Paylaş
Bize büyük gurur yaşatan takımımızın kaptanına önce teşekkürlerimi sunmak, sonra da “Yakaladığımız şey çok daha büyük...” diye itiraz etmek isterim...
Öncelikle karşısında çaresizlikten aklımızı yitirmek noktasına geldiğimiz yangınların arasında diğer sporcularımızla birlikte yüzümüzü güldürdünüz.
Bir takım halinde, samimiyetle, aşkla, hırsla, inançla, kazanırken de kaybederken de birlik olarak, alınterini ve emeğini yaptığın işe dürüstçe akıtarak yürümenin, isyan etmenin harikulade örneklerini sundunuz.
Hepimize, ama aslında ne güzel ki, ne iyi ki milyonlarca çocuğa, genç kıza örnek oldunuz.
Önyargıları, kalın kafaları, yalan yanlış algıları, sabit fikirleri yerle yeksan ettiniz.
Her smaç “Kız çocuğu spor mu yaparmış?” diyenlerin kafasına indi, her blok “Evinde otur” diyen zihniyetin önüne çekilen duvara tuğla olup eklendi.
Olimpik düzeyde yarışmak, çeyrek final oynamak, madalyaya hak kazanmak zor, çok çalışmak gereken, bırakın herkesi her sporcunun bile ulaşamayacağı bir nokta.
Bu zorlu işin kadınlar için çok daha zor olduğunu tahmin etmek için âlim olmaya gerek yok.
Socrates’ten Aras Yetiş’in Busenaz Sürmeneli’yle yaptığı röportajdan bir alıntı:
“İlk etapta insanlar boks yapıyor oluşumu garipsemişti ki örnekleri uzakta aramamak lazım. Babam da tıpkı arkadaşlarım gibi düşünüyordu. ‘Boks çok zor... Başka spor mu bulamadın?.. Erkek sporunu bırak...’ gibi tepkiler gördüm ama inatla devam ettim. Başarı gelmeye başladıkça insanların algısının değiştiğini de gördüm...”
Bu arada Busenaz’ın ailesinin spor yapması konusunda çok destek olduklarını, hemen her sporu denettiklerini, sonunda aynı zamanda teyzesinin kocası olan ve halen hocalığını üstlenen Cahit Süme’nin teşvikiyle boksa başladığını da hatırlatayım...
Busenaz Sürmeneli, Buse Naz Çakıroğlu ve Esra Yıldız, Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil eden ilk 3 kadın boksördü.
Esra Yıldız çeyrek final aşamasında elendi, ona da çok teşekkür ederiz...
Sürmeneli ve Çakıroğlu ise altın madalya için mücadele edecekler...
Sevgili kadın sporcularımız...
Hiç merak etmeyin; kaybedilen madalya olabilir fakat performansınız, karakteriniz ve başarılarınızla sayısız kız çocuğu hayal etmek ve gerçekleştirmek gücünü kazanmış oldu.
Önyargılara smaç, klişelere aparkat...
Gerçek şampiyonluk böyle böyle gelecektir...
BİR MADALYASIZ ŞAMPİYON
OLİMPİYAT çoğu sporcunun 1 veya 2 kez, kimilerinin 3-4 kez, haydi bilemediniz 5 kez katılabildiği bir organizasyon.
6 kez veya daha fazla katılan sporculara otomatikman hürmet besleniyor doğal olarak. Sayıları da çok fazla değil doğal olarak.
En çok olimpiyat gören sporcu, binicilikte 1972-2012 arasında Kanada’yı temsil eden Ian Millar. 10 olimpiyat görmüş ki; eşi benzeri yok.
9 olimpiyat gören 3 sporcu, 8 olimpiyat gören 10 sporcu vardı Tokyo’ya kadar...
Tokyo’da bu özel listeye bir isim daha eklendi. Özbekistanlı cimnastikçi Oksana Çusovitina 8’inci kez yarıştı olimpiyatlarda.
Çoğu yarışmacının 20 yaşın altında olduğu bir kategoride 46 yaşında boy gösteren Oksana Çuşovitina böylece “madalyasız şampiyon” olarak bir olimpiyat efsanesine dönüştü.
Tam bir “Alkışlar Çusovitina’ya...” durumu; o zaman alkış lütfen...
Paylaş