YENİ türeyen bir hadise var: "Maç öncesi kadro cak-cak"ı. Takım kadroları belli olduktan sonra ekranlarda takım listesine bakıp, oynanmamış maç üzerine fikir yürütülüyor. "Kadro cak-cak’çılığı" işte, başka bir şey değil.
* * *
Galatasaray’ın Benfica maçı öncesine de konuşuyordu muhteremler: "Pazar günü Fenerbahçe maçı varken bu kadroyla mı çıkılır?UEFA büyük ölçüde garantilendi sayılır.Skibbe bazı yıldızları dinlendirmeliydi."
İşin benim açımdam üzücü yanı Galatasaray formasını yıllarca taşımış Hakan Ünsal’ın da benzer yorumlar yapması oldu.
Galatasaray büyük takımdır. Ve büyük takımlar her maça kazanmak için, elinde var olan en iyi kadroyla çıkar.
Şartlar neyi gerektirirse gerektirsin bu böyledir taraftarın gözünde.
Benfica maçının önemli olmadığına nasıl derin bir analizle karar verdiklerine de akıl sır erdiremedim.
Yorumcu icadı futbol cinliklerinin lüzumu yok.
Hele bunu Galatasaray’ı çok iyi tanımış olması gereken Hakan Ünsal’ın dillendirmesine hiç gerek yok!
* * *
Güzelliklere, yani maça dönelim.
Galatasaray "Atmadan gitmem" havasında başladığı ve ilk 3 dakikada 2 pozisyon harcadığı maçı söke söke, harika futbol oynayarak, Avrupa’da yitirdiklerinin acısını çıkartarak kazandı.
Arda, Ümit Karan, Lincoln mükemmel oynadılar.
Euro 2008’in kahramanlarından "nöbetçi stoper" Emre Aşık, futbolunun iyice olgunlaştığı son yıllarında, Avrupa transferi gerçekleştirebilecek bir performans sergiledi.
De Sanctis maç henüz ortadayken "Simoviç-Taffarel-Mondragon" ruhuyla bir kurtarış yaptı ki; Eurosport haftalık "kalecilere saygı" bülteninde kesin gösterir...
* * *
Sezonun namağlup ekiplerinden Benfica’yı kendi sahasında hem de futbol dersi vererek yendi Galatasaray.
Başta Skibbe olmak üzere, göğsümüzü tekrar kabartan bu harikulade galibiyet için tüm takımı kutlarım.
Pazar derbisi için "kadro cak cak’çıları"nı dinlerken bu maçı da unutmayın olur mu?
Avrupa’da deplasman galibiyeti de ne güzel oluyor yahu...