Kanat Atkaya: Patlamış mısır ve kıllanan kadın


Kanat ATKAYA
Haberin Devamı

EMEK Sineması'nda ilk seyrettiğim filmi çok net hatırlıyorum: ‘‘Pençe ve Diş...’’

Afrika'da çekilmiş bir belgeseldi.

Yani aslanların avlanma taktikleri üzerine uzmanlaşmam taa 1970'lere kadar uzanıyor arkadaşlar.

Reenkarnasyon diye bir şey hakikaten varsa ve gelecek hayatımda aslan olursam, işim çok rahat.

Bütün olayı ezbere biliyorum.

Arka bacağa bir pençe...

Sonra direkt boğazından kapıyorsun gariban mandayı, geyiği, antilobu...

Artık geriye dilini dışarı çıkarıp sersem sersem etrafa bakınarak biraz sakinleşmek kalıyor.

Neyse canım, meselemiz ‘‘Aslanlar koca mandayı nasıl gövdeye indirir’’ değil.

* * *

Cumartesi günü en kararlı halimle Emek'in gişesinin önündeyim.

Trafik başlamış onu seyredeceğim.

Film tabii ki mühim, ama Emek daha da mühim.

Dev kadro, dev prodüksiyon, gişe rekortmeni Türk filmleri hariç, Emek'te ne oynuyorsa seyretmişizdir herhalde.

En sevdiğim sinema salonunun, en sevdiğim sırasında bilet bulmuşum.

Gişedeki kadın, istediğim sıradan bilet verme inceliğini göstermiş

Emek'te film seyretmiş olanlar bunun nasıl mutluluk verici bir şey olduğunu daha iyi anlar.

Keyfim yerinde yani.

Kafamı kurcalayan tek şey patlamış mısır.

Filmi kestiremediğim için, almam gereken patlamış mısır miktarını da hesaplayamıyorum.

Tek derdi bu olsun insanın canım.

Fuayede karşılaştığım bir arkadaşımla ‘‘Salona video kamera sokmak yasaktır’’ levhası üzerine biraz laflıyoruz.

‘‘Herhalde bir Çin'de bir de bizde vardır’’ noktasında birbirimize şöyle bir bakıp konuşmanın ne kadar sıkıcı bir hal aldığına dikkat çekiyor ve sessizce dağılıyoruz.

Yerim harbiden şahane.

* * *

Reklamlar ve ‘‘Exorcist’’in mükemmel fragmanı bitti, filmi bekliyorum.

Ve o anda en büyük sinema fobim başlıyor.

Tam arkamda bir adet ‘‘kıllanan kadın’’ oturuyor.

Önce ‘‘Cık cık cık’’ dediğini duyuyorum.

Bana ‘‘cık’’laması imkansız.

Ama ben yine de tedbir olarak biraz daha aşağı kayarak oturmaya başlıyorum.

İki dakika sonra ‘‘Hışır hışır, ne bu kardeşim’’ diyor.

Belli ki mısırı naylon ambalaj formatıyla almış biri var.

Kadının huzursuzluğu üzerine ben de kulak kabartıyorum.

Evet, biri hışır hışır mısır yiyor.

Ama belli ki efendi biri.

Çünkü müziğin veya gürültünün durduğu anlarda o da duruyor.

Sadece gürültülü anlar da mısır yemeye çalışıyor.

Bunu ben de çok yaptığım için biliyorum.

Hani tam çatışma sahnesinde ağzınıza iki avuç mısır tıkıştırırsınız ama o anda sahne değişir ve siz ağzınızda mısırlarla kalakalırsınız filan.

Onları da çok iyi bilirim.

Yalnız değilsiniz diye yazıyorum bunları ey patlak mısır bağımlısı sinema seyircileri...

* * *

Mısır yiyen insanın tek hatası, uyarıyı fazla ciddiye almamak oldu.

Elini poşete daldırma periyodunu biraz uzatması, açıkçası yeterince parlak bir hamle değildi.

Kıllanan kadın, ‘‘Ey ahali! Sizin de gayet net duyduğunuz üzere iki kez uyardım bu çıyanı. Şimdi ışın tabancamın dozunu ikazdan aşağılamaya yükseltiyorum’’ vurgusuyla ‘‘Yeter artık canım. Ne utanmaz insansınız yahu!’’ dedi.

Ben filmden filan koptum tabii ki.

Ensemdeki öfke yumağıyla yaşayabilecek miyim onu düşünüyorum.

Mısırperver arkadaş yelkenleri suya indirdi.

* * *

Bence olay bu noktada bitmişti.

Fakat ben de az saf değilim.

İki dakika sonra, filmde gençlerin uyuşturucu kullandıkları sahnede yine ‘‘Cık cık cık’’ dedi.

Bu kadar üst bir model hiç görmemiştim.

Kadın resmen filme kıllandı.

Bir yandan da yanında kocası olduğunu sandığım adama nasıl sosyal yorumlar yapıyor anlatamam.

Sanırsın DEA'da (Uyuşturucuyla Mücadele Servisi) uzman arkadaş.

Kızla çocuk öpüşüyorlar, kıllanan kadın yine ‘‘cık’’lıyor.

Mısır yiyen biri beni de sinirlendirebiliyor ama bu ‘‘asabi sinema seyircisi modeli’’ bütün keyfimi kaçırıyor.

İlk yarı nasıl geçti anlamadım.

Devrede, ikinci yarı başlamadan az evvel arkama şöyle bir baktım, kadın hala yoktu.

Kocası, yüzünde tuhaf, huzurlu, her şeyi aşmış bir ifadeyle oturuyordu vardı.

Bir ara Woody Allen'ın New york Üçlemesi'ndeki hikayesi geldi.

Hani Allen'ın vırvırcı annesi Çin Tiyatrosu'nda sihirbazın gösterisi sırasında bir kayboluyor, bir daha gelmiyordu.

İşte ‘‘Keşke öyle bir şey olsa’’ diye düşünürken, kıllanan kadın döndü.

Yerine oturdu ve ‘‘Bu Zeta Jones da amma şişmiş’’ dedi.

Yahu kadın hamile!..

Zaten bundan sonrasını da hiç hatırlamıyorum...

Yazarın Tüm Yazıları