‘Nasıl bilirdiniz?’ diye sorulacak; böyle bilirdik

Haberin Devamı

İLHAN Erdost’un gözaltına alınma nedeni Engels’in bir kitabıdır: “Doğanın Diyalektiği”.
7 Kasım 1980’de Ankara Mamak’taki Sıkıyönetim Komutanlığı’nda “Yasak yayın bulundurmak” gerekçesiyle gözaltına alındığında kendisi gibi yayıncı olan ağabeyi Muzaffer Erdost’la birliktedir.
Saç ve bıyıkları kesilir, fotoğrafları çekilir, ellerine copla vurulur ve kendilerini tutulacakları koğuşa götürecek astsubayın emriyle dövülerek askeri araca bindirilirler.
Buradan sonrasını ağabeyinin İlhan Erdost’un ölümünden birkaç gün sonra Hasan Cemal’e ulaştırdığı notlardan* özetleyerek okuyalım...


*

“Arabaya eli coplu dört er bindi. ‘Ayağa kalkın!’ dediler.
Arabanın sol tarafına kardeşimle yan yana ayağa diktiler, hazırola getirdiler. Ve iki kişi benim, iki kişi kardeşimin ellerine coplarla vurmaya başladı.
Coplar acımasızca, bütün güçleriyle ve en seri biçimde inmeye başlamıştı.
Bir süre sonra ben bağırmaya başladım; kardeşim bağırmıyordu. Coplar, tekmeler, yumruklar her yanımızdan yağıyordu.
Kardeşimi yere düşmüş, kapaklanmış gördüm, iki er tekmelerle, coplarla girişmişti.
6 yıl kadar önce belinden ameliyat geçirmişti. ‘Onun beli kırık, onu dövmeyin, beni dövün’ diye yalvardım; kimse dinlemiyordu.
Araba bir kağnı gibi yavaş gidiyordu. Bu bana yarım saate yakın bir süre gibi geldi.
Araba durdu, arka kapı açıldı, gene cop ve tekmeler vurularak indirildik.
Biz cezaevine doğru yürüyorduk ki (durdurdular), astsubay başlarında yeniden dövmeye başladılar.
Ayakta duracak halimiz yoktu, astsubaya yalvardık, ‘Bunu daha önce düşünseydiniz’ dedi. Erler bu sözden cesaret alarak daha hızlı vurmaya başladı.
Ellerimiz kütük gibi olmuştu, ‘Ellerinizi yanlara yapıştırın’ diye bağırıyorlardı, yapamıyorduk.
Astsubay ‘Bir patlatılmadık hayalarınız kaldı, şimdi onu da patlatırlar’ diye bağırdı, yine vurmaya başladılar...”


*

Haberin Devamı

Astsubay (Şükrü Bağ), “Analarını ağlatın, yoksa ben sizin ananızı ağlatırım” diye emir vermiştir.
“Ben buraya küçük kızımı uyandırmaya kıyamadan geldim, yeter dövmeyin” diye yalvaran Erdost kardeşler koğuşa kadar dövülür.
Koğuşa vardıklarında İlhan Erdost “Midem bulanıyor, kusacağım” der.
Son sözleri olur bu...
Ağabeyi şöyle not düşer Hasan Cemal’e:
“Bir sedyeye alıp çıkardılar kardeşimi. Öyle, upuzun, ağzı açık, gözleri kapalı... Öpmek istedim bırakmadı tutuklu arkadaşlar beni. Gitmişti kardeşim oracıkta ölmüştü.”
Oturur ağıt yakar koğuşta Muzaffer Erdost...
İki kızı vardır İlhan Erdost’un. Öldüğünde büyük kızı Türküler 2.5 yaşındadır; küçük kızı Alaz ise henüz birkaç aylık...


*

Haberin Devamı

“Ölünün arkasından konuşulmaz” diyorlar bugün...
Eyvallah, konuşmayalım.
Ama bugün soracaklar “Nasıl bilirdiniz?” diye.
İşte böyle bilirdik...
Gözaltında, darağacında, işkence tezgâhlarında can verenlerin bildikleri gibi bilirdik ve hep öyle hatırlayacağız.

(*) Tank Sesiyle Uyanmak,
Hasan Cemal, 1986

Yazarın Tüm Yazıları