Radyo günleri, radyo yıldızları

NTV Tarih son sayısında ‘Kameradan önce mikrofon vardı’ başlığıyla bir dosya hazırladı. Durduk yere değil tabii. Malumunuz, Harbiye Radyo Evi’ne göz konuldu.

Haberin Devamı

Zeki Müren ve (‘saz arkadaşları’ demek hafif kalabilir, ‘saz üstadları’ diyelim) Yorgo Bacanos, Hakkı Derman, Hilmi Rit, Şükrü Tunar ‘şarkı geçiyorlar’ mesela...
Radyo Müdürü Mesud Cemil’in canlı yayın konuğu Behçet Kemal Çağlar...
Radyo Tiyatrosu ekibi toplu halde kayıtta...
İsmail Dümbüllü bir ramazan özel yayınında Hüseyin Erşahin’le...
Bu fotoğrafların hepsi Harbiye’deki İstanbul Radyoevi’nden.
Televizyon krallığını ilan etmeden önce yıldızların parladığı ve söndüğü, toplumun şekillendirildiği, darbelerin anons edildiği binadan.
Bina üç ünlü ismin ortak projesi. Doğan Erginbaş ve İlhan Utkular (Çanakkale Şehitleri Anıtı da onların projesidir) ile Ömer Güney’in 1945’te başladıkları ve 19 Kasım 1949’da açılan İstanbul Radyoevi’nin fotoğraflarına bakarken bir süre önce Sahaf Festivali’nden aldığım dergileri hatırladım.
İki cilt Resimli Radyo Dünyası...
Yıl 1951.
Dergilerin kapaklarını Perihan Altındağ Sözeri, Zeki Müren, Mefharet Yıldırım, Neclâ ve Ahmet Üstün, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses süslüyor.
Röportajlar, haberler radyo dünyasından. Kutudan sesini dinlediği yıldızları görmek, yakından tanımak isteyen hayranları bu dergiler sayesinde yüzlerini tanıyor, endamını süzüyor...

Haberin Devamı

UDİ’DEN KEMAN TAKSİMİ!

O günlerin en büyük polemiği ‘Maral Türküsü’ mesela. Sadi Yaver Ataman’ın derlediği ve ‘Aman Avcı Vurma Beni’ dersem daha çabuk hatırlayabileceğiniz türkü doğru mu söyleniyor yanlış mı? Memleketteki en büyük magazin polemiği bu! Eğlenceli haberlerimiz de var elbette. Dönemin ünlü radyo spikeri Tarık Gürcan, ‘ilk mikrofon heyecanı’ yüzünden yaptığı hatayı anlatıyor mesela: “Şimdi udi Yorgo’dan bir keman taksimi dinleyeceksiniz”. Veya Üstad Münir Nurettin Selçuk’un şu ‘sansasyonel’ çıkışı: “Radyoda okumak için her şeyden önce aranılacak vasıf liyâkattir. Şahsi kanaatimi söylüyorum. Biraz sesi güzel olup da, bir-iki şarkı bilen herkesi radyo mikrofonunun önüne getirmek doğru değildir...”
Şok, şok, şok; olaylar, olaylar, olaylar!
Radyonun öğlen 12.57’de yayına başlayıp 15.00’te kapandığı, daha sonra 17.57’de akşam yayınıyla yeniden başlayıp 23.30’da sustuğu bir dönem.
‘Ağız armonikası topluluğundan sevilen şarkılar’ adlı 20 dakikalık bir program görüyoruz ve içimiz ürperiyor biraz! Country müzik programımız bile var: “Gene Autry ve Roy Rogers’dan Cowboy Şarkıları...” Bedii Faik ‘Hafta Başı Sohbeti’ yapıyor, Eşref Şefik ise ‘Spor Hasbıhalleri’ ile karşımızda. O dönemin anchorman’i bu ustalar...

Haberin Devamı

TEKNİK ASİSTAN HAKKI DEVRİM

Dergileri karıştırırken, bir meslek büyüğümüzün, Hakkı Devrim’in hiç bilmediğim bir yönünü de öğrendim. Dergide, Rasih Türker imzasıyla ve ‘İstanbul Radyosu’nun teknik asistanı Hakkı Devrim’in radyofonik temsillerdeki mühim rolü’ başlığıyla yayınlanan röportajda gencecik bir Hakkı Bey var. ‘Dil Yâresi’ meğer o zaman da varmış. Röportajın bir yerinde kullandığı kelimeyi düzeltmek, açıklamak ihtiyacı duyuyor: “...Ben stüdyodaki masamda efekt plâklariyle ve piyesin diğer teknik hususlariyle meşgul olurum. Bu şekilde plâklar doldurulur. Büyük bir dinleyici kitlesi tarafından anlaşılmayan ‘efekt’ tabirini ben de kullandım, hemen tasrih edeyim. Ankara Radyosu’ndaki meslektaşımız Tahsin Temre’nin sıfatı olarak işitilen ‘efekt’ten maksat; temsil esnasında dinleyicilerimizin muhayyelesinde hadisatı canlandırmak için lüzumlu sesleri plâklara temin etmektir.”
NTV Tarih, İstanbul Radyoevi’ni durup dururken anmamış, kaldı ki anabilir, mutlu da oluruz. Ancak malumunuz, bu güzel binaya göz konuldu. İstanbul Radyosu 63 yıl önce rahat etmek için taşındığı, erken Cumhuriyet mimarisinin güzel örneklerinden gösterilen ve ‘radyo’ için tasarlanmış binadan uzaklaştırılacak gibi duruyor. Yazık ediliyor, hatırlayalım diye yazdım...

Yazarın Tüm Yazıları