Paylaş
Vahdettin Engin’in 2001 yılında yayınlanan kitabı “Sultan Abdülhamid ve İstanbul’u”*, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden derlenen belgeleri aktarır.
İstanbul’un o yıllarda yaşadığı sıkıntıları görmeye de yardımcı olan bu belgeler, padişahın “hususi iradeleri”, yani bir yerde kararnameleri, emirleridir...
Neler yok ki Abdülhamid’in bizzat yetişmesi gereken?
Kimi zaman 1893 yılında kolera salgını gelecek korkusuyla yaşayan şehre “bozuk ve çürük yaş incir, şeftali, hıyar ve muşmula”nın satılmaması gerektiğini, “halka dehşet vermemek için” haberin sansürlenmesini bizzat buyurmak zorunda kalır.
Kimi zaman zaten hepsi sıkı kontrol altındaki gazetelere sağlanan ödeneklerle ilgili emir çıkarır, kimi zaman “Osmanlı Devleti menfaatini korumaya yönelik haberler” yapan İngiliz muhabir Mösyö Norman’ın 50 liralık maaşına 30 TL zam yapılmasını onaylar.
Heybeliada’da “açık saçık, şurada burada, gazino ve otel bahçelerinde gezen, oturan” veya “Yeşilköy’de Ponti’nin Yeri’nde içki âlemi yapan” hanımları uyarmak 1904 yılında onun işidir...
Tıpkı imaretlerde pişirilen çorbalara koyulan pirinç miktarının azlığı konusunda 1893’te hususi irade yayınlamak ve “Doğru düzgün pirinç koyun çorbalara” diye kızmak gibi...
Bu “hususi iradeleri” okurken kimi sorunların günümüze çok uzak olduğunu düşünseniz de çoğu zaman aynı/benzer problemlerin sürdüğünü fark ediyorsunuz.
Mesela gıda problemi...
Ekmek fiyatları neredeyse gündemden düşmeyen bir problem olarak karşımıza çıkıyor.
1897-1907 arasında dünyada yaşanan kıtlığın etkisiyle buğday fiyatlarının yükselmesi, “fırsatçı tüccarların” eldeki buğdayı dışarı satması gibi konularda çıkarılmış pek çok hususi irade mevcut.
Abdülhamid neredeyse her sene “fırsatçı, stokçu, vurguncuları” suçlayarak emirler vermiş, ekmek fiyatına 5 para zam yapılmaması için haber salmış, kafasına göre zam yapanların sözlü olarak kulağını çekmiştir.
Keza et fiyatlarında da benzer problemler yaşandığını, kömür başta olmak üzere yakacak krizlerinin şehri yorduğunu ve nihayetinde her sene tekrarlanan problemlere uydurulan geçici çözümlerin etkili olmadığını görüyoruz.
Tarihin ışığında günümüzde varlığını sürdüren sorunların izini sürüyoruz, karşımıza bu manzara çıkıyor.
(*) Sultan Abdülhamid ve İstanbul’u, Vahdettin Engin, Simurg Yayınları, 2001
Paylaş