Paylaş
Önce Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, internet ortamında nefret kusan habervaktim.com tarafından hedef gösterildi.
Yeni Akit’in web sayfası olarak yayın yapan site akla, vicdana, mantığa sığmayacak bir dizi suçlamanın arasına Bayramoğlu’nun “Ermeni olabileceği” iddiasını da sıkıştırdı.
Nefret söylemini içselleştirmiş bu haber ekolüne yeri geldiğinde “Aman canım, bizim mahallenin yaramaz çocuklarıdır onlar, aldırmayın” şeklinde arka çıkan bazı yazarlar da dahil olmak üzere medyadan tepkiler yükseldi.
Ali Bayramoğlu’na destek verenlere ayrıca hakaret, tehdit yağdırıldı aynı site tarafından, o da ayrı...
Ermeni olmak büyük utanç vesilesi, affedilemez bir suç, taşınması güç bir günah ya!
Kafaya gel, veya gelme daha iyi...
* * *
İkinci hadise ırkçılığı devlet katına taşıdı.
Kartal Milli Eğitim Müdürlüğü’nün, Yunus Zeyrek adlı bir yazarın “Bu Dosyayı Kaldırıyorum” başlıklı kitabını okullarda dağıtması üzerine CHP İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt bir soru önergesi sundu.
Öğüt’ün derdi kitap dağıtılması değildi elbette; problemli olan kitabın içeriğiydi.
* * *
Orhan Pamuk, Can Dündar, Ece Temelkuran, Halil Berktay, Taner Akçam gibi gazeteciler/yazarlar, “Ermenilerden Özür Diliyorum” kampanyasına destek veren isimler için sarf edecek sözleri, hakaretleri vardı yazarın:
“Sülük”, “kansız”, “içimizdeki şeytan”, “gizli Ermeni”, “zıpçıktı besleme kalem takımı”, “soysuz” ve türevleri...
Bir “milli eğitim unsuru” olarak açıkça ırkçılığa destek vermek nasıl açıklanabilir?
İster inanın, ister inanmayın, isterseniz turşusunu kurun hatta ama şöyle açıklandı:
“Milli refleksle harmanlanmış mizahtır...”
* * *
Bu açıklama gerektirecek açıklama, Kadir Gökmen Öğüt’ün soru önergesine Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından verilen cevapta yer aldı.
Bu parlak yorumun esas müellifi İstanbul Valiliği.
Valilik “Ermeni iddiaları ile ilgili yazılanlar ve yapılan faaliyetler konusunda milli refleksle hareket edilmiş, mizahi tarzda eleştiri yapılmıştır” buyurmuş, Ömer Dinçer de “He valla, öyle” demiş.
Zaten bu memlekette birine “Sülük” denildiğinde gül gül ölürüz.
Zaten bu memlekette birine “Kansız” denildiğinde “Ahhahay, ne komik adamsın Ömer Abi” diye cevap veririz.
Zaten bu memlekette “Soysuz” diyene Nasreddin Hoca fıkrası duymuş gibi kahkahalarla güleriz.
* * *
Adını koyalım, ırkçılıktır bu.
Zevzeklikler diyarından kopup gelme cümlelerle, pişkinlikle, “Ne var canım, şaka işte” tarzı geçiştirmelerle üstü örtülemeyecek bir çirkinliktir.
Özür gerektirir, zırva değil.
Ömer Dinçer özür dilemelidir.
Paylaş