Süleyman Seba’ya bunu yapmayacaktık

Haberin Devamı

KESİLEN yüzlerce cezanın karar metinlerinde onca çirkinliğin arasında adının tekrarlanması beni fena şekilde üzüyor.
Süleyman Seba’ya bunu yapmamalıydık, adını bu rezilliğe karıştırmamalıydık...

*

Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun aldığı kararlarda, yağdırdığı cezalarda aynı kalıp cümle yer alıyor:
“Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle...”
Sadece kötü tezahürat mı?
Tehdit...
Fiziksel şiddet...
“Centilmenlik dışı” davranış...
Liste uzayıp gidiyor.
Sadece “maddi olarak” milyonlarca TL ceza ödendi.
İçi kaldırabilecek olan bütün cezaları ve neden kesildiklerini Futbol Federasyonu’nun web sayfasına girip PFDK kararlarına bakarak okuyabilir...
Bir kulübün diğerinden farkı yok; çirkinlik yarışında herkes şampiyon maşallah!
PFDK’yı aşan, yetki alanının dışına çıkan rezillikler de yaşandı.
Örnek çok fakat en korkuncu kuşkusuz Fenerbahçe’nin yaşadığıydı.
Takım otobüsüne ateş açıldı, bir katliamın eşiğinden dönüldü; iş o noktaya kadar geldi, alçaklık o noktaya kadar vardı...

*

Haberin Devamı

Konuya sadece futbol olarak bakmak kolaycılık olur tabii ki farkındayız değil mi?
Hayatın her alanında kutuplaşmış, yay gibi gergin toplumun iş futbola gelince barış ve kardeşlik içinde davranmasını beklemek saflık falan değil, affınıza sığınarak söylüyorum enayiliğin daniskası olur.
Usta spor yazarı Ahmet Çakır, dün sütununda haklı olarak şöyle isyan ediyordu:
“...Bu tür söz ve düşüncelerden her zaman tiksindim ama bu ülkede futbol oynanması sahiden gerekli mi diye düşünmekten kendimi alamadığımı da söylemek istiyorum.
Kupanız da yerin dibine batsın liginiz de! Boş tribünler önünde sürekli kavga ve gerilim üreten bu oyunun, başka ülkelerde eğlence aracı oluşu niye bize hiçbir şey anlatmıyor dersiniz?..”
Muhakkak “Yahu ne zaman düzgün oldu ki futbol?” diyecekler çıkacaktır, haklılar...
Ancak kalitesi düşük, gerilimi ve kavgası hiç eksik olmayan bu berbat lige bir de utanmadan Süleyman Seba’nın adını vermeyebilirdik.

*

Haberin Devamı

Yıllar önce Süleyman Seba’yla beni tanıştıran kişi kıymetli büyüğüm İlyas Namoğlu olmuştu.
Bir balıkçıda karşılaşmıştık. İlyas Namoğlu beni tanıştırırken bu büyük efsanenin ayağa kalkmasından çok etkilenmiştim.
Torunu olacak yaştaki bir gençle tanışmak için ayağa kalkması elbette onun büyüklüğünü gösteriyordu...
Sonraları, özellikle de komşu olduktan sonra sıkça görüşür olduk. “Süleyman Bey”den “Süleyman Amca”ya evrilen bir samimiyet geliştirdik ömrünün son demlerinde.
Tanıdığım en âlicenap, nazik, düşünceli insanlardan biriydi.
Mahallemizde buluştuğumuz küçük restorandaki sohbetlerimizin konusu sanılanın aksine futbol olmamıştı hiçbir zaman.
Futbol konuşmaktan hoşlanmazdı; o kadar bıkmıştı bu çirkin ortamdan...
Ve Futbol Federasyonu tuttu rahmetlinin adını verdi bu çirkinliklerden mürekkep yarışa...
Tek bir kulübün, tek bir futbolcunun, tek bir yöneticinin beceremeyeceği bir rezalete imza atıldı sezon boyunca.
Bu boyutta bir rezilliği ancak elbirliğiyle başarabilirdik; başardık da çok şükür, hepimize alkış!..
Ama bari Süleyman Amca’nın adını karıştırmasaydık, bari bunu yapsaydık...
Ayıp ettik, çok ayıp ettik...

Yazarın Tüm Yazıları