'Vurur göğe ifadesi kızardın mı bi tanesi?'

MELİH Gökçek yine tüm Türkiye’nin ıskaladığı bir problemi tek başına fark etmiş, muhabir arkadaşımız aracılığıyla uyarı sinyali çakıyordu:

Haberin Devamı

“Dün Ankara’da enteresan bir olay oldu. Şimdi arkadaşlarla devamlı onu tartışıyoruz. Kırmızı bir ışık, eee, dakikalarca şeyde (gökyüzünde) kaldı. Ne olduğunu çözemedim. Bir meteorolojik olay mı, yoksa yapılan başka bir şey mi? Şu anda işi gücü bıraktım onu araştırıyorum, akşam da televizyonda göstereceğim bunu...”

Uyarı, Melih Bey gibi öncelikle aklı ve mantığı ön plana çıkaran, efendime söyleyeyim cevval bir yöneticiden gelince dikkat kesildim tabii!


DEPREM YERİNE BOLT’U GÖRDÜK
Son olarak “14 Ağustos’ta Marmara Denizi’nde ABD destekli deprem planlanıyor” gibi halkı sağduyuya davet eden ve toplumsal panik butonuna dokunmayan açıklamasıyla yüreklere su serpmişti bu feraset sahibi “başgan”ımız.

Ha, deprem olmadı çok şükür! Ama ne oldu?

Sayesinde deprem korkusuyla gece uyunamadığı için Bolt’un 100 metre finalini kazanmasını seyretti vatandaşlar; sağ ol “başgan”, var ol “başgan”, nur ol “başgan”!

Ankara semalarının kızarmasını Melih Bey’in tek başına araştırmasının zor olacağını düşünüp dertlendim tabii anında.

Hele henüz darbe atlatmış memleketin o kadar derdi arasında “işi gücü bırakıp bu kızarıklığa odaklanmasına” izin veremezdim.

Yardımcı olmak amacıyla “kırmızı gökyüzü” neden olur diye sağı solu tırmalamaya başladım.

“Havayı koklayan adam” Bünyamin Sürmeli’yi aradım “Güneş ışığının saçılması... Atmosfer optiği ile ilgili bir hadise...” diye başlayıp tatlı tatlı anlattı sağ olsun ama tek kaynağa bağlı kalmak istemedim.


BİLGE DOST ANLATTI
İnsanlık tarihi boyunca gökyüzünün kızarmasını farklı farklı yorumlamış kültürler. Genel yaklaşım “Gece kızarırsa ertesi gün hava iyi olur, sabah kızarırsa hava bozar, ayvayı yeriz” şeklinde.

Kutsal kitaplarda da bahsedildiğini gördüm. Ferisiler ve Sadukiler İsa’yı denemek için gökyüzünden bir belirti göstermesini istediklerinde “Akşam ‘Gökyüzü kızıl olduğuna göre hava iyi olacak’ dersiniz. Sabah, ‘Bugün gök kızıl ve bulutlu, hava bozacak’ dersiniz. Gökyüzünün görünümünü yorumlayabiliyorsunuz da, zamanın belirtilerini yorumlayamıyor musunuz? Kötü ve vefasız kuşak bir belirti istiyor!” cevabını vermiş Matta İncili’ne göre mesela...

Melih Başgan, FETÖ’nün üç harflileri de kullandığını söylemişti 15 Temmuz sonrasında. “Acaba üç harflilerin bir işi olabilir mi?” diye bilge bir dostumu aradım.

“Ya git işine... ‘UFO’nun teki Dikmen üzerine park etmiştir, stop lambalarıdır o’ de geç, ben uğraştırma” cevabını verdi.

Bir bilge dostla yetinecek değilim elbette Melih Başgan tek başına, cansiperane şekilde, işi gücü bırakıp gökteki kızarmayı araştırırken...

Başka bir bilge dostu aradım. O da “Utançtan olabilir, pek ihtimal vermesem de” dedi.

“O ne ya?” diye sordum.

“Bazı kadim kültürlerde bir kişi veya bazı kişiler toplu halde utanç verici işler yaparsa ve yüzleri kızarmazsa göğün kızardığına dair efsanelerden bahsedilir evlat. Şimdiki gençler gibi özetlersem ‘Vurur göğe ifadesi/Utanıp da kızaran mı bi tanesi?’” dedi.

“Aman sen de çok bilgesin, bir şey anlamadım” diye kapattım.


LAFA BAK ŞİMDİ!
Bu arada Melih Başgan’dan konuyla ilgili yeni açıklama var mı diye internetin altını üstüne getirirken şöyle bir habere rastladım.

15 Temmuz öncesi cemaat operasyonları sürerken İngiltere’ye kaçan Akın İpek, “Melih Abi” diye “başgan”a seslenmiş.

Yahu Melih Başgan Ankara semalarındaki kızarıklığı araştırıyor, adamın dediklerine bak:

“Sevgili Melik Gökçek Abi.

Anlıyorum ki çok sıkışmışsın; yoksa bile bile defalarca geldiğin ailemin evi hakkında yalan söylemezdin.

Seni nerden sıkıştırdılar abi?

Pensilvanya’ya gidip prezentasyon yapmaktan mı? Sen onları Allah cc rızası için yapmıştın. Bunu izah edebilirsin. Neden prezentasyon yaptığını da anlatırsın...”

Yav, lafa bak, laflara bak şimdi!

Melih Başgan bir yanda memleketin en önemli problemi haline gelen Ankara’nın kızarmasıyla uğraşacak, bir yandan da bu FETÖ saldırılarını savuşturacak.

Sabır dilerim, feraset dilerim, şans dilerim başgan.

Dik dur eğilme, bilim dünyası seninle...

Yazarın Tüm Yazıları