Paylaş
“Reklam gurusu” olarak anılan, kışkırtıcı tarzıyla reklamcıları kuşaklar boyu etkileyen George Lois’in “(Yetenekli Kişiler İçin) Olağanüstü Tavsiyeler” adlı kitabını karıştırırken “Beşiktaş’taki korsan DVD’cinin içine George Louis kaçmış olmalı” diye düşündüm.
Önce biraz George Lois’ten ve yaptıklarından bazı hikâyelerini aktararak bahsedeyim, Beşiktaş’taki DVD’ciyle bağlantısına geliriz...
Tommy Hilfiger 1980’lerin ortalarında pek kimsenin (neredeyse hiç kimsenin) tanımadığı genç bir moda tasarımcısıdır.
George Lois şöyle bir kampanya başlangıcı yapar.
New York’un meşhur Times Meydanı’na dev bir reklam panosu yerleştirir.
Panoda şunlar yazmaktadır:
“Amerika’nın en büyük dört erkek giyim tasarımcısı:
R---- L-----
P--- E----
C----- K----
T---- H-------”
Panonun altında “Bu da içlerinde en az tanınanın logosudur” ibaresiyle bugün dünyanın her yerinde tanınan Tommy Hilfiger’in basit logosu ve adresi vardır.
Ortlalık birbirine girer. Reklamı görenler RL’nin Ralph Lauren, PE’nin Perry Ellis, CK’nin de Calvin Klein olduğunu hemen tahmin etmektedir, fakat TH kimdir.
Reklam kendi reklamını yapar ve Tommy Hilfiger birkaç gün içinde Amerika’nın en çok konuşulan moda tasarımcıları arasına girer.
George Lois, Calvin Klein’ın bu işe çok bozulduğunu ve kampanyadan 3 hafta kadar sonra yemek yediği restoranda yanına gelerek öfkeyle “Biliyor musun, Hilfiger’ın bugün olduğu yere varmak benim yirmi yılımı almıştı” dediğini aktarıyor.
Lois’in Klein’a cevabı ise kavgada söylenmez: “Enayi misin? Bu işi yirmi günde yapabilecekken niye yirmi yılını harcadın!”
1967’de Muhammed Ali Müslümanlığı seçer ve orduya katılmayı reddeder.
Vietnam Savaşı sürerken bu kararı vermek bir linç kampanyasını tetikler. Unvanları elinden alınır, hapis cezasının yolu açılır.
George Lois’in bu linç kampanyasına verdiği cevap bugün bile Amerika’nın 1960’larla ilgili hatırladığı en kuvvetli imajlar arasında.
Esquire dergisinin kapağına üzerine oklar saplanmış bir Muhammed Ali yerleştirir.
Bu görüntü Francesco Bottici’nin New York Metropolitan Müzesi’nde sergilenen ve işkence gören Aziz Sebastian’ı simgelediği tablonun bir uyarlamasıdır.
George Lois bu hikâyeyi anlatırken, bu fikrin nereden geldiği sorulunca şu cevabı verir: “Çığır açan kavramsal düşünceden ilham almak için, her pazar ibadet olarak Metropolitan Sanat Müzesi’ne gidiyorum...”
Tabu kırıcı, bildik ve emniyetli görünen yollardan geçmekten hiç hoşlanmayan, cesur ve sağlam bir iş ahlakı olan George Lois’in kitabında kullanıp kullanmayacağınız size kalmış 120 tavsiye var.
Afaki kişisel gelişim kitaplarıyla aynı kefeye koymayın, hata yapmış olursunuz.
Şimdi gelelim Beşiktaş’taki DVD’ciye.
Artık taşınmış olduğu dükkânının önünde filmlerini -korsan olarak- sattığı yönetmenlerin isimlerini A4 boyutunda bir kâğıtla tanıtıyordu bu DVD’ci.
O sokaktan geçip de üzerinde “Quantum Tarantino, Woody Ellen, Andrey Taskoski, Antoniyoni vb” yazılı bu reklam afişinin fotoğrafını çekmeyen kalmamıştır herhalde.
“DVD’ci yanlış yazmış isimleri Kuantum Tarantino, ho ho ho!” diye gülerek fotoğraf çekenler elbette eğleniyordu.
Bir gün dükkâna girdim ve “İsimler yanlış yazılmış farkında mısın?” diye sordum üstüme vazifeymiş gibi.
Güldü DVD’ci ve “Farkındayım. Fena mı reklam oluyor işte...”
Beşiktaş’ın en farklı, en renkli, en tanınan “korsancı”sı olmayı başaran DVD’ciyi George Lois’in şu tavsiyeleri arasından gülümserken gördüm sanki:
“Tavsiye 33: Varlığınızı hissettirin!”
“Tavsiye 20: Unutmayın, her şeyden önce bir şey satıyorsunuz. Öyleyse satın!”
“Tavsiye 44: Büyük fikrinizi satarken aptalca sorulara hazırlıklı olun!”
“Tavsiye 60: Woody Allen haklı; hayatın yüzde 80’i kendini göstermektir!”
“Tavsiye 63: Bazen her şeyi boşverip gerçekten aşırıya kaçmak gerekir!”
Olağanüstü Tavsiyeler / George Lois, Çeviri: İrde Levent Yıldız, Boyner Yayınları, 2012
Paylaş