Paylaş
Kitabın 50 binlik ilk baskısı 10 günde tükenmiş, ki bunun dışında korsanın durumunu siz hesap edin.
“Yedinci Gün” kitap satış listelerine yazarın eski kitaplarını da alarak giriş yaptı.
Bir arkadaş “Röportaj vermiyormuş, doğru mu?” diye sordu.
Verilen cevaplar şöyleydi:
“Pek sevmediği kesin, ben hatırlamıyorum...”
“Kesinlikle vermiyor, Salinger gibi münzevi hayatı yaşıyor...”
“Nadiren ortaya çıkıyor, benim bildiğim bir tane fotoğrafı var mesela...”
“Niye konuşsun ki? İyi yapıyor...”
*
Pazar sabahı Habertürk’te arkadaşım Kürşad Oğuz’un iki sayfaya yayılan röportajını görünce önce küçük ve iyi huylu bir kıskançlık krizi yaşadım sonra “Bak, konuşuyormuş İhsan Oktay Anar” mesajı attım arkadaşlarıma.
İhsan Oktay Anar’ın Kürşad’la yaptığı sohbetten manşete “PKK’ya karşı Kuzey Irak’ta savaştım” kısmının taşınmasını sabahtan akşama tartışmak isteyecekler çıkacaktır, çıkar da.
Ancak aklına fikrine güvendiğim bir arkadaşımın Anar’la konuşmuş olmasının yarattığı “okur şehveti”, oraya hiç takılmadı.
Kaldı ki İhsan Oktay Anar’ın 1995’teki Çelik Harekâtı’na Hasan Kundakçı komutasında bir tim komutanı olarak katılması, yazarın o günleri aktarırken söyledikleri, anlattıkları çok mühimdir.
“Gazeteyi hazırlayanlar da muhakkak kendilerince haklı sebeplerle o lafı kullanmıştır” diyerek bir çay demledim ve röportaja odaklandım.
*
Hayranlıkla takip ettiğim İhsan Oktay Anar hakkında merak ettiğim, etmediğim pek çok bilgiye ulaştım röportaj sayesinde.
Boyu çok uzunmuş. Kediciymiş. Roman kahramanı köpek Kıtmir, aslında Anar’ın tombul ve güzel kedisi Kopil imiş.
Cem Yılmaz’a çok gülermiş, gösterilerine gidermiş.
İzmir’de komşuları bile tanımıyormuş, tanıyanların da büyük “Oğluma Türkçe dersi verir misin?” noktasında ilgisiz.
Kitaplarında İstanbul’u avucunun içi gibi anlatan Anar, sadece 3 kez gelmiş, 1997’de, 2006’da ve 2008’de.
Genel olarak pek bir yere gitmiyor aslında. Kuzey Irak’tan önce bir kez de 1970’lerde Yunanistan’a gitmiş, o kadar.
*
Bu “gitmeme” işini açıklıyor:
“Madde neden hareket eder? Yerini bulmak için.
Taşı havadan atarsın, yere düşer, düştüğü yer onun yeridir.
Ateş yükselir, orası da onun yeridir.
Ben de buraya düştüm, burası da benim yerim her şeyim var. Neden başka yere gideyim?”
Fark ettim ki baştan beri İzmir diyorum, Kürşad da öyle yazmış ama bildiğim kadarıyla “Karşıyaka”da oturur, orada okumuş, büyümüştür.
*
İhsan Oktay Anar okurları, benim deryada katre misali kalan bu alıntılarımla avunmasın ve Kürşad’ın sohbetini okusun.
Bu arada Kürşad’ı da dostça uyarmak isterim!
Gitmişsin abicim Batman tişörtünü çekip (helal) İhsan Oktay Anar’a.
Çay, muhabbet yapmışsın, hepimizi çatlatmışsın, ona da eyvallah!
Ama “Anar’ın yazıp da yayınlamadığı kitabı ‘Tamu’nun tek nüshasını aldım, onu okuyorum şimdi” noktasına kadar götürmüşsün işi, arıza çıkarttırma hayranlarına!
Eline sağlık.
Paylaş