Paylaş
Nasıl mı?
Karaburun’da zekâsı kıt bir veya birden fazla vicdansızın işlediği cinayet haberini okudum.
Karaburun-Mordoğan arasında balıkçıların baktıkları kaplumbağa boynuna 4 kiloluk taş bağlanarak öldürülmüş; yanında yavru bir kaplumbağa daha...
Bu modelin boynuna üstünde “Ben adi bir katilim” yazılı 4 kilo taş bağlayıp gezdirseler “İnsan Hakları” diye ayaklanmam, o kadar söyleyeyim.
Üstüne bir de İstanbul Akvaryum’da kafasına pet şişe ile vurulan vatozun hikâyesi...
Duymadıysanız, kulak kabartın hikâyeye.
Malum, İstanbul Akvaryum bir süre önce Florya’da açıldı.
Dün gazetelerde akvaryumun genel müdürü Mehmet Sami Milli’nin demeci vardı.
Milli, ilginin yoğun olduğunu, 2.5 ay içinde 300 bin ziyaretçi ağırladıklarını söyledikten sonra yaşanan “ilginç” olayları sıralıyordu.
“Vatozun kafasına pet şişe ile vuruldu. Balıklara evden kek getirip beslemeye çalışan teyzeler, yağmur ormanından söktükleri bitkileri eve götürmeye kalkışanlar oldu...”
Oturduğum yerden ahkâm keseceğime, akvaryumu ziyaret etmeye karar verdim.
Vatoz Abi’ye “Geçmiş olsun kuyruklu, ye iyi gelir” diye çiftlik levreği götürecek halim yok, fotoğraf makinemi cebe atıp yola koyuldum.
Tahmin edebileceğiniz üzere sizi izlenim manyağı yapacağım az sonra!
Girişte benim gibi “yetişkin” olanlar 29 TL ödüyor. Eğer öğrenci, öğretmen, 65 yaş üstü, gazi veya engelli iseniz bilet 22 TL ki; bence o bilet daha ucuz olmalı.
3 kişilik ailelere 68, 4 kişilik ailelere 85 TL gibi “çekirdek aile” paketleri de mevcut.
Akvaryum, haberlerde hep vurgulandığı gibi geniş bir alana yayılıyor, ferah ve gerçekten çok güzel dekore edilmiş.
Her yerde bilgi ekranları, panelleri vb. var. Deniz canlıları dışında tarih ve coğrafya bilgileri de mevcut. Öğrenciler için faydalı eser olduğu kesin.
Pazartesi sabahı gittiğim için kalabalık yoktu, ben de böylece “kampana çalma”, “alarm öttürme”, “mors alfabesi deneyi yapma”, “çark çevirme”, Poseidon Heykeli’ne yanaşıp “N’aber Poseydon, nassı gidiyo?” diye şaplağı ekleştirme gibi faaliyetler için uygun zaman ve zemin sağlamış oldum.
Mekân geniş ve güzel ama daha önce gezdiğim akvaryumlara göre (Berlin, San Sebastian vb.) canlı çeşitliliği ve sayısı bakımından geride.
Bunu o kadar kafaya takmadım yine de. Hem “Yenidir, hallolur” demek gerek hem de açılıştan bu yana pek çok balığın flaşlı fotoğraf faaliyetleri yüzünden telef olduğunu biliyorum.
Her yerde “Flaşlı fotoğraf çekimi yasaktır”, “Lütfen akriliği çizmeyiniz”, “Dikkat, elektrikli çit” gibi uyarılar var.
Vatoz Abi ve arkadaşlarının yanına ulaştığımda “Pet şişeyle vurmak yasaktır tabelası yaptırsak mı size de?” dedim, pelerinini savurup süzülüp geçmekle yetindi.
“Merhaba ‘bronz renkli tombik balığı’ kardeş”, “N’aber horozbina, ismine hastayım bu arada”, “Selam sana papaz balığı, kardinal balığı’ndan daha havalıymışsın”, “Ooo kardeşim ‘patates orfozu’; sana patates diyen yakın akrabana ‘Queensland orfozu’ adını veren bilim âlemi utansın” diye diye turumu tamamladım.
Antarktika bölümünde penguenler tarafından “Hoş geldin, bi ka’ve ister misin?” diye karşılanmayı beklemiyordum ama sadece bir kutup ayıcığı (Knut’a selam olsun), bir penguen ve bir de güvercin maketi görmek hayal kırıklığı yarattı.
Liberty Batığı en beğendiğim bölüm oldu, yağmur ormanını mekân olarak görkemli içerik olarak zayıf buldum.
Vatoz Abi’ye pet şişe kaldıranların ‘kırmızı karınlı piranha’ havuzunda akılları başlarına gelene kadar bekletilmeleri gibi cin fikirler geliştirdim.
Bu akvaryum, hiçbir şeye yaramasa bile, Vatoz Abi’ye pet şişe ile vurulmayacağını, caretta caretta’nın pamuklara sarılıp sarrmalanası bir canlı olduğunu -tıpkı diğerleri gibi- bilen nesiller yetiştirmek için bir başlangıç noktası olabilir...
Paylaş