Türkçe de tıksırabiliyoruz tabii

1990’larda, Çukurcuma’dayız. Ev kadrosu dört kişi: Dalgıç, Sinan, Bülent, ben.
Dört benzemez, benzerlikler bulup aynı eve doluşmuşuz.
O zamanlar Çukurcuma bugünkü gibi ‘in’ değil, genel manada bir ‘cin’ mekanı.
Kocaman evin iki yatak odası ve salonu kısmen ısınabildiği için hayat ‘dar alanda mücadele’ şeklinde geçiyor.
Bir Dual pikap, dört plak.
En erken uyanan hep Dalgıç, DJ hep Dalgıç.
Seçtiği plak hep aynı. İstiklal Marşı gibi Tanju Okan dinleyerek başlıyoruz güne: ‘Yorgunum...’
Güne ‘Yorgunum’la başlamak ironik gelse de ayrı bir güzellik: “Sanma ki içmişim, sanma ki sarhoşum...” diyerek Dalgıç’ın hazırladığı orijinal kahvaltı sofrasının etrafında buluşuyoruz.
Dalgıç bize çay hazırlıyor; boş günüyse (ki dolusuna rastlanmamıştır) ve ‘tıksırmak’ istiyorsa (ki tıksırdığına da rastlanmamıştır) kendisi birayla başlıyor güne.
‘Yorgunum’ bitince ikinci plak geliyor; yine Tanju Okan’dan tabii ‘Koy, Koy, Koy...’
Ve nihayet, kaçınılmaz olarak ‘Öyle Sarhoş Olsam Ki...’

AGORA MEYHANESİ’Nİ ARARKEN

Geçen hafta ‘tıksıran ve tıksırtan şarkılar’ mevzuunu düğümlerken, yerli malı şarkıların da bir hazine değerinde olduğunu söylemiştim.
Yetersiz olacağı kesin bir girişimle hatırımda olanları sayıp dökeyim...
Kulaklarını çınlattık madem, şarkı geniş (!) plak koleksiyonumuzda yoktu ama Dalgıç o bet sesiyle Orhan Gencebay’dan ‘Sarhoşun Biri’ni de muhakkak patlatırdı.
Aşk sarhoşluğu temalıdır aslında şarkı, aklımda sözleri şöyle kalmış: “İçtiğim her aşk meyinde seni içer gibiyim/Ben öyleyse sarhoşun biriyim, sarhoşun biriyim...”
Balat’taki Agora Meyhanesi’ni ilk bulduğumuz gün hakikaten yağmur yağıyordu: “...Cama vuran her damlada seni hatırlıyorum/Ve sana susuzluğumu/Bu akşam ümitlerimi meze yaptım/İçiyorum, içiyorum, içiyor, içiyorum...” Vay be!
Aslına bakarsanız Agora’yı bulduğumuz gün iki arkadaştık ve aşk acısı filan çektiğimiz de yoktu. Yine de gaza gelmiştik tabii.
Yakın zamanlarda da sağlam şarkılar çıktı. Duman’ın ‘İçerim Ben Bu Akşam’ı ve Yüksek Sadakat üretimi ‘Haydi Gel İçelim’ hemen mırıldanma kutusuna düşenler. Yüksek Sadakat ne diyor: “Derdini al da gel/Haydi gel içelim/Bu evrende bir tozsun/Tarih seni unutsun/Haydi gel içelim...”
Güzel diyor elemanlar.
Bir de Aylin Aslım’ın harika ‘Beyoğlu Kimin Oğlu’ şarkısı geliyor aklıma. Hani şu “Dedim kızım böyle olmaz biraz hava almak lazım/Görüştüğüm tek insan bakkal çırağı İhsan” diye başlayan şarkısı. Yürüyor Aylin: “Tanıdık birkaç kişi, iki üç beş konuştuk/Sarhoş muhabbeti onlar devam etti/Beyoğlu’na çıktım. Çıktım da n’oldu?/Ortalık mahşer yeri Cihangir pazar yeri/Beyoğlu’nda gezdim, gezdim de n’oldu?”

ESKİLERE DÖNERSEK YENİDEN

Adnan Şenses’in “Dostlar acı söyler, düşmanlar sevinedursun/Bir büyük içtim ben, şifalar olsun”u dinleyene “Tabii tıksırırsın abicim, dengeli içsene” dedirtir.
Başımızın tacı, kalbimizin kralı, alemin 1 numarası Erkin Koray ne demiş zaten: “Aşk şarabı içmesi hoştur şaşkın/Şarap peşinden koşmak boştur şaşkın/Bir o yana bir bu yana yatma şaşkın/Tenhalarda menhalarda bitmiş aşkın...”
Gönül Akkor’da da isyankar bir hava sezinliyoruz bu hususta: “At kadehi elinden/Bin parçaya bölünsün/Dökülsün meyler yere/Hatıralar gömülsün...”
Ümit Besen “Ayağı kırılmış o tahta masa/Senden çok vefalı çıktı sevgilim” dese bile tıksırtır adamı ama temaya uygun şarkısı azdır. Hatırladığım şöyle bir şey var: “Bir sarhoş, bir berduş, bir ayyaş oldum şimdi sevgilim...” (Yalnız Kaldım)
Ferdi Özbeğen de bu konuda benzer etkiyi yaratır. Ondan aklımda kalanlar arasında da “Sarhoş olunca anılar/Eller kadehlere uzanır...” var.
Dario Moreno’nun ‘Her akşam votka ve rakı ve şarap’ıysa dinlemesi güzel, uygulaması yanlış şarkılardandır!
Türkçe tıksırtan şarkılar ayrı bir deryâ...
Dibini bulmak benim için mümkün değil.
Aynı hatırlatmayı yapayım yine ben konuyu bağlarken. Dibini bulmadan, keyiflenmek için içecekseniz.
Alkolün zararını görmeyecek kadar için içecekseniz.
Şarkılar rehberiniz olsun...