Sıcakla mücadele için evde açılma ihtimali bulunan her noktayı açıp yatınca, boyun dönme kabiliyetini tamamen kaybetmiş. Tutulmuşum üzerinize afiyet...
Zil çaldı... Daha doğrusu, dünyanın en çirkin kapı zili olduğuna inandığım zil dört kez çaldı. Gelen kişi, evin meşrubat, gazete, ekmek gibi temel ihtiyaçlarında kuryelik yapan market görevlisi. Her sabah sıkılmadan yaptığım "Ben de seni .... sanmıştım" esprisini bu kez "Aaaa, ben de Rahşan Hanım birleşme çağrısı yapmaya geldi sanmıştım" şeklinde yaptım.
Yine gülmedi eleman. Zaten maksat elemanı güldürmek değil, "Ben de seni .... sanmıştım" geleneğini yaşatmak..
* * *
Gazetelerde "Zidane’ın annesi konuştu: Bana Materazzi’nin (Çok afedersiniz) hayalarını uzun tabakta servis yapın...", "Jackie Chan, Hong Kong’da kafayı bulup konsere el koydu; orkestrayı bir süre kung fu hareketleriyle yönetti" veya "Paris Hilton 1 yıl seks yapmayacak" gibi (1 yıl aralıksız seks yapsa haber değeri olmayacakmış gibi bir hisse kapıldığımı itiraf edeyim bu arada) enteresan haberlerle kaynıyor.
Bir ara tamamen Bülent Arınç’ı daha mutlu bir insan haline getirebilmek için "Müjdeler olsun Marx da ölü Bülent Bey! Ama kemiklerini görmek için mezar kazmak gerekebilir" gibi birşeyler yazayım dedim ama daha düşünürken bile sıkıldım.
* * *
Günün bomba haberi Gelibolu Beypınar-New York hattından geldi.
Hikayeyi özetleyeyim. New York Times adına dünyayı dolaşan (Ne güzel işi var adamın diyerek aynalı sazan durumuna düşmeyin hemen; biraz beklemenizi rica edeceğim) Matt Gross, Türkiye’de alternatif bir tatil yapmış.
Yapsın, canı isterse yine gelip yapsın tabii. Fakat biraz enteresan bir tatil yapmış Matt Gross.
Başarılı çalışmalarda bulunan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Dergisi’nin organize ettiği ve kısaca TaTuTa olarak anılan proje kapsamında, bir manada ekolojik turist olarak gelmiş Matt Goss Türkiye’ye.
TaTuta’nın açılımını öğrendiğimde "İyi ki kısaltmışlar" dedim. Çünkü projenin ham adı şöyle: Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü İşgücü Bilgi Takası.
Sistem şöyle çalışıyormuş. Ekolojik çiftliklerde tatil yapmaya gönüllü olanlar 30 Euro katılım parası veriyor önce. Sonra da yönlendirildikleri çiftliğe günde 15 Euro katkıda bulunarak hem ırgatlık hem de tatil yapmış oluyor.
Matt Gross, Gelibolu’ya Beypınar’a, elma bahçesi olan Kemal Görgün’ün yanına gitmiş.
Dört gün süren tatili boyunca elma bahçesinde çalışmış, ince belli bardaktan çay içmiş ve kendi tabiriyle "Pavarotti gibi okuyorlar" dediği müezzinlerin ezan okuyuşundan etkilenmiş.
* * *
Buraya kadar iyi gelmiş yani Matt Gross Ağbi. Elma bahçesinin sahibi Kemal Görgün belli ki iyi kalpli bir adam, "Elin çipili geldi bizimle bahçede çalıştı, üstüne de para verdi, şunu bir balık-rakı yaptırmadan yollamam!" demiş ve arkadaşı rakı sofrasına oturtmuş.
Bu arada, ikili dört gün boyunca sadece işaret diliyle anlaşmış onu da söyleyeyim yani. Kemal Bey İngilizce olarak "Yes, wow, okey" diyebiliyor, Amerikalı ise bir "N’olucak bu memleketin hali be Kemalim" diyecek durumda değil.
Matt Gross, belli ki hiçbir şey hatırlamadığı rakı-balık ortamını şöyle anlatmış yazısında: "Kemal’le rakı içtik sonrasını pek hatırlamıyorum. Tek hatırladığım şey ikimiz de sanki çocukluk arkadaşıymış gibi gayet akıcı bir şekilde birbirimizle konuşup şakalaşıyorduk."
Türklük Diploması diye bir şey olsa, o dakika çerçeveletip verirdim Matt Gross’a.
* * *
Bu yazıdan çıkarılacak dersleri sıralamak gerekirse:
1- Bazı isimleri kısaltmak daha iyidir.
2- Camlar açık yatmayın.
3- Rakıyı bilerek için.
Rahşan Hanım, bu arada ben katılamayacağım onu da söyleyeyim....