Paylaş
Endişe içinde seyrettiğim oyun, “yarışmacı arkadaş”ın bir şarkı söylemesiyle başlıyordu.
Sonrasında olaylar yarışmayı yönlendiren kişinin “Değiştir” demesi ve her “Değiştir” komutuyla yarışmacının şarkıyı değiştirmesiyle devam ediyordu.
Gittikçe artan bir sıklıkla gelen “Değiştir” komutuna en uzun süre dayanabilmek esasına bağlıydı hikâye.
Hafızamın “Ben bu saçmalığı nereden hatırladım şimdi?” kısmında, kuytuda bir yerde bekleyen bu yarışmayı Mehmet Barlas’ın NTV-Star ortak yayınında Başbakan Erdoğan’a yönelttiği soru sayesinde hatırladım.
* * *
Barlas, canlı yayında “Rahmetli Özal da yapardı; gündemi mahsusçuktan mı değiştirip duruyorsunuz?” şeklinde özetleyebileceğim sorusuna şu cevabı aldı:
“Bu tartışmalar olmasa ben başbakan olamam zaten. Öyle bir başlık ortaya koymalısınız ki gündemi oluşturmalı. Gündem eğer birilerinin elinde kalırsa o zaman siz başbakan olarak onun peşine takılırsınız.
...Bir şeyi yaparken eğer bunun enine boyuna tartışmasını yapmışsam, yakın çevremde bazı arkadaşlarımla bunun görüşmesini yapmışsam, mesela onlar bile bunun zamanlamasını bilmeyebilir ama ben bir zaman gelir ki onu gündeme oturturum.
Oturtmam lazım. Eğer o kabiliyeti sergileyemezsem o zaman zaten böyle bir neticeyi de elde edemezsiniz.”
* * *
Böylece memleketin hop oturup hop kalkarak yediği, kimilerinin ayılıp bayılarak kimilerinin öfkeyle kaşık salladığı popüler mönüsünün ismini öğrenmiş olduk:
“Gündem oturtma”.
Neler yedik bu kontenjandan bugüne kadar?
Liste uzun.
“Ucube heykel”, “Kindar nesil”, “İdam geri gelebilir”, “Çamlıca’ya cami”, “Taksim’e cami”, “Kanal İstanbul”, “Topçu Kışlası”, “Dokunulmazlıklara dokunuruz”, “Muhteşem Yüzyıl” vesaire vesaire...
* * *
Erdoğan, gündemi değiştirmek istediği anda çıkıyor ve başkası söylese “Alakaya çay demle, yanına da iki bisküvi kır da ağzımız tatlansın bari” demekten öte tepki almayacak bir başlık atıp geri çekiliyor.
Sonra gelsin analizler, tartışma programları, uzman görüşleri, köşe yazıları.
Barlas’ın sorusuna cevap verirken bu durumu çok eğlenceli bulduğunu belli eden bir ifade vardı yüzünde.
Biliyor, “Marula limon sıkmak ne demek? Portakal sıkılması taraftarıyım” dese, toplumun kanaat önderleri (ay, hiç güleceğim yoktu, kendimi güldürdüm kanaat önderi diyerek!), köşe yazarları vesaire “limoncular” ve “portakalcılar” olarak ikiye ayrılıp fikir yumurtlayacak.
“Hık deyiciler” başlayacak “Ben denedim çok güzel; yıllarca limon vesayeti altında yaşadık marul gibi; oysa portakal ne güzel, parmaklarımı yiyom valla!” diye.
“Gık deyiciler” başlayacak “Limon ve marulun kardeşliğine göz dikildi; bu memleket bu günleri de gördü” diye.
* * *
Neyse, memleketin en popüler mönüsünün adını bulmuş olduk ya bu bile başarıdır.
Tarifi Başbakan Erdoğan’a ait.
Tahmin yürüterek ulaştığım tarif ve kullanılacak malzeme ise şöyle olmalı:
“Gündem fakiri bir muhalefet bulacaksın önce. Sonra 72 milyonun gözünün içine baka baka gündemi oturtacaksın. Toplum medyasından akademisyenine, siyasetçisinden manavına/bakkalına/şoförüne kadar iki gruba ayrılarak harıl gürül tartışmaya başlayacak. Gündem oturtma kısık ateşte böylece pişerken, sen işine bakacaksın. Kıvamına geldiğinde, yenisini hazırlayacaksın. ‘Değiştir!’ komutu yeterli, ‘Değiştir’ diyeceksin, değişecek...”
Ne güzel yemek, ne âlâ memleket!
Değiştir, değiştir...
Paylaş