Paylaş
Bu ilanın bulunduğu noktadaki satış fiyatı 9.99 TL kitabımızın.
Adı “R. Tayyip Erdoğan-Bir Liderin Doğuşu.”
Henüz okumadım ama bu hafta bulup okurum.
Yazarları Hüseyin Besi ve Ömer Özbay.
Hüseyin Besi, Erdoğan’ın belediye başkanlığı yıllarından beri “en yakın çevresinde” yer alan isimlerden.
Başbakan’a danışmanlık yaptı, iki dönem milletvekili oldu ve yanılmıyorsam konuşma metinlerine de katkı sağlıyor.
Kitabı okuyunca yazarım, içeriğiyle ilgili değil zaten diyeceklerim; aksiyon kısmına takıldım.
Aksiyon tarzı bir Başbakan biyografisi olmalı; böyle bir “Ekşınmen” vurgusu yapıldığına göre...
Başbakan’ın miting performanslarına, hayat hikâyesine “aksiyon” olarak bakmak normal.
Ama muhalefet liderlerine öfkelendiğinde bir “karate filmi”ne dönüşebiliyor.
Ama gazeteci tehdit ederken bir “korku ve gerilim” tadı bırakabiliyor.
Ama Hopa’da ölen öğretmen Metin Lokumcu’dan bahsederken “Tabii bunlardan birisi ölmüş, üzerinde durmaya gerek duymuyorum” dediğinde, büyük bir “dram” karşısında yaşanan üzüntüyü (utancı, kızgınlığı vb.) duyuyorum.
Yer yer “komedi” veya şiirli/şarkılı miting anlarında “müzikal” olarak değerlendirmek de mümkün tabii. Fütüristik projeleri açıklarken hafiften “bilimkurgu”ya yüklendiği de oluyor.
Dış politika mevzuuna girdiğinde “Dünyayı Kurtaran Adam”ın “fantastik/kült âlemi”ne sürükleniveriyorum, öylece...
“Aksiyon” kısmını kitaptan öğreneceğim elbette ama dram ve gerilim ve korku versiyonları da rahatlıkla yazılabilir.
Rakı etiketinden gelen taşlama
KULÜP Rakısı’nın etiketinde “Atatürk ve İnönü” olarak da algılanan iki kişiden biri olarak tanıyabilirsiniz onu.
Etiketi çizen takın arkadaşı İhap Hulusi hem kendisini hem de onu, yani Fazıl Ahmet Aykaç’ı yerleştirmiştir meşhur etikete.
Yazardır. 1884-1967 tarihleri arasında yaşamıştır.
Fecr-i Âti adlı edebiyat şebekemizin elemanlarındandır.
“Kırpıntı” adlı kitabını severim.
Aynı zamanda Galatasaray camiasının efsane isimlerinden Eşfak Aykaç’ın babasıdır.
Adana’da, “Dünyayı Kurtaran Sahaf” adlı dükkândan aldığım “İkinci Sis” adlı kitabı 1952’de yayınlanmış.
Seçim ortamında defterime not düştüğüm “hiciv”ler bu kitaptan.
Fazıl Ahmet Aykaç yazıyor:
“Tutulan yol bakıyorum birçok yerde çakıllı/Olmuş seçim budalası sürülerle akıllı.”
“Gördüğümüz ancak budur, kapkaranlık ötesi/Ne Sokrat’ı anlar bunu, ne Kant, ne Goethe’si.”
“Muhalefet düğme sanki muvafakat bir ilik/En ileri davalarda bu ne hazin gerilik.”
“Her bahçeyi eşeliyor politika çapası/Safsatadan bir şişe var, şamatadan tapası.”
“Girye (gözyaşı) dolu bir susuştur gönlümüzün handesi/Ne anarşi prensiyiz, ne zorbalık bendesi.”
10 bin meşale
GÖZTEPE taraftarları “Ertuğrul Günay’dan 10 bin meşaleyi statta yakmak için istemedik. 14 Haziran’da kulübün doğum gününde, Güzelyalı’da yakılacak meşaleler” diyor.
Yani Ertuğrul Günay, Göztepe’ye 10 bin meşale alırsa ceza yok!
Taraftarların çoğu -sağ olsunlar- kutlamalara davet etmiş, kimisi de kızıp “Kahpe Bizans”ı ekleştirmiş.
14 Haziran’da buralarda olsaydım Yalı’ya gidebilirdim.
Geçen ay şampiyonluk turu atarlarken tesadüfen oradaydım.
Ama 14’ünde Berlin’de bir konsere biletim var.
Bazı Göztepe taraftarlarının “Ben istemem o meşaleyi” dediğini de kendileri istediği için belirteyim.
Sadede gelirsek fikrim çok değişmedi.
Statta veya sahilde...
Vekil adayından meşale istemek veya böyle bir mevzuyu seçim ortamında konuşmak sevimli değil.
Hiçbir şey olmasa,
rakibinin dilinden kurtulamazsın.
Göztepe’nin doğum günü ve şampiyonluğu kutlu olsun; o ayrı.
Paylaş