önüne çekti. Ancak Almanya yine de istediği pozisyonları üretemedi ve ilk devrede olduğu gibi yine Kroos’un şutlarından medet umdu. Meksika, dakikalar ilerledikçe savunmaya daha çok gömülse de Almanlar da kalabalıkta kaybolup gitti.
PANZER’iN KAYGISI
Osorio, üç değişikliğin ikisini haliyle savunmacıdan yana kullandı. Ki birisi de 39’luk efsane Rafael Marquez’di. Meksika yine kontralar buldu ama ilk 45’e göre destekçi oyuncu sayısı azdı.
Artık ‘Meksika dalgası’ndan sonra Meksika kontrası’ da moda olur! Raphael Honigstein, ‘Dördüncü Yıldız’ kitabında Almanya’nın 2014 şampiyonluğunu anlatırken, Panzerlerin dışarıya yansıtmasalar da her maçta içlerinde taşıdığı kaygıyı çok iyi yansıtır. Sanırım dün de ‘son şampiyon’ olmanın verdiği bir kaygı vardı.
90 dakika boyunca istedikleri oyunu tutturamadı Löw’ün talebeleri. Ve İsveç maçında bu kaygı daha da artarsa son şampiyonu erken bir kötü son bekler!
Paylaş