Paylaş
Hemzemin geçitte bir uyarı veya bariyer bulunmadığı vurgulanıyordu. Olay yerine gelen Vali Murat Zorluoğlu yaşananları şöyle değerlendirmiş:
“Kaza sabah erken saatlerde meydana gelmiş. Serada çalışan işçileri taşıyan minibüs hemzemin geçitten geçerken, Tatvan-Ankara seferini yapan yolcu treni çarpıyor. Yaklaşık 400 metre sürüklemiş. Sizin de gördüğünüz gibi hiç istemediğimiz sonuçların ortaya çıkmasına sebep oldu. Gerekli çalışmalar yapılacak. Soruşturmalar başlatıldı. Elim bir kaza yaşadık.”
SICAK GELİŞME SOĞURKEN
Ölenlerin mevsimlik tarım işçisi olduklarını anlamak için büyük bir çaba göstermek gerekmiyor.
Kanıksanmış, benzeri kazalarda defalarca olduğu gibi “Ah yazık ya!” denilip geçilmiş, ölü sayısı fazla olduğu için sıcağı sıcağına haber sıralamalarında “bir süreliğine” üst sıralara tırmanabilmiş “rutin” bir kaza haberine dönüşmesi fazla vakit almadı.
Bültenlerde sıcağı sıcağına önemsenen kaza haberi saatler ilerledikçe soğudu, küçüldü, eridi, yok oldu gitti...
Milli futbol takımımızın düştüğü haller veya Sayısal Loto ikramiyesinin 17’nci kez aynı ilçeye çıkması kadar önemsenmesi beklenmiyordu zaten!
Tarım işçiliği, hele ki mevsimsel tarım işçiliği demek toplumda en fazla ezilen, sömürülen, hakkı aranmayan/sorulmayan bir sınıfa mensup olmak demektir.
RESMİ RAKAMLAR FİLAN
Türkiye’deki 6.5 milyon tarım işçisinin yarısını mevsimlik/gezici/geçici işçiler oluşturur. Dünyada da durum çok farklı değildir açıkçası...
Resmi rakamlar 300 bin civarında olduğunu kabul eder ama kendisi de inanmaz. 2014’te TBMM’de toplanan araştırma komisyonu tutanaklarında resmi görüşün samimi itirafları vardır. (Arzu eden www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=1179 adresinden okuyabilir detayları.)
Hukuk sistemimizde mevsimlik tarım işçilerine özel bir yasa yoktur. 2010’daki genelgenin ne kadar işe yaradığı da ortadadır.
Nedir peki sorunları mevsimlik tarım işçilerinin “Kontrolsüz hemzemin geçitte tren çarpması neticesinde ölmek” dışında?
YAŞAMAK MUCİZEDİR ZATEN
Ben biraz başlık derledim, bakın isterseniz...
- Çoğu neredeyse doğumdan ölüme bu işte çalışır.
- Haftada 7 gün, ortalama 12 saat çalışırlar ve önemli bölümü tahmin edilebileceği üzere “kayıt dışıdır”.
- Günlük 30 ile 50 TL arası kazanırlar ama paralarını alamama ihtimalleri de hiç az değildir.
- “Elçibaşı” veya “Çavuş” sistemi altında ezilirler, hak arayamazlar, hukuku rüyalarında bile göremezler.
- Hepsi sömürülür ama kadınlar ve çocuklar daha fazla sömürülür. 15-49 yaş arası kadınların yüzde 90’ı ilkokulu bile bitiremez, tarlada veya evde doğurur, sağlık hizmeti alamaz.
- Sağlık hizmeti ne kelime? Çocuk ölümlerinde açık ara birinci, anne sağlığında en alt sıradadırlar.
- Üçte ikisi temiz suya bile ulaşamaz. Elektrik istisnai bir hadisedir. Kahvaltı ve akşam yemeği olarak iki öğün yemek zorundadırlar.
- Çadır demeye bin şahit çadırlarda her türlü hastalığa, kazaya, belaya, tacize, saldırıya açık yaşarlar, güvenceleri yoktur.
‘İŞ HAYATI’ İŞKENCESİ
24 Mart 2010 tarihli 19 maddelik genelge durum tespiti yapmaktan öteye gidebilmiş midir? Pek sanmıyorum. Palyatif çözüm önerisinden geçilmez ortalık.
Denetlenemeyen, kökleşmiş, sistematik hale gelmiş bir “iş hayatı işkencesinin” adıdır mevsimlik tarım işçiliği.
“Kazada toplu halde ölürsen” belki haber olursun ama adın bile anılmaz, gün içinde soğuyan, yok olan bir haber olarak kayıp geçersin gündemden.
Milli takım kazanır veya kaybeder, piyasalar yukarı veya aşağı hareket eder, büyük ikramiye o ilçeye veya bu ilçeye çıkar filan...
Böyle gelir, böyle gider...
Paylaş