Paylaş
1980’li yılların ortalarında henüz çok gençken takıldığımız; derenin, ormanın, kilometrelerce uzanan kumsalın ve elbette pırıl pırıl bir denizin tadını çıkarttığımız müthiş bir güzellik.
Yıllardır yolum düşmedi fakat hatıralar galerisinde müstesna yerini korur, ilk karşılaşmada “Hippi mi bunlar, nedir böyle uzun saçlı filan” diye süzseler de evlerini konaklamamız için açan köy insanlarının sıcaklığı hâlâ içimi ısıtır.
Sakin bir balıkçı köyü olan güzeller güzeli Kıyıköy ve “geniş çevresi” son yıllarda eşsiz ekolojik yapısını, florasını, faunasını tehdit eden haberlerle gündeme gelir oldu.
Mavi Akım gibi büyük projelerin ve taş ocakları gibi daha pek çok “Sus, yüksek memleket menfaati var” diye tartışma yolunun kapatıldığı “küçük” projenin “ayağının altında” kalmış vaziyette bizim cennet parçası...
Arkadaşımız Aysel Alp’in dün hazırladığı haberin başlığı “Balıkların üreme alanına kum ocağı” idi...
Bir firma 5 yıllığına Kıyıköy açıklarındaki ve çevresindeki “deniz kumuna” talip olmuş...
Günde 24 saat çalışma esasıyla yılda 300 bin ton kum çekilecekmiş...
“Denizde kum, bizde cennet parçası” diyerek çıkarılan kumlarla döşenecek yollardan çekip gitmemiz, o kumlarla dikilecek yeni binalara “Aaa! Ne kadar da güzel beton bloklar” dememiz, doldurduğu alanlara “Vay kardeşim, o ne güzel dolgudur öyle” diye hayranlık duymamız bekleniyor...
Aysel Alp’in haberine göre bu bölge “kefal, kalkan, lüfer, tekir, dil, palamut, levrek, mezgit, hamsi, uskumru, vatoz, eşkina, sardalya, iskorpit, trakonya, denizatı” gibi deniz canlılarının ürediği, avlandığı bir bölge.
Haberin kaynağı olan raporda bu deniz canlılarının ulusal ve uluslararası sözleşmelere göre koruma altında olduğu, faaliyet sonucunda oluşacak habitat kaybının balık türleri, yumurtlama alanı ve balıkçılığa olumsuz etkisi olacağı vesaire vurgulandıktan sonra “Ama Karadeniz için biyolojik etkisi sadece küçük bir alanda olacaktır” notu da eklenmiş.
Yani?
Yanisi şu sevgili okur, balıkların üremek için güvendiği sulara teknoloji yağacaktır...
Uygulanacak sistemin çevreye etkisinin kısıtlı olacağı açıklanacaktır, kum çekilecektir, sonra daha fazla beton ve asfalt olarak bize geri dönecektir.
Bir gün balıkçıya oturduğunuzda garson size şöyle diyecektir: “Ne vereyim abime? Beton buğulama? Asfalt ızgara? Dolgu tava? Ne vereyim, ne vereyim?”
Afiyet olsun, böyle devam...
Paylaş