Paylaş
KAFAM basmadığı için ekonomi haberleriyle pek ilgilenmiyorum.
Haberlerde bir arıza olduğundan değil, beynim bu metinleri sadece bir harf ve rakam yığını olarak algılayabiliyor.
Hürriyet ve CNN Türk'ün ekonomi servislerinde çalışan, bu konuda inanılmaz başarılı arkadaşlarım bir süre inatla beni aydınlatmaya çalıştılarsa da her seferinde ağlayarak olay mahalinden uzaklaştılar.
Ama geçen gün -her nasılsa- okumayı başardığım bir spot ruhumu sarstı.
Haber şöyle bir şeydi: ‘‘Dünya Bankası tarafından açıklanan '2001 Dünya Kalkınma Raporu'nda Türkiye dünyanın en büyük 22'nci ekonomisi oldu. Ancak, ülkeler arasında kişi başına düşen milli gelire göre yapılan sınıflamada Türkiye Vanuatu ve Namibya gibi ülkelerle aynı grupta yer aldı.’’
Normalde ‘‘Dünya Bankası’’nı okuduktan sonra olaydan tamamen kopup gitmem gerekiyor ama gözüm Vanuatu'ya takıldı.
Coğrafya konusunda alim sayılmam ama mesela Trabzon'un Antalya'ya nazaran daha güneyde olduğunu biliyorum!
Yok, şimdi espri niyetine de olsa coğrafya bilgimi harcamayayım.
Uçak yolculuklarında Skylife'ın haritalarını inceleye inceleye, hangi ülkenin nerede, hatta bazı şehirlerin nerede olduğunu hop diye bulabiliyorum.
Fakat Vanuatu neresidir, en ufak bir bilgim yok.
‘‘Bu benim öncelikli meselem olsun’’ diyerek direkt kendimi Vanuatu'ya adadım.
Daha önce de Richard Feynman'ın yazdığı ‘‘Tuva or Bust!’’ kitabını okuduktan sonra bir ay kadar kafayı Tuva ile bozduğumdan, bu konuda antrenmanlı sayılırım.
Akşam eve gidip Almanak karıştırana kadar, ‘‘İnternet ne güne duruyor birader’’ deyip güp diye net'e bağlandım.
* * *
Bir ada-memleket olduğunu tahmin etmiştim, doğruymuş.
Tuvalu'ya (Tuva değil, bu başka) yakın olabilir tahminim de doğru çıktı.
Sonuçta Vanuatu, hani şu 'kişi başına düşen milli gelir' sıralamasında sınıf arkadaşı olduğumuz Vanuatu, şöyle bir memleketmiş...
Vanuatu'yu Kaptan Cook 1774 yılında keşfetmiş Güney Pasifik'teki bu küçük ve şirin olduğunu tahmin ettiğimiz ada-memleketi.
Tutmuş, İskoçya'nın mini mini adalarının namı yürüsün diye New Hebrides adını vermiş.
Ama tabii ki ada halkının bünyesi kabul etmemiş bu ismi.
1980 senesinde Fransa (Hangi aşamada devreye girmiş öğrenemedim) ve İngiltere'den bağımsızlığını koparmış.
Sonra ‘‘Sonsuz Topraklar’’ anlamına gelen ‘‘Vanuatu adını almışlar.
El içi kadar adacıklara ‘‘Sonsuz Topraklar’’ denmesi biraz manidar tabii ki... Ama derler ya, ‘‘Kuzguna yavrusu kartal gözükür’’, o hesap!
Bütün Pasifik Adaları gibi, Vanuatu'nun da son derece sıkıcı bir yer olduğundan eminim.
Zaten adadaki en büyük atraksiyona bakınca, olay kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Adaya giden turistlerin çoğu, scuba diving meraklıları.
Yani kaderin sillesini yemiş, dünya meselelerinden deniz seviyesinin altına inerek kaçmaya çalışan iyi kalpli dalgıçlar.
En heyecan verici olayları da 1942'de batan President Coolidge gemisine dalış yapmak.
Savaş öncesinde lüks bir yolcu gemisi olan President Coolidge (22 bin tonlukmuş gibi detaylar da verebilirim meraklılarına, ama bayıltmak istemem sizi), İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş gemisine çevrilmiş.
Sonra da Vanuatu açıklarında bir mayına kafadan girmiş ve batmış.
Şimdi de halk dalıp dalıp duruyor, ‘‘Aha bu gemi işte o’’ diye bakmaya. Niyeyse...
* * *
Bu batıktan eğlenceli olduğu kesin, iki özelliği daha var adanın.
Birincisi bungee jumping'in 'keşfedildiği' yer olması.
Adanın yerlileri, asırlardır muhakkak geçerli bir nedenleri olduğundan kendilerini kafa üstü yere doğru salıp dururmuş.
Kaç yiğit kafatasını bu yolda parçaladı bilemem.
Ama şimdi bungee yapmalarının tek nedeni, adaya gelen orijinallik hastası turistlerden birkaç dolar kapabilmek.
Vanuatu'nun ikinci mühim hadisesi ise kava.
Kava uyuşturucu özelliği olan bir bitki.
Fiji ve Tongo'da da yetişiyor ama Vanuatu'nunki ‘‘öz kava’’ olarak lanse ediliyor.
Bunu tertemiz suyla karıştırıp bir içecek hazırlıyorlarmış.
Bardağı 1 dolara satılan bu kava içeceğinden bir tane içtiğinizde, vücudunuzun hakimiyetini kaybediyormuşsunuz.
Yani sağ kolunuz bağımsızlığını ilan ediyor veya sol bacak ‘‘Yürü!’’ komutuna hiçbir karşılık vermiyor...
İşin en enteresan tarafı, bütün bunlar olurken, bilincin tamamen açık olması.
Halüsinasyon filan da görmüyormuş insan...
Belli ki hasta bir şey.
Bir de gaza gelip iki tane içmeyecekmişsiniz.
Zaten isteseniz de ada halkı -zor kullanarak da olsa- engel oluyormuş.
Çünkü iki tane içen felç geçiriyormuş.
Çok lazım mıydı bu bilgiler orası tartışılır.
Ama 'kişi başına düşen milli gelir' sıralamasında sıra arkadaşı olduğumuz memleketin durumu budur arkadaşlar. Artık, övünür müsünüz, yerinir misiniz, orası size kalmış.
Paylaş