Paylaş
Kimdir Gordon Ball ve neden gözü aydın olsun?
Gordon Ball bir edebiyat profesörüdür ve 1996’dan beri üşenmeden her yıl Bob Dylan’ı Nobel’e aday gösteren kıymetli bir şahsiyettir.
Bir ara Beat kuşağının simge isimlerinden Allen Ginsberg’in çiftliğini yönetmek gibi ziyadesiyle ilginç bir işe de soyunmuş olan Gordon Ball, Dylan’a kafayı takmış akademisyenlerin, entelektüellerin tipik bir örneğidir.
Bob Dylan’ın “sırrının” peşinde koşmaktan helak olmuş, tuğla gibi kitaplar yazmış, analizler, formüller, tezler üretmiş olan ordunun bir neferidir.
Tek bir albümü için kitap yazmış*, hatta tek tek şarkılarını analiz etmek için yazılmış makalelerden cilt cilt kitaplar üretmiş olan akademisyenlerin, aydınların şahsında Gordon Ball’u tebrik etmek de boynumun borcudur.
Özetle, “Gordon Abi rahat ol, adamımız aldı Nobel’i...”
Nobel Akademisi, Bob Dylan’a ödül verme gerekçesini şöyle özetledi: “Amerikan şarkı geleneğine yeni ve şiirsel bir ifade tarzı getirdi...”
Peki Bob Dylan ne dedi bu işe?
Tam da kendisinden beklendiği şekilde hiçbir şey (henüz) demedi.
Nobel ödülü aldığının duyurulmasının ardından Las Vegas’ta sahneye çıkan Dylan’dan iki kelime de olsa yorum gelir mi diye bekleyenler çıktı ama bana bile sorsalar söylerdim, “Konuşmaz baba” diye...
Aralık ayındaki ödül törenine katılır mı (bence katılır), katılırsa konuşma yapar mı (bakın bu ilginç olabilir) henüz bilmiyoruz.
Resmi web sayfasında Nobel ödülüyle ilgili bir habere rastlamadım ama kasım ayı sonuna kadar ABD’deki konser takviminin tamamen dolu olduğunu gördüm.
75 yaşındaki Dylan, 1988’de başladığı “Hiç Bitmeyecek Turne”ye binlerce konserdir devam ediyor, malum...
Grammy’den Oscar’a, Altın Küre’den Legion d’Honneur’a kadar almadığı ödül, madalya vesaire kalmayan Dylan’ın Nobel’i ne kadar önemsediğini de bilmek mümkün değil.
Ama daha önce T.S. Eliot ve Samuel Beckett gibi “çok önemsediği” isimlere verilmiş bir ödülü almaktan mutlu olacağını, coşkusunu dizlerinin üstünde kayarak olmasa da bir şekilde gösterebileceğini düşünmek istiyorum...
Dylan, 1964’te, şöhretinin katlanarak arttığı dönemde bir röportajında kendisini kısa yoldan şöyle tanımlamıştı: “Ben, sözlerimim...”
Dylan “sözleriyle” kendisini inşa ederken 50 küsur yıl boyunca geniş kitlelere hem rehberlik, hem yoldaşlık hizmeti verdi.
Kafası karışıklara...
Din-politika-felsefe yollarında sesini arayanlara...
Kalbi kırıklara...
Unutulmuşlara...
Ezilmişlere...
Haksızlığa uğramış olanlara...
Varoluşa manalı bir kulp bulmak için perişan olmuşlara...
Başkalarının dertlerini umursayanlara...
Aşkı bulmuşlara, kaybetmişlere, artık umudunu yitirmişlere...
Önyargılıları, mankafaları, zorbaları kelimelerle alt edebileceğine inanmışlara...
Savaşı değil barışı, nefreti değil aşkı yüceltmişlere...
Söze, akla, mizaha sığınmışlara...
İnsanoğluna dair umutlarını koruyanlara bir yol gösterdi...
Nobel vermeseler de hiç umurumda olmazdı ama vermişler, sağ olsunlar...
Sen de sağ ol Bob Abi, bir tanesin...
(*) Highway 61 Revisited, Mark Polizzotti, Çeviren: Burcu Uğuz, Kara Plak Yayınları, 2016.
Paylaş