Paylaş
Cihat Bey’in “Hiçbir Şey Yapmama Bölge Müdürlüğü Dinlenme Kampı” adlı öyküsündeki şu cümleyi, bulunduğum ortam gereksizce kalabalıklaştığında, samimiyetten içim daraldığında gözümü kırpmadan, zevkle kullanırım:
“(Kampta) O kadar samimi bir hava doğmuştur ki samimiyetten bayılanlar olmuş, komşu kamplardan sık sık gelenlerin ve eğlenceye katılanların istirahat ve sıhhi ihtiyaçlarını temin etmek için Kızılay’dan çadır ve sıhhi yardım istenmesine mecburiyet hasıl olmuştur...”
*
Rahmetli Cihat Burak’ı, bu güzel öyküsünü ve bu cümleyi hatırlamama ve kullanmama imkân sağlayan haber başlığı şöyleydi:
“36 metrekarede 36 müdür!”
Memlekette çok şükür müdür sıkıntısı olmadığını hepimiz biliyoruz.
Ancak metrekare başına 1 (yazıyla bir) müdür düşen ortamı, benim diyen bürokrasi kurbanı görmemiştir.
Nedir peki bu “müdür yoğun” ortamın sırrı?
*
Öncelikle manzara trajikomik olsa da, mavra yapılacak bir durum yok, onu belirtmeliyim.
Söz konusu 36 müdür eğitimci.
İzmir’de Milli Eğitim makinemizin yeni bir hamlesi neticesinde görevden alınan 28 ilçe milli eğitim müdürü ve 8 il milli eğitim müdür yardımcısının yeni adresi 36 metrekarelik bir oda.
Statüleri “eğitim uzmanı” olarak değiştirilen müdürler, Karabağlar Halk Eğitim Merkezi’nde “sırayla” oturarak ve “hiçbir şey” yaparak vakit geçirmek zorunda.
“Sırayla oturmak” derken durumu abartmıyorum.
36 metrekarelik oda gayet minimalist bir dekorasyona sahip:
Bir beyaz tahta, bir bilgisayar, iki masa ve 20 sandalye bulunuyor odada.
Zaten daha fazla eşya koymaya kalksan, müdürlerin bir kısmını dışarı çıkarmak zorundasın, 36 metrekare ve 36 müdürden bahsediyoruz burada.
*
Olayın “mavra yapılmayacak” boyutta olduğunu ise, adını vermeden haberi yapan Doğan Haber Ajansı’na konuşan bir müdürün sözlerinden anlıyoruz.
Haberden aynen kesiyor ve yapıştırıyorum bu noktada ey sevgili okur:
“Görevden alınan müdürlerin yerine vekâleten atamaları yapılan müdürlerin neredeyse tamamının, hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim-Bir-Sen’e üye olduğunu belirten eski müdür şöyle konuştu:
‘Eğitim-Bir-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı’nı parmağında oynatıyor. Ne isterse mutlaka yaptırıyor. Aslında bir ilçe milli eğitim müdürü sendikaya üye olamaz, ancak yeni göreve gelen müdürler vekâleten bu görevde oldukları için sendikadan istifa etmek zorunda değiller.
Zaten Bakanlık da kadro olmasına rağmen asaletlerini vermeyecek, çünkü ipler elinde olsun istiyor. İstediğini yaptırmak, hatta bir faksla görevden almak bile bu şekilde çok daha kolay...’”
(Not: Cihat Burak’ın söz konusu öyküsü, 1992’de Yunus Nadi Ödülü kazanan “Yakutiler” adlı kitabındadır. Okuyanın pişman olduğunu görmedim...)
Paylaş