SON zamanlarda rüya álemimde müthiş bir verimlilik söz konusu. Bayağı film gibi rüya görürüz ya kimi zaman, işte o durum hakim uykuma.
Devamını görmek istediğim rüyalar da çıkıyor (1987’den beri devamını beklediğim rüya var mesela; Sophie Marceau’lu olan...), "İnsanın bilinçaltı ne acayip bir şey" dedirtenler de...
Bu ikinci sınıfa girenlerin bazıları ancak size yazabileceğim kadar komik oluyor. Kimilerini kábus olarak da değerlendirmek mümkün.
Örneklerle anlatayım, nasıl acayip rüyalarla uğraştığımı bilin:
Osman Müftüoğlu’yla Eskimo gibi insanların arasına düşmüşüz. Osman Bey, hálá Eskimo insanlarına "Çok yağlı yiyorsunuz, yağ kötü... No fat, lov kolesterol" diye laf yetiştiriyor. "Kazanı yakmışlar doktor, etimizi budumuzu yiyecek galiba bunlar. Hem yağlı yemezse yaşayamaz. Kuzey, soğuk oluyor ya..." diyorum. Osman Müftüoğlu’na verdiğim ocakbaşına gitme sözünü hatırlayarak uyanıyorum...
Ertuğrul Özkök, Big Lebowski’deki "Dude" gibi olmuş. Jeff Bridges gibi. Saçını uzatmış, keçi sakal filan takılıyor. "White Russian mı içiyorsun abi?" diyorum, "Orrayt duuuyd! Lidıl Red Ruuster’ı çal bakalım Stones’dan" diyor. "İyi misin abi, Doğaner gelip Cem Karaca şarkıları filan mı söyledi sana? Asansörde mi kıstırdılar? Bu ne hal?" diyorum, "Kısa yaz, çok uzun yazıyorsunuz. Bakın benim gibi, tak-tak-tak!" diyor, "İyi bari, açılıyor" diyerek uyanıyorum.
Atilla Koç uyurgezermiş. "Ne beni yazıp duruyorsun? Ne varmış yani?" diye dürtüyor beni. "Sayın Bakan, uykunuza dönün, bu benim uykum. Benim rüyamda olduğumu arka plandaki AKM siluetinden de anlayabiliyoruz. Sizin rüyanız olsa, AKM de olmayacak Muhsin Ertuğrul da..." diyorum, "Uyuuuuu, uyuuuuuu!" diyor. "Bana ne be, uyumuyorum" diyerek uyanıyorum.
Star yarışmasına katılmışım. Jüride, Nükhet Duru ve reklam filminde beraber neşe içinde pikniğe gittiği arkadaşları var. Bana "Kazağın niye pastel renk değil, niye kahvaltılık görünce kahkaha atmıyorsun, niye neşeli değilsin? Niye, niye, niye?" diye soruyorlar. Cevap vermekte zorlanıyorum ve "Kayahan ve ailesinin alışveriş yaptıkları fırında vokalist olmak istiyorum" diyerek stüdyoyu terk ediyorum.
"Mankenden oyuncu olur mu?" başlıklı polemiğin ortasına düşmüşüm. "İlgilenmiyorum" diyorum, telefonla Asena’nın babaannesi katılıyor rüyama. "Gidin" diyorum, Kuşum Aydın mücverle üzerime geliyor. Seda Sayan bana "Sayın Prestij" diyor. "Hiii" diyorum, bakıyorum aynaya hakikaten ’prestij’ olmuşum. Takım elbise içinden höyküren gömlek yakaları, taba pabuç filan... "Durabilir miyiz? Tırsıyorum" diyorum. Zekeriya Beyaz "Cumhurbaşkanım olur musun?" diyor burnunu yüzüme iyice yaklaştırarak. Türkiye’nin ilk kadın ıstakoz sanatçısı "Hapır hupur ıstakoz yemeliyiz" derken uyanıyorum...