GALATASARAY’da, Balıkpazarı’ndaki Aslı Han’da sahaf arkadaşıma “Yahu hiç Gündeste çıkmıyor mu bir yerlerden?..” diye sordum.
Yüzünde “Artık sana söylemenin zamanı geldi...” tarzı bir ifade belirdi...
* * *
Bu ilk soruşum değil, ayrıca başka sahaf arkadaşlara da haber uçurmuşluğum var. “Gündeste”, Ferhan Şensoy’un “manzum günlüğü...” Gençliğimizin kitabı, hayatı kullanma ve hayata kıllanma kılavuzumuz, bazı bölümlerini ezberden hiç çıkartmadığımız biriciğimiz. 1980’ler sona ererken beliren bu kitap eşliğinde yaşamışlığımız, öğrenci evinde mutfağın vaziyetine baktıktan sonra “nebatat bağırmaktadır/ günaydın mutfak/ günaydın bulaşıklar/ günaydın lan yaşamak” demişliğimiz filan var. Elimden -atarak söylersem- 50 tane geçmiştir. Uçtu, taşınırken kaybolan cisimler alemine geçiş yaptı, çokça araklandı ve itiraf edeyim genellikle alkolün bünyeyi dürtmesi ve Ferhan Abi’nin his ayarlarımızla oynaması neticesinde eşe dosta hediye edildi. Son durum: Bende de kalmadı.
* * *
Sahaf arkadaşımı yüzünde ifade belirirken bırakmıştım, devam edelim: “Usta o kitaba Galatasaray Lisesi’nden bir çocuk dadandı bir süre önce; Çarşı’da kitap bırakmadı. Süper yakın markajda, baskı rejimi uyguluyor eleman. İmzalı, imzasız sektirmeden topladı ama düşerse ben sana bir tane kaçırırım söz...” Galatasaray Lisesi’nden bir öğrencinin Gündeste’ye takılması normal, Ferhan Şensoy’un okul günleri de vardır kitapta. Eleman okuduysa şöyle bir yerinden, haliyle kapanacak kitaba: “Cengediyorum canımın sıkıklığıyla/ çok genç yaşta sıkıldım milli eğitimden/ içime bu aykırı yargıları sen koydun/ bana böyle düşünmeyi sen öğrettin Galatasaray...”
* * *
Bak genç arkadaşım, ben Mekteb-i Sultanî’den değilim. Ama biri “Elmadağ’da yürüyorduk...” derse lafın devamını “Olur olmaz gülüyorduk/ Elimizde Stendhal/ Rimbaud gibi seviyorduk” diye getiren kuşağa mensubum. Bu kitaba duyduğun bağlılığa sevgi ve sempatiyle yaklaşıyorum elbette. Fakat bir rahat dur benim güzel kardeşim. Bak bu yazıyı yazarken aklımda kalanları kitaptan değil “ekşi sözlük”, “uludağ sözlük”, “itü sözlük” ortamlarından kontrol etmek durumunda kaldım. Yazık değil mi bu abine? Bana bak eleman! Elinde fazla varsa -ki tahminimce istiflemiş vaziyettesin kitabı- fiyatta anlaşırız, bana haber uçur. Tamam mı kardeşim?
* * *
Bu vesileyle Ferhan Abi’ye de seslenmek isterim. Kitaplarının bir bölümü basıldı da basıldı. Fakat mesela “Gündeste” 1 kez basıldı 1980’lerde bir daha da bastırmadı Ferhan Abi. Eskiden, tiyatronun arka sokağında ağabeyinin durduğu küçük dükkanda veya sahaflarda biraz arayınca bulunurdu. Şu anda tam nadir kitap durumunda. Bir tarafımla Ferhan Şensoy’un bu tavrını, sorulunca “Aaa, bende de yok valla” demesini, inatla çok satacağı kesin bu kitabı bir daha bastırmamasını çok seviyorum. “Tek baskı olsun, bulan okusun, bulan da okumamış olsun be fakir!” mesafesi, kitabın kült olması bence de uygun. Ama bir yandan da bak neler oluyor?! Kitabı, sanal aleme üşenmeyip parçalar halinde aktaran güzel bir takım insanlar sayesinde okur hale geliyoruz. Bir “Gündeste Canavarı Eleman” çıkıp sahaf kurtu oluyor, bir yanınla o ruhun kovalanıyor olmasına seviniyorsun, bir yandan da kitabı bulamaz hale geliyorsun. Ne yapalım sen söyle Ferhan Abi? İyi mi böyle? Bırakalım, dağınık mı kalalım? Hem bir şey daha var! Sözlükçüleri okurken gaza geldim: Gecedeste n’oldu?