Paylaş
Hepimiz bir yerinden tutunup arkasından sürükleneceğiz işte “öğrenci evleri” polemiğinin.
18 yaşını doldurmuş bir vatandaşın kiminle, nerede, nasıl yaşayacağına önce kendisi, sonra ailesi karışır ancak, yani “yasal düzenleme” vesaire hikâyedir, rüyadır; mümkün değildir.
Yaşadığı evde yasadışı bir durum varsa, bir suç işleniyorsa, o suçun gereğince yine yasalar çerçevesinde gerekli müdahale yapılır, ötesi yoktur.
Tabii bu saydıklarım Okyanusya’da filan yaşamıyorsanız böyledir.
Okyanusya’da durum nedir?
George Orwell’in totaliter rejim eleştirisi olan klasik kitabı ‘1984’, Okyanusya’da geçer.
Büyük Birader hayatın her alanına müdahale eder, vatandaşını yatak odasına kadar sıkı şekilde (monitörle filan) izler, ve bireyi yok eden demir yumruklu idaresi altında onun uygun gördüğü şekilde, ancak onun uygun gördüğü kadar yaşanır.
Sadece dört bakanlık vardır “Harp sulhtur! Hürriyet esarettir! Cehalet kuvvettir” şeklindeki 3 slogana kuvvet yönetilen Okyanusya’da.
Haber, eğlence, eğitimden sorumlu Hakikat Vekâleti; ekonomiden sorumlu Bolluk (plenty) Vekâleti, savunmadan (saldırıdan) sorumlu Sulh Vekâleti ve nihayetinde tüm özgürlüklerin belirleyicisi, bekçisi olan, İçişleri’nin karşılığı olan Aşk Vekâleti.
Türkiye bir Okyanusya olmadığına göre...
Peki, Başbakan Erdoğan’ın
“6 günlük sefer öncesi”, istop oyunundaki gibi “Tartış Türkiye... Kızlı-erkekli olmaz, oldurmam!” diyerek havaya attığı polemik topunun peşinde koştururken ne yapmalıyız?
Muhalefet belli ki Sadri Alışık’ın mahkeme sahnesinde gözyaşlarıyla tekrarladığı cümleye göz kırpacak ve “Bu da mı hayat tarzına müdahale değil?!” diyerek Başbakan’ın biçtiği rolü oynayacak.
“Devlete ne? Kime ne? Haydi hepsini geçtim, sana ne?” demenin cevabı hazır nasıl olsa: “Sen kızının/oğlunun karşı cinsle aynı evde yaşamasını ister misin?”
Hukuk yerine ahlak üzerinden tartışılması sakıncalı bir konuda “İsterim, istemem... Bunu seninle tartışmam, polisi hiç karıştırmam” demek “ahlaken düşük” pozisyonuna itilmeyi garantileyecek sadece.
Göz yumulacak, şakaya vurulacak bir saldırı değil elbette bu. Toplumu gerer, çirkin hadiselere yol açabilir, “Vurun Kahpeye” ruhunu cesaretlendirebilir.
Başbakan Erdoğan, olmayacağını bile bile ilk kez dayatmıyor bir tartışmayı. Bakınız “İdam cezası” meselesi.
4 günlük yokluğunda asla erişemeyeceği bir hedefi daha pimini çekerek gündeme bırakarak gidiyor işte yine...
Son bir not düşeyim...
Başbakan Erdoğan’ın işaret ettiği, “muhafazakâr demokrat” kimliğine abanmak için payanda yaptığı “vatandaş ihbarlarının” çıkış noktasının Denizli olduğu konuşuluyor.
Denizli Emniyet Müdürü kim? Başbakan Erdoğan’ın uzun süre koruma müdürlüğünü üstlendikten sonra Denizli Emniyet Müdürlüğü’ne tayin edilen Zeki Bulut...
Diyeceğim bu kadar değil ama burada duralım.
Kapılar açılsın, polemikler başlasın...
Paylaş