Paylaş
Youtube karşısında çok vakit geçirenlerden değilim ancak bir video bir video daha derken, 2 saati buldum.
2010 yaz aylarında “Gençlik iksirini buldum” diye ortaya çıktığında bu sütunda bizzat dalga geçmişliğim vardı,
Zaten 2004’te de “çizburger”i bulduğunu iddia etmişti, dünyada ilk kez!
Her neyse, youtube’da dünyanın kalan kısmının (en azından büyük bölümünün) Kim Jong-Il ve Kuzey Kore hakkında, “Hahaha bak ne saçma!” diye gülerek izleyeceği düşünülen filmler var.
“Kuzey Koreliler, Ay’a ayak basıldığını bilmiyor. Çünkü ABD’liler bastı...”
“K. Koreliler şuna kalpten inanıyor: Kim Jong-Il’in doğduğu anda gökyüzünde iki gökkuşağı belirmiş, bir de su kaynağı çıkmış ortaya...”
“Güney Kore’ye bakan bir noktada görkemli ama boş bir şehir inşa etmiş, sırf sınırın karşısı kıskansın diye...”
“Zırhlı trenle gezer, her istasyona ıstakoz ister...”
“Dünyada en çok -şahıs olarak- lüks konyak alıp tüketen kişidir...”
“İki yılda 6 opera birden yazdığını söyler!..”
“Haremi vardır, lüksü sever, lükste üst sınırın Japonya olduğunu düşünür...”
Bu tarz haberlerle dolu filmler, “komik” müzik ve “çılgın” görsellerle süslenerek eğlenceli veya dalga geçilebilecek bir hava veriyor diktatör hanedanına ve artık ezilecek yeri kalmamış halkına.
Başka filmler de var...
Ülkeye başka bahaneyle girmiş olanların gizlice çektikleri videolar.
Fakirliği, açlığı, günlük hayatı, korkunç disiplini, diktatörün korku diyarını mümkün olduğu kadar gösteren videolar.
Ülkeye yılda yurtdışından inen veya kalkan uçak sayısının 6 olduğunu anlatan...
İnternetin yasak, cep telefonu almanın neredeyse imkânsız olduğu, tek kanal televizyonda sadece diktatörün haberlerinin yayınlandığı...
Evlerdeki radyoları gösteren filmler var. Radyo her evde var. Devlet Radyosu. Duyurular oradan yapılıyor. George Orwell’in “1984”ü gibi. Sesini biraz kısmanıza izin var ama kapatmak vatana ihanet.
Açlık felaketi sürekli bir kâbus. Milyonlarca kişi açlıktan öldü.
Onların evlerini, yemeklerini gösteren filmler var. Ve görebildiğimiz ancak üst sınıftan, entelektüel bir ailenin lüks evi.
Ülkenin içlerinde neler yaşanıyor kimse bilmiyor.
Nihayet ölen “Sevgili Başkan” hakkında konuşmak ölümcül hata.
Sadece konuşan yanmıyor, kuzenlerine kadar bütün sülalesi şehir büyüklüğündeki toplama kamplarını boyluyor.
Ve herkes biliyor ki o kampa giren, sağ çıkamaz.
Kaçarsan -ki on milyonda bir şansın bile yok- tüm sülalen öldürülüyor.
Elektrik bir var bir yok.
Su bir var bir yok.
Yemek, ilaç, doktor yok.
Korku var.
Bir doktor, yardım anlaşması kapsamında Kuzey Kore’de 10 günde 1000 katarakt operasyonu yapmak üzere ülkeye geliyor.
Film yine youtube’da var.
Operasyon sonrası, gözünü açan, dünyayı yeniden görmeye başlayanların karşılarında “Büyük Lider” ve “Sevgili Lider” fotoğraflarını buluyorlar.
Ve hepsi ağlayarak liderlerine teşekkürlerini sunuyorlar.
Korkunun insanoğlunda kişilikleri ne kadar ezebileceğini gösteren hazin bir örnek.
Hepsi içten, çok içten, en içten şekilde ağlıyorlar.
Aralarında numara yapan var mı?
Numara yapmayı unutacak kadar korkmuş duruyorlardı, bilemedim.
Yangında ilk kurtarılacak şey lider fotoğrafıyken o memleketten ne cesaret bekleyebilirsin ki...
Ülkesini izole eden, cahil bırakan, aç bırakan bir diktatör öldü.
Uğursuzlar diyarına bir-iki...
Paylaş