Münir Tireli’nin "Türkiye’de Grup Müziği: 1980’ler" adını verdiği güzel kitabı geçen hafta elime geçti.
Birkaç hafta önce yazdığım "Eskiden rock karneyle dağıtılırdı" başlıklı "hatıralar silsilesi" şeklindeki yazının üstüne geldi. Çok iyi geldi.
Münir Tireli müzikle ilgili yayınları takip edenlerin yabancısı olmadıkları bir isim. Oturmuş, uğraşmış, didinmiş ve böyle bir kaynak eser kazandırmış müzikle ilgilenenlere.
Kitabı hemen okudum. Okurken de "Hey gidi Sadaks hey!.. Dr. Skull’ın ’Rools 4 Fools’ albümünü kim yemişti ya benden?.." tarzı nostaljik kaşıntılar yaşadım.
"Rock ve karne dönemi"nden bahsederken Asım Can Gündüz’ün ağzıyla gitar çalarak biz sabi sübyan rockçıları şoka soktuğu Spor ve Sergi Sarayı konserine de değinmiştim.
Tireli’nin kitabında bu konserin gazete ilanını görünce, zaman tüneli efekti oluştu bünyemde.
İlanı aynen hatırlıyorum:
"ASRIN ROCK KONSERİ. Binlerce watt ışık ve ses düzeni.
Tatlı Sert Dizisi: Birinci bölüm yumuşak ve tatlı! İkinci bölüm Allah ne verdiyse!
Sevgili rockseverler, dans edebilmek için spor ayakkabısı giymeyi unutmayın!"
Ben 1983 diye hatırlıyordum, meğer 1984’müş.
"Lastik ayakkabı"dan eminim ama. Zaten o yıllarda başka ayakkabı giymiyorduk. Kontrol etmek isteyenler, Münir Tireli’nin kitabının 344’üncü sayfasına bakabilir.
İLK RÖPORTAJ
Ne var 344’üncü sayfada? Benim gazetecilik kariyerimin ilk röportajı sırasında çekilmiş (Ramiz Dağlı çekmişti. Büyük Şef...) bir fotoğraf.
Hiç unutmadığım bir andan, 1987’deki Bülent Ortaçgil-Fikret Kızılok röportajından bir kare.
Münir Tireli fotoğrafaltına "Çekirdek projesinin yürütücüleri Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil, genç muhabir Kanat Atkaya’ya mülakat veriyor. Hey Dergisi, 1987" yazmış.
Liseden çıkmış, Hey’e ve İstanbul Üniversitesi’ne yakın zamanlarda girmişim.
Tam saçımı uzatmaya başladığım dönem.
Röportaj zaten ayrı hikaye. Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok’a bayılıyorum. Şef Ramiz’in Çekirdek’e gideceğini öğrenince "Beni de götür abeeeeeey, n’olur abeeeeeeey!" şeklinde bir baskı kurmuştum üzerinde.
Filika indirip vapurdan kaçacaktım, o kadar panikledim!
"Şaka mı bu? Ya da şöyle sorayım: İz diz e cok?"
"Hayır Anjinsan, sen yapacaksın!"
İki idolümle karşılıklı oturup konuşmak beni o kadar mutlu etmişti ki. O anda hayatta gazetecilikten başka meslek yapamayacağımı anlamıştım.
Başlarda bütün amacım rezil olmadan Çekirdek’ten çıkabilmekti. Fakat sen sonra bir açıl, bir açıl...
Röportajın sonunda Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok’un da memnun kaldıklarını görmek koltuklarımı iyice kabartmıştı.
*
Çok sık andığım bir gündür. Ama Hey’in bu sayısı, dolayısıyla da bu fotoğraf maalesef bende yoktu.
Hayat tuhaf... Bir gün insan kendisiyle bir kitapta karşılaşabiliyor.
Aslında 343’üncü sayfada Hulusi Tunca, Okay Temiz ve İlhan İrem’in arkasından fotoğrafa giren kelle de benim ama çok net değil o fotoğraf.
Ra’nın yine bu kitapta yayınlanan "Soğukçeşme Sokak" fotoğrafları çekilirken de hadiseye yancı yazılmıştım. Hatta Murat’ı (Tunalı), Arkeoloji Müzesi’nin sokağındaki lahitlerden birine yatırıp komik komik fotoğraflar çekmiştik.