2009’un aynı zamanda daha fena ekonomik şartlar demek olduğu düşünülürse, insanın "Ben 2009’u teğet geçeceğim, 2010’a kadar, hatta 2100’e kadar dondurun beni" diyesi geliyor.
Bendeki plan belli. Ev şartlarında, kediye yaş mama, kendime kuru yemiş şeklinde normal/standart/klasik yılbaşı programı.
*
Alternatif eğlence düşünürsem, aynı konseptte evde takılan bir başka arkadaşıma yığılırım.
Ama bir eğlence mekanına, sokak partisine takılmayacağım kesin.
Yine de yılbaşında farklı program düşünenler için, hayatımın önceki ’31 Aralık’larında test ettiğim, uyguladığım modellerden birkaç adet seçtim.
Yeni yıl için çam sakızı çoban armağanı...
*
BARDA TEK BAŞINA: 1990’ların ortalarına doğru geliyoruz fakat cep telefonu henüz yok. Varlığından haberdar olduğum partiler söz konusu. Hatta bir adet parti de o yıllarda arkadaşımla paylaştığım evde verilmekte.
Fakat canım kimseye takılmak istemiyor. Bunalımda olduğumdan filan değil, sadece tanıdık insan görmeden yeni yıla girmek istiyorum.
Beyoğlu’nda boş ve gece boyunca da boş kalmaya mahkum olduğu her halinden belli olan "tıraş" bir bar seçtim kendime.
Tabureye oturdum ve yeni yıl temalı pullu karton şapka takmasına rağmen ciddiyetinden taviz vermemeye çalışan barmenden bir bira istedim.
Saat 24.00’e yaklaşırken geri sayım yapıldı ama kimse takılmadı.
Başbaşa kalabilmek için bu kuytuyu seçmiş birkaç çift dışında saatin 24.00 olmasını ve bir sonraki yıla devrilmesini umursayan çıkmadı.
İyi bir programdı benim açımdan.
Kuruyemişlerin bayat olduğu dışında kayıt tutmamışım fakat iyi ve huzurlu olarak hatırlıyorum.
*
BANKTA İKİ BAŞINA: Manital enfeksiyon yaşayan ve aşk acısını gittiğimiz her barda arıza çıkartarak gidermeye çalışan yakın arkadaşımla 31 Aralık’ta Hisar’daki Ali Baba kahvesinde buluştuk.
Yılbaşı lafını bile duymak istemiyor arkadaşım. Benim de yine uyuzluğum üstümde "Dansöz gelip karşımda oynasa yine istemem eğlence abi" havalarındayım.
Fakat Hürriyet’in Bil-Bul’unu baştan sona çözüp, bir de Cumhuriyet’in o dönemki meşhur büyük bulmacasıyla kafamızı iyice sersemleştirdikten sonra Hisar’da kalmaya karar veriyoruz.
Aslında verilmiş bir karar da yok; kal geliyor, kalıyoruz.
İskele Büfe’den sosisli ve bira takviyesiyle, kakırdaya kakırdaya bir bankta yeni yıla giriyoruz.
Meşhur rock parçalarının meşhur gitar sololarını karşılıklı yarıştırarak (yani, ağzımızla burnumuzla "Veoooovvv, viiii-drooooooouuuuvv" gibi sesler çıkartarak) herhalde 2 saat eğlenmişizdir.
*
PARTİ VERİP SIZMACA: Arkadaşımla ev partisi vereceğiz. Akşam saatlerinde Beyoğlu’nda buluştuk, Balık Pazarı’ndan alışveriş yaptık.
Umduğumuzdan çabuk toparlandığımızı görünce, eve gidip alınanları parti sistemine uygun şekilde tabağa çanağa dağıtmadan önce Kaktüs’te bir mola veriyoruz.
Niyeyse yeni yıl coşkusu gelmiş sarmış bünyeyi.
Sanki Noel Baba dedem!
O coşkuyla birer içki ısmarlıyoruz.
İçkimiz biterken bir tanıdık geliyor, bir tane daha söyleniyor.
Yolluk derken, otoyolluk derken, bar taburesinden "kozmonot" gibi iniyoruz.
Partiyle ilgili hatırladığım tek şey bir cips paketini yastık yaparak kanepede sızmış olmam.