Stalin’in heykeli yıkılırken

TUHAF bir tesadüf.

Stalin’in Gürcistan’daki heykelinin devrilme haberlerini dinlediğim gün elimde Simon Sebag Montefiore’nin 2007’de Costa Biyografi Ödülü’nü kazanmış kitabı “Young Stalin/Genç Stalin” var.
Bir zorbanın “yapılış” öyküsü.
“Generalissimo Stalin”in 1878’deki doğumundan 1917’ye, Bolşevik Devrimi’ne kadarki dönemini konu alıyor kitap.
Josef Vissarionovich Djugashvili olarak doğan Gürcü’yü annesi ve yakın yoldaşları “Soso” adıyla çağırırmış, kadınları baştan çıkartmak için yazdığı aşk şiirlerini de “Soselo” diye imzalarmış tiranımız.
Kimi “Rahip” lakabıyla anarmış, kimi “Sütçü”, o ayrı...
Bir de kaçarken kadın kıyafeti giyermiş sıkça, sürekli aklımda böyle bir görüntü.
¡¡¡
Yıl 1907.
Lenin, Finlandiya’da Kuokola’da bir villada saklanmakta.
Devrimin finanse edilmesi gerekiyor ve Lenin’in en güvendiği isim genç, atak, gözü pek, acımasız, bir gangster gibi yaşayan katil Stalin.
26 Haziran 1907.
Tiflis’in popüler Yerevan Meydanı’nda iki güzel Gürcü kızı, şık elbiselerinin altında gizledikleri Mauser marka tabancalarıyla (Bizde ‘Mavzer’ olarak anılan meşhur tüfeği de üreten silah fabrikası üretimi) salınmakta.
Stalin’in “büyük soygun ekibi”nin üyeleri bu iki alımlı kadınla sınırlı değil elbette; başta “Kamo” olmak üzere Stalin’in diğer has adamları da civarda rol sıralarını beklemekte.
Hedef, Devlet Bankası’na yüklü miktarda para getireceğini öğrendikleri atlı araba.
Meydanın sakin havası atların Sololaki Caddesi’nde belirmeleriyle değişiyor.
Görgü tanıklarına göre her yerden el bombası yağmaya başlıyor: Ölüm, kaos!
Dünya basınında manşetlere çıkacak kadar kanlı eylem Stalin ve çetesi tarafından tereyağından kıl çeker gibi kolayca hallediliyor.
İzlerini bulmak mümkün olmuyor.
Stalin, lideri Lenin’e söz verdiği parayı temin ediyor.
¡¡¡
2010’da Gori’deki Stalin heykeli kaldırılırken “Meydanda doğan zorba efsanesi, meydanda son bulurmuş” diye düşünüyorum.
Zorbaların tümü gibi; dağda doğan dağda, kuytuda doğan kuytuda, meydanda doğan meydanda bitiyor.
Bütün zorbalara duyurulur.

Başbakan’da bir Erkut Abi havası seziyorum ki...

KAAN Ertem’in “Erkut Abi”si en sevdiğim çizgi kahramanlar arasında yıllardır yerini korur.
Kafa kabriyo (kel demiyoruz, alınan çıkabiliyor), bıyıklar fırça, sırtta pelerin; önüne gelene ayar verir Erkut Abi.
Başbakan VIP salonunu kalabalık görüyor “Bir daha görürsem, herkesi tek sıra yapıp gideceği yöne buzinez kılas yürütürüm” diyor.
Mustafa Koç’un demecini duyunca “Siyaset acemisi bunlar... Götürün gençlik kollarında kömür dağıtımından başlatarak öğretin mevzuun inceliklerini” demeye getiriyor.
Güneydoğu cephe seferinde oturmasını eleştirenlere “Herkesi götürün o mevziye, çömelip çömelip ayağa kalksınlar. 3-5 nöbetini köşe yazarlarına verin” çıkışı yapıyor.
Bu hızla, bu öfkeyle, her halledemediği konu başlığında suçlayacak birini bulma becerisiyle G-20’yi de, İnönü Stadı’ndaki metal müzik festivalini de, Mehmet Öz’ün yeni diyet kitabını da dağıtacakmış gibi geliyor bana:
“Bana bak Obiş (Obama), Medo’yu (Medvedev) kapıp hamburgere dalmışsın. Seni bizim arkadaşlara vereyim de bir kebapçıya götürsünler, artiz artiz beslenme!”
“Bu metalik gençlik el kol hareketini seviyor. Hepsini gölge oyunu kursuna yazdırın; eliyle zürafa gölgesi yapamayanları da bağlama kursuna yollayın; kültürümüzü öğrensinler...”
“O Mehmet Öz’e söyleyin cevize, brokoliye fazla güvenmesin; iki yumurta kırılmış Karadeniz pidesi zihin açar; koş ye bakayım...”
Başbakan’da bir Erkut Abi havası seziyorum ki; haydi hayırlısı...
Yazarın Tüm Yazıları