Kapalı kapılar ardında Ankara

- Kızım bana Abdullah'ı bul bakayım.

- Peki efendim.

- Alo Abdullah... Heee, makamdayım. Güzel de koltuğu çok yükseltmişsin birader. Nereden yapılıyordu bunun ayarı? Hah şöyle boyuma göre ayarlayayım. Şimdi, arkadaşlara söyle de bir toplanalım bakalım şu testere mevzusu için.

- Tes.. Testere değil efendim, tezkere olacaktı...

- Biz mahallede top oynarken öyle derdik, sen bilmezsin. Neyse, bana bak Abdullah senin sesin titriyor, bir şey mi oldu?

- Yok... Yok bir şey efendim...

- Hişş! Gönül mü koydun yoksa. Uzatmaaaa, ben anlarım, söyle bakalım ne oldu?

- Hiç efendim arkadaşlar Robin diye takılıyor da biraz o ağırıma gitmişti.

- Robin nedir, Abdullah?

- Siz Batman oluyormuşsunuz, ben de bu durumda Robin olmalıymışım... Hani esas adam ve yancısı durumu...

- Batman kimdir, Abdullah? Çocuklaşmayın allasen. Haydi topla çocukları da gel.

- Geldik efendim...

- Şimdiii. Ne istiyor bu kovboy bizden?

- Artık pek bir şey istemiyorlar aslında efendim. Yani biz vermeden de aldılar alacaklarını zaten.

- Nasıl oluyor o öyle. Bu işin bir raconu vardır, dağıttırmayın bana Dakota'yı, Nevada'yı filan.

- Efendim tezkere geçmedi ama askerleri geçiyor bir şekilde.

- Biz zamanında top oynarken şey derdik, ‘‘Adam geçer top geçmez...’’ Adam geçmiş madem, top da geçirdi mi bunlar...

- Eee, bir bakıma geçti efendim. Top da geçti tüfek de geçti.

- Tezkereyi niye istemişti bunlar bizden peki?

- Para da vereceklerdi aslında bize ama...

- Abdullah, doğru mu diyor bu?

- Bilginiz dahilindeydi efendim. (Sağındaki arkadaşına dönerek devamla) Bana bak, bana bir daha Robin dersen ben de sana Bebeoğlu derim ona göre... Yatırımcılar öyle diyor zaten...

- Ne itişip kakışıyorsunuz orada çocuklar? Olmuyor yani, anlatabildim mi? Ne diyorduk? Hah, para ne oldu...

- İlk tezkere geçmeyince... Para vermekten vazgeçtiler.

- Ee, şimdi çıkarıyoz ya ne istiyorlarsa.

- Ama artık onlar istemiyor. Hem dedik ya, alacaklarını aldılar bir şekilde.

- Biz ne kazandık bu işten Robin kardeş?

- Eee, itibar kazanmıştık aslında dünya kamuoyunda...

- Güzel ya işte. Delikanlı dediğin itibarlı olur. İtibardır mühim olan, parayla alınmaz...

- Bizim de çıkış noktamız oydu ama ikinci tezkere için çağırmıştınız galiba bizi...

- Ya, biz çıkaralım ikinciyi. İlk intibah önemlidir. Milletin gönlünü aldık nasıl olsa... Bu arada aç mısınız çocuklar, benim içim ezildi birden. Kızııı, bize yiyecek birşeyler söyle...

- Yemezler efendim.

- Yerler ya, aç değil misiniz?

- Yok efendim kamuoyu yemez demek istemiştim.

- Yerler Abdullah, üzme Batman'ini... Yalnız buraya bak Abdullah, çemkirme arkadaşını. Bir de o arap oğlanı şuurunu yitirmiş gibi ileri geri konuşuyor diyorlar, ha doğru mu duymuşum...

- Powell efendim. Diplomatik çerçevede tepkilerini dile getirdi diyebiliriz.

- İndirtmesin bana camını çerçevesini.

- Söylerim efendim.

- Robin'im, öyle üzgün durmaca yok ama. Bak şimdi ben arıyorum elemanı, halı sahası mı istiyorlar, veririz. Kızım, bağla bakayım Başkan denen tosbağayı.

- Alo, güzel insan nasıl oralar? Linkoln Memoryıl filan takılıyonuz mu? Efendim?.. Başladınız mı harekata... Halı sahasını ayırmıştık size. Oynamıyonuz mu artık bizle... Öyle küslük olur mu ya?. Hişş, aloo...
Yazarın Tüm Yazıları