Tablet bilgisayardan kitap okuma işinde hayli faal insanlar var etrafımda. Becerebilen buyursun okusun. Tavrım “Ben almayayım; alana engel olmayayım” şeklinde özetlenebilir
Kitapla ilişkimi kağıt üzerinden sürdürürüm. Bir süre önce çevresi ‘ayped’li bir grup insan tarafından sarılmış, tutsak vaziyetteyken konu yine açıldı. - Çok rahat, her yere götürebiliyorsun. Kitabı taşıyamıyor musun yani? - Kitabı unutursun ama bu hep yanında. Kitabını unutan insan tabletini de unutur. - Yazıları istediğin gibi büyütebiliyorsun. Gerekmez, o iş için gerekirse Mighty Bright var. - Maytibırayt? Evet, muhterem bir büyüteç arkadaşımızdır. - Yatarken filan çok rahat okunuyor. Yıllardır uyuyakalıp kitap düşürürüm, kırılan kitaba rastlamadım. - Kitapçıya gitmiyorsun, istediğini çabucacık indiriyorsun, siparişle bile uğraşmıyorsun. Kitapçıya niye gitmeyeyim? Kitapçı kaç arkadaşım var biliyor musun sen? - Aman sen kütüphaneye de gidiyorsundur.
FAKİR AMA ONURLU GENÇ
İşte bu dakikada kendimi zengin evindeki ciks partisine çağrılmış fakir ama onurlu insan gibi hissettim. Veya bir Cüney Arkın örneği vermek gerekirse; Battal’ın köyü baskın yemiş, o da intikam yemini etmeye hazırlanıyor. Öyle bir öfke yürüdü içime, gözleri kıstım “Ne var birader kütüphanede?” dedim, “Kütüphaneye karşı mıyız yoksa, hı?” Klasik “Bu devirde kütüphaneye gerek mi var allasen?” makamına geçtiler. İçimden “Ah şu anda elimde şöyle sert kapaklısından bir Rus klasik romanı filan olacaktı, kafasına ekleştirecektim!” derken, dış sesle daha medeni bir çerçeve çizmeye dikkat etim... “Şemsipaşa Kütüphanesi olmasaydı çocuk romanlarını okuyamazdım. Taksim Atatürk Kitaplığı olmasaydı 1930’ların dergilerini tanıyamazdım. Amerikan Kütüphanesi olmasaydı ufakken Billboard ve DownBeat gibi dergileri veya Harold Courlander’in ‘Negro Folk Music U.S.A.’i gibi butik bir müzik kitabı klasiğini keşfedemezdim. Bugün kütüphaneler çok daha güzel; sosyal kulüp gibi. Gideni mutlaka var. Kütüphaneler kaç kişiyi kurtarıyor, kaç dar gelirliye ücretsiz kitap sağlıyor biliyor musun?” diyerek, giderek artan bir popülist soru demetiyle iyice sersemlettim karşı görüşü...
KÜTÜPHANECİLİK HAFTASI
Bugün Kütüphanecilik Haftası’nın son günü. Ucundan da olsa yakaladık sayılır. Doğan Hızlan’ın, Beşir Ayvazoğlu’nun yazıları dışında değinen olduysa da ben görmemişimdir, kusuruma bakmasın. Bir de Cem Dinlenmiş’in Penguen’in ikinci sayfasındaki köşesi ‘Her Şey Olur’un, bu haftaki teması Kütüphanecilik Haftası’ydı. Sanal aleme dalıp küçük bir arama yaptım çıkan haberleri okumak için. Törenlerle ilgili haberler arasında gezerken ‘Şemsipaşa Kütüphanesi’nin adını gördüm. Aramayı biraz derinleştirince çocukken, Üsküdar’da anneanne/dede ziyaret günlerinde alıştığım eski dostuma, Şemsipaşa Kütüphanesi’nin web sayfasına ulaştım: www.semsipasakutuphanesi.com. Üsküdar’da uzun kaldığım dönemlerde ödev hazırlamaya, macera romanları okumaya gittiğim, Mimar Sinan’ın elinden çıkma bu harikulade kütüphane ne kadar güzelleşmiş. Barkodlu üye kartları, amatör balıkçılıktan satranca hobi kulüpleri, Facebook sayfası, kitaplar dizini, sosyal sorumluluk projeleri... Mesela Paşakapısı Cezaevi’ne servis sağlıyorlar. Fiziksel engellilere eve servis var. Sponsorluk anlaşmasıyla çocuklara aldıkları kitap sayısında çikolata dağıtıyorlar. Kütüphaneye alınacak kitaplar konusunda, üyelerine söz hakkı tanıyor. ‘Yeni alınan kitaplar’ bölümüne şöyle bir göz gezdirdim... Stephen King, Ayşe Kulin, İskender Pala, Adam Fawer, Paul Eluard, Dostoyevski, Victor Hugo, İhsan Oktay Anar, Can Dündar. Çok satanlar, klasikler, güncel popüler temalı kitaplar. Jack Kerouac’ın ‘Yolda’sı, Anthony Burgess’in ‘Otomatik Portakal’ı... Yani yok, yok. Süreli yayınları yani dergi ve gazeteleri de sunuyor üyelerine. Yani, Üsküdar’da oturan birine okuyamamaktan şikayet etme hakkı vermeyecek derecede hizmet sunuyorlar. Faaliyet raporlarını web sayfalarında yayınlıyorlar, her türlü soruya online çözüm üretmeye çalışıyorlar. Boğaz dalgalarının duvarlarını dövdüğü günlerde, serin ve loş salonunda oturup hayaller uçurduğum Şemsipaşa Kütüphanesi’ni böyle güzelleşmiş bulunca sevindim. Artık gitmek şart oldu. Şöyle bir kitaplara akraba ziyareti kontenjanından...