Paylaş
AKP’nin tek parti iktidarına nokta koyan 7 Haziran seçimlerinin ardından düşük yoğunluklu olarak başlayan, son günlerde şiddeti artan bir çatışma ortamı...
Koalisyon hesaplarından, Suriye senaryolarından filan hiç etkilenmeyen bir karşılıklı suçlama idmanı...
Ziyadesiyle ibretlik bu kavganın konu başlığı özetle şöyle: “Sevemez kimse seni Erdoğan, benim sevdiğim kadar; reyizim sen olmasan aaarghh, iktidar neye yarar...”
Kariyer planlamasını ve gelişimini AKP’ye (daha doğrusu Erdoğan’a) kayıtsız şartsız destek vermek/biat etmek üstüne kuran medya figürleri arasında gelişiyor hadiseler.
Kabaca ikiye ayrılan gruplar birbirlerinin Erdoğan’a sevgisini, bağlılığını sorgulayarak saldırıyor.
Mesela biri “Erdoğan tabii ki iyi ama çevresinde onu pohpohlayanlar, ilan-ı aşk edenler, ezcümle çıkarları için dalkavukluk yapanlar kötü” mü diyor?
Hemen cevap geliyor: “Asıl sen böyle diyerek Erdoğan’ı eleştirmek isteyenlerin mevzilerine cephane taşıyorsun; hayın şey!”
Mesela biri “Bu dava için mücadele etmeye başlarken ortada olmayan türedi yağdanlıklar yamulttu reyizin karar ayarlarını” mı diyor.
Hemen cevap geliyor: “Siz siz idiniz, Truva atına gizlenmiş 7 kişilik tim idiniz!”
Hakaret kostümü giydirilmiş ve dil zehrine bulanmış ifadeler uçuşuyor sayfalarda “Dansöz... Leş kargası... Ajan... Şaklaban... Taklacı...”
Ortak tek bir noktaları var “Gerçek aşk benimkisi, gerisi palavra...”
*
Yazının bundan sonrası şu ana kadar anlattıklarımdan bağımsız gelişecek...
Tarihi geniş kitlelere sevdiren rahmetli Reşat Ekrem Koçu’nun eserleri bir süredir yeni baskılarıyla okuyucunun karşısına çıkıyor.
Bu vesileyle, az sonra alıntı yapacağım “Tarihimizde Garip Vakalar” kitabının da bu yıl içinde yeni baskısının yapılacağını müjdelemiş olayım.
Koçu, bu güzide eserinde Topkapı Sarayı arşivinde bulduğu bir dilekçeyi paylaşır okurla.
Birinci Mahmud devrine ait dilekçede, dalkavuklar yeni bir nizamname istemektedir:
“Devletli, inayetli merhametli efendim...
Kimsesiz dalkavukların arzuhalidir; her sene Ramazan-ı Şerif geldiğinde İstanbul’da davetli davetsiz iftarlara gideriz; ulemanın rical-i devletin ve sair büyüklerin, mevki sahiplerinin sofralarında çeşitli nefis yemekler, şerbetler, türlü türlü reçeller, tavuk göğüsleri, elmaspareler, helvalar, kaymaklı baklavalar, ekmekkadayıfları, süzme aşureler, hoşaflar yer ve içeriz.
Üstüne göbek tütünü ve kahveyle ikram görürüz.
Lakin içimizde bazı terbiyesizler bulunup edebe uymayan hareket ve tavırlarıyla velinimetlerimiz efendilerimizi gücendirmekte, zararı da hepimize dokunmaktadır.
Dalkavukluk sağlam bir nizama bağlanmazsa cümlemizin açlıktan öleceğimiz aşikârdır.
Kadim nizam ve kanuna göre yeniden bir nizama bağlanmasını, uygunsuzların içimizden tart edilmesini, tavır ve hareketleri hepimizin makulü olan Şakir Ağa’nın cümlemize kâhya tayin olunmasını ve eline memuriyetini bildiren bir kıta ruhsatname ihsan buyurulmasını niyaz ederiz.
Emir ve ferman devletli, inayetli efendim sultanım hazretlerinindir.
İmza: Dalkavuk kulları...”
Ne tuhaf zamanlarmış değil mi?
Şimdi hiç yaşanmayan şeyler neyse ki...
-------------------------------
(Tarihimizde Garip Vakalar, Reşat Ekrem Koçu, Doğan Kitap, 2003)
Paylaş